Kutsal aileye dönüş sahneleri

Amerikan sineması muhteşem bir role soyunuyor. Ailenin kutsallığını yeniden keşfediyor.

Aile, Amerikan toplumunda yine en kutsal kurum olarak, toplumda hızla yerini alıyor. James Dean’le başlayan öfkeli gençlik, asi gençlik, aileye ve otoriteye başkaldıran gençlik gidiyor, yerine uysal ve aile otoritesine boyun eğen bir gençlik geliyor.

Çarli’nin Çikolata Fabrikası.

Kırık Çiçekler.

Kapıyı Vurmadan Girme.

Bitmemiş Hayat.

Dört Erkek Kardeş.

Dünyalar Savaşı.

Kaçış Planı.

Şiddetin Tarihi.

Kanıt.

Son ayların Amerikan filmleri listesi. Hepsinin ortak bir yanı var. Önce bu filmlerden bazı örnekler.

*

Nefes almak için küçük bir pencere. Daracık bir odada. Birbirine sarılmış kardeşler. Sarılarak ısınıyor. Sarılarak güveniyor. Sarılarak direniyor. Dışarıya karşı. Ana ve baba, kartal gibi, kanatlarını açmış, oğullarını koruyor. Yönetmen Tim Burton.

Bir başka film. Yine baba. Yine kartal gibi. Oğlunu ve kızını dünyamıza uzaydan gelen yaratıklara karşı koruyor. O yaratıklarla savaşıyor. Başrolde Tom Cruise.

Babalar oğullarını arıyor. Kızların yüreği babaları için titriyor. Başrolde Gwyneth Paltrow.

Ya da Jennifer Lopez’in çizdiği karakterde, Robert Redford ile Morgan Freeman aile için dayanışmanın unutulmaz derslerini veriyor.

Berlin’de ölen kocasını bir uçakta Amerika’ya getirmek isteyen kadın, kızını uçakta kaybediyor. Anne rolünde Jodie Foster kızını bulmak için çırpınıyor. Hemen her kare, bir çocuğun anne için vazgeçilmezliğini anlatıyor.

*

Bu filmlerde rol alanlar Hollywood’un ünlüleri. Filmlere imza atan yönetmenler gibi. Keskin bir dönüşümü simgelemek amacıyla, görev ünlülerde.

Amerikan sineması muhteşem bir role soyunuyor. Ailenin kutsallığını yeniden keşfediyor. Aile, Amerikan toplumunda yine en kutsal kurum olarak, toplumda hızla yerini alıyor.

James Dean’le başlayan öfkeli gençlik, asi gençlik, aileye ve otoriteye başkaldıran gençlik gidiyor, yerine uysal ve aile otoritesine boyun eğen bir gençlik geliyor. Ama, ana ve baba da, teslimiyet karşılığında sevgi ve ilgi göstermeyi ihmal etmiyor.

Marlon Brando ile başlayan öksüz ve yetim çocukların rıhtımlardaki maceralarına, şimdiki komşular seyirci kalmıyor. Öksüz ve yetimler artık cennetten çıkma komşuların sıcak sofralarına konuk oluyor.

*

Uzun süre sonra, Amerika’nın ailenin kutsallığı keşfinde, son yıllarda Amerika’da derin yaralar açan olayların etkisi ön planda.

11 Eylül New York saldırısı, Irak Savaşı ve kentleri arka arkaya yerle bir eden kasırgalar. Tarihsel olarak bu üç olay peş peşe geliyor. Üç olayın toplamından ortaya çok ciddi bir felsefe çıkıyor.

Amerika’da birey geriye düşüyor, aile öne çıkıyor. Kapitalizmin kutsal birey teorisi, saldırı, savaş ve kasırgayla yara alıyor. Öyle ki, Amerika ailenin kutsallığını, aile içi dayanışmayı tekrar tekrar vurgulamak amacıyla, hep aynı doğrultuda filmler çeviriyor. Filmin konusu ne olursa olsun, tezi değişmiyor.

Dışardan gelen tehlikenin tipi ve niteliği önemli değil. Madem bir tehlike var, o zaman en iyi korunma, bir arada durmak, birbirine dayanmak, birbirine güvenmek.

*

Filmlere yansıyan bu dayanışma, kaynağını gerçek hayattan alıyor.

11 Eylül ile başlayan süreçte, Amerika’da boşanmaların sayısı azalıyor.

Okullarda öğrenciler arasında çıkan tartışma ya da kavgalarda bir azalma var.

Asi gençlik elbette yine ortada dolaşıyor. Ancak, çetelere üye bulmak eskisi gibi kolay değil.

Ailenin kutsallığı ve dayanışma, profilini gerçekte yönetimin çizdiği bir politika. Vietnam’la birlikte dağılan Amerikan toplumunu, 11 Eylül, Irak Savaşı ve kasırgalara yeniden kurban etmemenin yöntemi. Toplumu sıkı tutma planı.

Amerika’da ailenin yeniden keşfi, bireyi ikinci plana itmek pahasına, yeni bir ideolojinin ta kendisi.
Yazarın Tüm Yazıları