Paylaş
Sokaklar kan gölüne dönüyor. Yakma, yıkma, cam çerçeve indirme, polisle çatışma, buna karşılık biber gazı, basınçlı su her zaman olduğu gibi eksik değil. Biz Nevruz’u böyle kutluyoruz.
Aynı günün akşamında İstanbul’un bir otelinde Güneydoğulu İşadamları Derneği Nevruz Kokteyli veriyor. Bu bir ilk. Sokakta Kürtler polisle çatışırken, otelde Kürt Burjuvazisi iyi niyetli girişimde bulunuyor. Ne var ki, kokteyle gölge düşüyor.
Kokteyl salonunda Kürt ve Türk işadamlarının yanı sıra, belli bir aydın çoğunluğu göze çarpıyor. Gözler siyasileri arıyor. Kokteyle olağan olarak katılımı beklenen BDP’liler, “bugün çıkan olaylarda bir arkadaşımızı kaybettik, ounun için gelmiyoruz” mesajını gönderiyor. AKP ve CHP’den salonda temsilci bulunduğu söyleniyor.
KURBAN BAYRAMI, NEVRUZ
Kokteyle katılan Güneydoğulu işadamları aynı eleştiride birleşiyor:
“Türkiye’nin en önemli sorunu Kürt sorunudur, ancak hükümet olayı güvenlik sorunu olarak görüyor.”
Kokteylde İsmail Beşikçi yaptığı konuşmada “Kürt Burjuvazisinin oluştuğunu” söylüyor. Sınıfsal açıdan bakarsak, Kürt Burjuvazisinin Türk Burjuvazisi ile anlaşması gerek. Onların anlaşması belki de, Kürt sorununun çözümüne katkıda bulunabilir. Ama, durum onu göstermiyor.
Kokteyle katılanlar çıkan çatışmanın etkisi altında, “şimdi burada olsak da, ruhen sokaktaki çatışmaların etkisi altındayız” demekten kendilerini alamıyor.
İsmail Beşikçi çatışmaya gönderme yaparak:
“Kurban Bayramı’nı kutlarken devletten izin mi alınıyor da, şimdi Nevruz için izin aranıyor?”
Soru doğru. Nevruz Kürtlerin bayramı. Her ne kadar, son yıllarda bakanlar, valiler, generaller el ele tutuşarak ateşin üstünden atlıyorsa da, Türk-Kürt kardeşliği adına, bu şovdan öteye gitmiyor. Madem el ele atlıyorsun, o zaman bayramını kutlamak isteyenlere neden izin vermiyorsun? Bayram kutlamak isteyen insanlar neden ölüyor? Neden yerlerde sürünüyor?
Aynı biçimde, bayram kutlamak isteyenler dükkanlarda, otobüslerde camı çerçeveyi neden indiriyor?
DEVLET İRADESİ
Ayrıca, onlar bugün kutlamak ister, yarın kutlamak ister, ne var bunda? Kutlama belki İstanbul’da önleniyor, ama Diyarbakır’da önlenemiyor.
Kural belli, bayram devletin istediği zaman ve zeminde kutlanır, bu kadar, nokta. Önceki gün çıkan olaylar, ne yazık ki, yeni gerginliklerin tohumunu ekiyor.
Bunlar ne demokrasiye katkı sağlar, ne de Kürt sorununun çözümüne.
YÖK Başkanı ile Prof. Teker’e kutlama
ÜNİVERSİTE üzerinden Giresun’da garip işler dönüyor. Üniversitede bilimsel anayasa paneli yapmak bile, kamplaşmış bir kitlenin “paneli izlersin-izleyemezsin” çekişmesine yol açıyor.
Ama, asıl cümbüş Giresun Üniversitesi’ne rektör atamasında. YÖK, üniversitede seçimde en çok oy alan ilk iki adayı Çankaya’ya gönderilen listeye bile koymuyor. Kamu oyu böylelikle YÖK Başkanı Prof. Gökhan Çetinsaya ile tanışmış oluyor. Başkanın rektör seçimine saygısı ortaya çıkıyor.
Daha garibi, YÖK Çankaya’ya gönderdiği atama listesinde sadece bir oy alan Prof. Murat Teker’e yer veriyor.
Garibin de garibi var. Bir oyla, belki de o tek oy kendisine ait, listeye girme başarısını gösteren Prof. Teker, dünkü Akşam’ın haberine göre, şu sözüyle iyice dikkat çekiyor: “Bir oy ile yüz oy arasında fark yok.”
Bravo. İşte, bu. Dünyanın her yerinde büyük rol oynayan oy sayısını bir profesör bilimsel açıdan yeniden yorumluyor. Ülkeyi yöneten iktidarların belirlendiği genel seçimlerden mahkemelere, her türlü kurullardan çocuk oyunlarına kadar, hayatın her alanında belirleyici olan oy miktarı bir de alsan, yüz de alsan, demek ki, fark etmiyor. YÖK Başkanı Çetinsaya da aynı düşüncede olmalı ki, Teker’i listeye yazıyor. Prof. Teker’i bilime eşsiz katkısından, Çetinsaya’yı demokratik seçime gösterdiği saygıdan dolayı kutlamak gerek.
Gözler şimdi atamayı yapacak olan Cumhurbaşkanı Gül’de.
Oylar Gauck’a çuvaldız bize
JOACHİM Gauck Almanya’da Cumhurbaşkanı seçiliyor. Bazı gazeteler bu haberi “Türklerin oyu ile Cumhurbaşkanı seçildi” başlığı ile veriyor.
Bu cümlenin anlamı ne? “Türkler olmasaydı, Gauck seçilemezdi”. Türkçe anlamı bu.
Oysa, Cumhurbaşkanını seçen Alman Federal Meclisinde Gauck 1228 oydan 991’ini alıyor. Federal Meclis’te 17 Türk var. Oylama sınırda olur, Türklerin 17 oyu seçimi belirler, o zaman bu başlık yerine oturur. Yok öyle bir şey. 991 oy alan Gauck’a 17 Türk oy verse ne olur, vermese ne olur.
Bu zorlama başlıklar bizim dünyamızda epey yaygın. Kıyısından, köşesinden övünç kaynağı.
Paylaş