Paylaş
“Ankara benim gitmemi, yerime Müslüman Kardeşler’in gelmesini istiyor”.
Bu Esad’ın iddiası. Ankara’nın böyle bir amacı var mı, yok mu, orası ayrı. Ama, söylediği dedikodu filan değil, kendisiyle görüşen Türklere söylüyor.
Müslüman Kardeşler mi? İran İslam Cumhuriyeti Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı bir süre önce TBMM’ye geliyor, bizim Dışişleri Komisyonunda:
“Suriye’den biz çok endişeliyiz, Esad giderse, yerine radikal İslam gelebilir”.
İran İslam Cumhuriyeti bile, radikal İslam olarak nitelediği Müslüman Kardeşler’i tehlike olarak görüyor. Boşuna değil, Müslüman Kardeşler örgütünün Mısır’dan sonra en güçlü olduğu ülke Suriye. Hilafeti geri getirmek için kurulduğu 1928’den beri, bu örgütün amacı İslam Toplumu kurmak. Pek çok Arap ülkesinde çeşitli kollarıyla ya iktidar ortağı ya da iktidarları zorluyor.
DEMOKRASİ NEREDE
Tamam, Esad gitsin ama, yerine Müslüman Kardeşler gelecekse, hangi demokrasi?
Mısır ortada. Sadece Mısır mı? Arap Baharı kandırmacası altında, Libya’da, Tunus’ta, diğer ülkelerde devrilen iktidarlar yerine demokrasinin kurulduğu tek bir ülke yok. Suriye’de kurulması için de, hiç bir neden yok. Ama, Müslüman Kardeşler var.
Bunu gören başta Amerika ve Batı frene zaten basmış durumda, Suriye için Türkiye’nin telaşı ne?
Kaldı ki, Esad arada geçen zamanda, ailesi, rejimin egemen güçleri, askeri ve ekonomiden en yüksek payı alan üst sınıfları ile çatışma pahasına, belli reform adımları atıyor. Olağanüstü Hali kaldırıyor, Anayasa ve Siyasal Partiler Yasasını değiştiriyor. Ayrıca, kendi içinde uyumlu bir muhalefet ara ki, bulasın.
Arap Baharı bilançosu ise, vahim. Şu ana kadar 43 bin insan hayatını kaybediyor.
YİNE BELİRSİZLİK
Bu sabahtan itibaren Suriye için yeni bir süreç başlıyor. Ne değişecek, belirsiz. Buna karşılık, Türkiye’yi sıcak bir savaşın içine çekmek isteyenler var.
Sınırda bize kurşun atmalar Şam’ın girişimi olmayabilir. Esad silah dışında, bazı adımlar atmaya hazırlanıyor. Ankara’nın bunu dikkate alması gerek.
Asıl düşünülmesi gereken, Müslüman Kardeşler’in logosu: İki kılıç ortasında Kur’an-ı Kerim.
“İktidar seçim istemez”
Seçimler Meclis kararına bağlı olarak:
Erken tarihe çekilebilir ama, seçimi ileri tarihe almak ancak savaş halinde mümkün. Ayrıca, seçim dönemini uzatmak, uzatma kararının alındığı dönem için değil, bir sonraki dönem için geçerli. Yani, bu dönem içinde dört yıldan beş yıla çıksa bile, bu dönem yine dört yıl.
Bunlar anayasal bilgiler, Anayasa madde 77 ve 78. Başbakan Erdoğan seçim döneminin beş yıldan dört yıla inmiş olmasından “pişman”. Yeniden beş yıla çıkarmak anayasa değişikliği ile mümkün.
Seçim dönemi, anayasa değişikliği sonucu, Ekim 2009’da dört yıla indiriliyor. O tarihte AKP adına şimdiki spordan sorumlu Devlet Bakanı Suat Kılıç söz alıyor:
“Konunun Meclis’te görüşülmesi Anayasaya uyum profilinin ortaya çıkarılmasından ibarettir. Zaten hiç birimizde (hiç bir partide demek istiyor-y.d.) aksine yaklaşım söz konusu olamaz. Türkiye’de seçimleri muhalefet ister, iktidar seçim istemez.”
Seçimlerin dört yıla inmesinin kabul edildiği Meclis oturumunun tutanaklarına bakıyorum, hiç bir parti karşı çıkmıyor. Başta AKP. Şimdi devreye başka siyasal hesaplar giriyor olmalı ki, AKP seçim dönemini uzatmak istiyor.
İşte dağa böyle çıkıyorlar
TEHDİT ediliyor Uludere aileleri.
Onların iddiasına göre, “Uludere ve Şırnak’tan, tümenden ve merkezden gelen telefonlarla”, Meclis’e gitmeleri, ayrıca konuşmaları istenmiyor. “Fazla kurcalamayın, artık unutun gitsin” baskısı.
34 insanın bombalanarak öldürülmesi zaten bir insanlık faciası, onu yeni facialar izliyor. Aileler ile AKP Gurup Başkan Vekili, bir zamanlar sosyal demokrat, Ayşenur Bahçekapılı’nın görüşmesi ibretlik. Ayşenur Hanım “sinirleniyor”, ailelerin umurunda değil. Çünkü:
“Kaymakamın dövülme olayına karıştığı iddiasıyla aranan 18 çocuğumuz dağa çıktı.”
Bombalama emrini kimin verdiği aylardır sır. Bu trajediye şimdi çocukların dağa çıkması ekleniyor. Bir yanda katı gerçekler, öte yanda, her türlü engele rağmen, hak arama iradesi. BDP’nin yanı sıra, CHP ve MHP’nin Uludere Ailelerini baskı ve yalnızlıktan kurtarması gerek.
Paylaş