BİR değil, iki kez ceza alıyor. İki yıl önce, birinde yedi, birinde sekiz milyar lira ceza veriliyor. Birkaç nedenden dolayı.
1- Yasak av mevsiminde.
2- Yasak bölgede.
3- Gırgır teknesiyle balık avladığı için.
Cezayı kesen Güllük Sahil Güvenlik Komutanlığı. Yasakları hiçe sayan ve ceza alan ise, Kılıç Balıkçılık, ya da sahibinin adıyla, Orhan Kılıç. Bodrum’da balık çiftliklerinin başını çeken isimlerden biri.
EKER NE EKER
Geçen hafta Bodrum’da, Tarım Bakanı Mehdi Eker, Türkiye’ye hiç de yabancı olmayan bir işe imza atıyor.
Yasakları çiğnediği için ceza kesilen balık çiftliği sahibini standart belgesiyle ödüllendiriyor.
Balık çiftlikleri denizleri kirlettiği için, hem Türkiye’de, hem dünyada geniş tepki topluyor. Tamam, balık çiftlikleri kurulsun, ama nerede?..
Elin oğlu çareyi buluyor, açık denizlerde kuruyor. Bizde ise, tam turizm cennetlerinin göbeğinde. Bu nedenle, sadece çevrecilerin değil, turizmcilerin de haklı eleştilerine konu oluyor.
Bizdeki uygulama çok net: Balık çiftlikleri denizleri kirletiyor, turizmi baltalıyor, denizleri öldürüyor.
Bakan Mehdi Eker, denizi kirletenlere, haklarında ceza kesilenlere ödül veriyor. İlginç ilişkiler. Bence, Bakan Eker hakkında tam gensoru verilecek bir olay.
GALATAPORT GİBİ
Balık çiflikleri olayın bir yönü. Diğer yönü, balık yemi üretimi. Yem üretimi de, deniz kirliliğine yol açıyor.
Milas’ın altında Sarıçay var. Güllük Körfezi’ne akıyor. Sarıçay’ın dibinde balık yemi üretiliyor. Sarıçay kirleniyor. Yani, Güllük Körfezi kirleniyor.
Akdeniz’de yat turizmi için en elverişli bölgelerden biri Salih Adası. Ada şimdi, balık çiftliklerinin işgali altında.
Buraları kirletenleri Tarım Bakanı ödüllendiriyor.
İşin garip tarafı, balık çiftliklerine ödül veren bakanı, çevreden sorumlu bir başka bakan, Osman Pepe, hayretle karşıladığını söylüyor. Bundan şu sonuç çıkıyor. AKP Hükümeti’nin çevre politikası başıboş.
AKP ile balık çiftlikleri sahipleri kolkola. Kapatılması gereken çiftliklere ödül verilmesi Galataport ihalesi kadar araştırmaya muhtaç.
İki Ermeni panelinde fark
ERMENİ Konferansı İstanbul’daki Bilgi Üniversitesi’nde dünya basınına yansıyor.
Yansıması birkaç nedenden doğru. En önemli nedeni, resmi tarih sorgulanıyor. Konferansa katılanlar farklı düşünceler dile getiriyor. Soykırıma şiddetle karşı çıkan da var, tersini savunan da. Resmi tarihin bilimsel cesaretle sorgulanması alkışlanacak bir girişim. Zaten, kamuoyunda bundan dolayı büyük ilgi topluyor.
İlginin diğer nedeni ise, bilimsel bir konferansa dahi demokratik hoşgörü göstermesini bilmeyenlerin kurduğu tuzak. Neyse ki, o tuzaklar biraz zaman alsa da, tek tek aşılıyor ve sonunda konferans yapılıyor.
Aynı tarihte, 23 Eylül günü, İstanbul’daki nazire, Uludağ Üniversitesi de bir Ermeni Konferansı düzenleniyor. Panel Osmanlı Ermenilerinin Bursa Yöresindeki Terör Ve Katliam Haraketleri (1892-1922) başlığını taşıyor. Paneli düzenleyenler Gazeteciler Cemiyeti, ADD, Türk Ocağı, Müdafaa-i Hukuk, CUMOK, BSMMMO.
İlginç olay burada. Bu konferans basına hiç yansımıyor. Nedeni açık. Panelin adından da anlaşılacağı gibi, resmi tarihin tekrarı. Düzenleyenler ve panelin adı, tekrarı yeteri kadar ortaya koyuyor.
İstanbul’daki konferansta kendini tekrarlayanlar ise, ancak yumurta ve domatesle gösteri hevesine kapılanlar. Bu arada, CHP, MHP, BBP, Kızılelma Koalisyonu aynı milliyetçi çuvalda.
Adının başında doçent unvanı taşıyan Deniz Baykal ise, bu bilimsel unvana ters düşen açıklamalarla, aynı çuvalda başı çekenler arasında. CHP ve bilim adına hüzün veren bir tablo.