Cennetin cehenneme dönüştüğü yıl 1973. Hayvanları öldürme, insanları kovma yılı. 1971’de Washington’da verilen karar, 1973’te uygulamaya giriyor. Ada, gerçekte Britanya İmparatorluğu’na ait.
Sömürge döneminden kalma. 1971’de İngiltere, Diego Garcia’yı 14 milyon dolar karşılığında Amerika’ya satıyor. Satışın altındaki imza Kraliçe II. Elizabeth’e ait.
‘Kayalara ve doğal bitki örtüsüne yapacak bir şey yok. Martılar da uçabilir. Ama o adada tek bir yerli insanın kalması yanlış olur. Tüm yerliler adadan çıkartılmalı.’
İngiltere Dışişleri Bakanlığı’nın 1966’daki bu iç yazışmasının gereği 1971’de yerine geliyor.
Ama, adadan yerli halkın kovulması İngiltere’nin değil, Amerika’nın ekmeğine yağ sürüyor. Belki de, İngiltere ve Amerika ortak davranıyor.
Diego Garcia. Hindistan’ın hemen batısında, Chagos Takım Adaları’ndan biri. Bu adadan yerli halkın temizlenmesi inanılmaz dramatik sahnelerle dolu.
Çocukların gözleri önünde hayvanlara gaz verilerek, binlerce koyun, keçi, domuz, tavuk, at ve balık öldürülüyor. İnsanlar açlığa mahkum ediliyor.
Diego Garcia’da yüzyıllardır yaşayan Hintli, Senegalli, Madagaskarlı, Mozambikli insanlar tarihin en vahşi yerinden, yurdundan olma eylemiyle karşı karşıya kalıyor.
*
Ada küçük. Altmış kilometrekare. Ancak, beş bin kişinin yaşadığı sevimli, turistlere açık bir yer.
Ulaşım, eşekler ve atlarla yapılıyor. Yine de bir tren var. Dünyanın en bakir alanlarından biri. Kendi halinde yaşayan insanlar. Hayvancılık, tarım ve balıkçılıkla geçiniyor. Kimsenin tavuğuna kışt demeyen bir topluluk.
Kiliseleri ve okulları var. Kendi içlerinde evleniyorlar. Dışardan gelin ya da damat pek ender. Adada ne polis var, ne mahkeme. Hırsızlık yok, güvenlik sorunu yok, herkes birbirini tanıyor. Bunca savaş ve ateşin kol gezdiği dünyada, onlar sanki bir cennette.
Cennetin cehenneme dönüştüğü yıl 1973. Hayvanları öldürme, insanları kovma yılı. 1971’de Washington’da verilen karar, 1973’te uygulamaya giriyor.
Ada, gerçekte Britanya İmparatorluğu’na ait. Sömürge döneminden kalma. 1971’de İngiltere, Diego Garcia’yı 14 milyon dolar karşılığında Amerika’ya satıyor. Satışın altındaki imza Kraliçe II. Elizabeth’eait.
*
Amerika, Uzakdoğu’da kendine güvenli ve elverişli bir üs arıyor. Bulduğu en uygun yer Diego Garcia. Çünkü, buradan sadece Sovyetler’i değil, Çin ve Hindistan’ı da kontrol etmek mümkün.
Kim, hangi silahı üretiyor, hangi nükleer denemeyle Amerika’yı geride bırakmak istiyor, hangi ticari mal ile dünyanın bu köşesinde üstünlük arıyor, hepsini bu adadan denetlemek mümkün.
Adanın yeni sahipleri gaz bombaları, göz yaşartıcı bombalar ve tüfekleriyle geliyor. İnsan, hayvan tanımadan, adada doğal bitki örtüsü ve martılar dışında tek bir canlı bırakmıyor. Getirdikleri gemilere yerli insanları doldurdukları gibi, sürüyorlar. Bir bölümü çevre ülkelere, bir bölümü doğrudan İngiltere’ye.
*
Cennetin cehenneme dönüşü, bu yeni yurtlarda insafsızca devam ediyor. Britanya İmparatorluğu, adadan ayrılanlara, kişi başına üç bin pound ödüyor. Alay eder gibi.
O paralar elbette hiçbir yaraya merhem olmuyor. Çoğu işsiz. Bir bölümü alkolik. Bir bölümü uyuşturucu alışkanlığı ya da AIDS. Bir bölümü fahişe. Belli bir çoğunluk da, intiharı seçiyor.
Bu arada Diego Garcia, Amerika’nın en modern üslerinden birine dönüşüyor. Uçak gemileriyle birlikte, kudretli bir filo Hint Okyanusu’nda kimseye göz açtırmıyor. B-52 bombardıman uçakları, roketler, benzin depoları, talim alanları dört binden fazla Amerikan askeri eşliğinde, Uzakdoğu’yu gözetim altına alıyor.
65 yaşındaki Norbert L’Emclume sahneye bu anda çıkıyor. O da, kendi küçük kulübesinde otururken adadan sürülenlerden biri. Adada yerlilerin saygı gösterdiği bir büyük. Bu zulme daha fazla dayanamıyor.
Londra’da İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth’i mahkemeye veriyor. Yeniden adaya dönmek ve aradaki zararı tazmin etmek üzere.
*
L’Emclume, tüm ada halkı adına açtığı davada kendine ünlü bir İngiliz avukat buluyor. Bir zamanlar Nelson Mandela’nın da avukatlığını üstlenmiş, İngiltere’de Sir unvanı alan Sydney Kentridge Diego Garcialıların savunmasını alıyor.
Londra Yüksek Mahkemesi, daha ilk celsede, Diego Garcia sakinlerini haklı bularak, ‘Evet bu bir sürgündür ve onların yurtlarına dönme hakkı vardır’ diyor.
Beş yıldır süren dava, bugünlerde son aşamada. L’Emclume dünya halkalarını kendilerine destek olmaya çağırıyor.
İngiltere’de süren bir dava hakkında, yargıya müdahale olur mu (!) bilmem ama, Kraliçe’nin bu davada mahkum olmasını öyle istiyorum ki!..