Leş kokulu yazarlar

BEN basında polemiği seven biri değilim. Köşelerden birbirine sataşmayı gazetecilik saymıyorum. Bu sataşmaların halkla hiçbir ilgisi yok. Sadece, belli bir tatmin, belki bir içgüdü. Hatta, ondan bile o kadar emin değilim. Belki, o yazılarla popüler olduğunu sanmak.

İnsanlar o yazıları okuyunca, kimi "helal olsun, iyi yazmış" deyip geçiyor, büyük bir çoğunluk ise, "bunca sorun varken, sizin başka işiniz yok mu" diyerek, haklı olarak isyan ediyor. İbretlik isyana katılıyorum. Herhangi bir polemikte kimin haklı olduğu da, geçersiz. Çamur sonuçta her tarafa sıçrıyor.

Ne var ki, bazı suçlamalar karşısında susmak, sanki kabullenmekmiş gibi algılanıyor.

BENZİN KOKMAK

Bir POAŞ olayı var. Doğan Grubu’na ait İş-Doğan POAŞ ile birleşiyor. İddia bu noktada ortaya çıkıyor.

Birleşmeden dolayı İş-Doğan’ın zararı, POAŞ’ın kárını götürüyor, devlet vergi kaybına uğruyor. Hazine şimdi cezalarıyla birlikte, POAŞ’tan bu vergiyi tahsil etmek için harekete geçiyor.

Oysa, bu işlem yasalara uygun, ayrıca Maliye’ye soruluyor, Maliye de onay veriyor. Yani, yasaya aykırı bir durum yok. Buna rağmen, iddiaların sonu gelmiyor.

Bunu yazanlara, Sabah Grubu kendi üslubunda sataşmayı sürdürüyor. Onlardan biri de Ergun Babahan. Sözüm ona eleştiriyor ve "Benzin Kokan Yazarlar" diyor.

Eğer, iş kokmaya geldiyse, arşive bakmak yeterli.

BU PRİM DEĞİL

Örneğin, yıllarca Hürriyet’te kalem oynatan Fatih Altaylı’nın SABAH’ın sahibi Turgay Ciner aleyindeki yazıları arşivin yüzünü kızartıyor.

Altaylı, Ciner’le ilgili pek çok yazı yazıyor. Onlardan biri de, 21 Haziran 2004 tarihli yazısı. O yazıya Ciner 4 Ağustos 2004’te açıklama gönderiyor, "Beni isnat altında bırakan iddiaların tümü geçersizdir".

Başka iddialar ve onlara gelen açıklamalar da var. SABAH’tan birileri o tarihte Altaylı’ya sataşıyor, o da onlara Hürriyet’te yükleniyor.

"Ben gerçek gazetecilik yapıyorum" diye efelenip ortaya çıkmanın, birilerine sürekli sataşmanın gerçek gazetecilikle ilgisi yok.

Yasalar ne diyor, yapılan işlem ne, yazılan ne? Ölçü bu iken, birileri kim bilir hangi hesapla, olayı saptırıp, prim elde ettiklerini sanıyor.

Babahan’a, şimdi ben de kalksam, leş kokan yazarlar, desem, çok mu iyi? Hayır, demiyorum. Çünkü, önce ben bu mesleği seviyorum. İki, mesleğin temiz kalmasını istiyorum. Üç, mesleğime saygısızlık etmek istemiyorum. Dört, onların düştüğü kuyuya, düşmek niyetinde değilim, tersine onların da o kuyudan çıkmalarını, kendileri adına, çok arzu ediyorum. Beş, mesleğimin evrensel kurallarını korumak istiyorum.

Ama, o kurallar burada geçerli olmayabilir. Buna rağmen, ben ve benim gibi düşünenlerin, bu kuralların yerleşmesi için, çaba göstermekten hiçbir zaman vazgeçeceğini sanmıyorum.

Somali’de terörist avı, ya PKK?

AMERİKAN Donanması Somali’yi denizden kuşatıyor. Havadan da müthiş bir bomba yağmuru.

Somali’de İslam Mahkemeleri Birliği adındaki köktendinci terör örgütü, orada hükümeti ve hayatı esir alıyor. Aynı örgüt Etiyopya’yı da tehdit eder hale gelince, Etiyopya Somali’ye giriyor. Teröristler kaçmaya başlıyor.

Ama bunlardan daha ilginci, ABD’nin bu kez Somali’de ortaya çıkması. ABD’nin orada ne işi var? Bush’un gerekçesi, "onlar terörist". Doğru, bunlar terörist. Kendisine saldırmasa bile, terörist örgütü bombalamak, demek ki, makul ve geçerli.

Peki, PKK ne?

Kaldı ki, Somali ABD’den binlerce kilometre uzakta. O teröristler ABD’ye tehdit değil.

PKK ise, hemen şurada Kandil Dağı’nda. Türkiye, "PKK" dediğinde, ABD bu terör örgütüne arka çıkıyor. Türkiye’ye Kuzey Irak’ta harekat olanağı vermiyor.

Birini bombalarken, ötekini korumak, işte Bush’un gerçek yüzü.
Yazarın Tüm Yazıları