PRAG’ın ünlü alanındaki saat kulesinde, saat başı oniki figür çıkıyor. Onlardan biri ölümü temsil ediyor. Ölümü temsil eden figür, Türk olarak anılıyor.
Fransız panayırlarında kafasına üç top atılıp devrilmek istenen bir bez bebek var. Bebeğin adı Türk kafası.
Bazı Batılı ressamların tablolarında Türkler şeytan suratlı ve kuyruklu.
Bunlara sanatın çeşitli dallarını, roman ve öyküleri, politik anektodları, tarihsel tahlilleri eklemek mümkün. Biz Türkler’le ilgili Batı’nın kafasındaki Türk imajı hiç parlak değil.
ÖZGENTÜRK’ÜN FİKRİ
Bu imaja karşılık, Türkiye’nin AB isteği.
Tam bu noktada yönetmen Ali Özgentürk ilginç bir filme imza atmak istiyor. Filmin adı, Kaçın Türkler Geliyor.
Özgentürk’ün projesi şu. Türkiye’nin AB’ye girmesi ile ilgili olarak, Avrupalı on-onbeş yönetmenin bakışını içeren, her yönetmenin tasarlayacağı on-onbeş dakikalık kısa filmlerden oluşan bir film.
Avrupa’nın deneyimli yönetmenlerinin Türkiye üzerine düşüncelerinin bu filmde buluşması tasarlanıyor. Türk denildiğinde, bu insanlar ne düşünüyor? Hala şeytan suratlı varlıklar mı, yoksa farklı kültürlerden gelerek, çatışmaları önleyerek, bir arada yaşamayı öğrenme fırsatı mı?
YÖNETMENLERE MEKTUP
Ali Özgentürk bunları soruyor. Sorularını mektuba döküyor ve 21 ünlü yönetmene gönderiyor.
Mektup gönderilen yönetmenler arasında Bernardo Bertolucci, Emir Kusturica, Bertrand Tavernier, Ken Loach, Lars Von Trier, Michael Redford, Wim Wenders gibi dünya çapında isimler var.
Kolaylık olsun diye, Özgentürk Türkiye ile ilgili yirmi soru hazırlıyor ve projesiyle birlikte bu yönetmenlere gönderiyor.
Projenin Türkiye bölümünde ise, Türk yönetmenler var. Yani, Kaçın Türkler Geliyor filmi, iki yönlü. Bazı Türk yönetmenler de, yine kısa filmlerle, bizim toplumdan kesitler sunacak.
Film, Türk ve Avrupalı yönetmenlerin ortak yapımı biçiminde.
Ali Özgentürk pek çok uluslarası festivale katılmış, pek çok ödül kazanmış bir yönetmen. Bu projesi de, yaşadığımız süreçte çok anlamlı.
Umarım, Türkiye’de bu projeye, dolayısıyla bu filme sahip çıkacak birileri bulunur. Filmi destekler.
Böyle bir film, eğer gerçekleşirse, Türkiye’nin AB yolunda, kazanımlar elde ettiği elli tane resmi toplantıya bedel.
Üç-beş alkış, hepsi bu
GEÇEN salı akşamı Ankara.
Dedeman Otelleri’nin 40. kuruluş yılı kutlanıyor. Dedeman Oteli’nin salonu ve bahçesi hınca hınç davetli dolu. İşadamı, politikacı, sanatçı, her kesimden insanlar.
Hükümetten Dışişleri Bakanı Abdullah Gül var. Herhalde Kayserili olduğu için, bu davete katılıyor.
Dedeman Ailesi’ne çeşitli kutlama telgrafları gönderiliyor. Bunlardan biri de, Tayyip Erdoğan’dan.Onun gönderdiği telgraf okunduğunda, hınca hınç salonda buz gibi bir hava. Sadece üç-beş alkış. Gül gördüğü manzaradan irkiliyor. Ama, sesini çıkarmıyor.
Bir siyasal iktidarın en çok ders alacağı protestolardan biri. Hiç bir biçimde organize olmayan, kendiliğinden yükselen bir protesto. Sokaktaki gösterilerden çok daha anlamlı.
Toplumun her kesimiyle, her gün kavga etmenin sonu. Ne ekersen, onu biçiyorsun.
Zarkavi, HAMAS, Ankara
DÜNYANIN en azılı teröristleri sırasında ikinci gelen Zarkavi, Irak’ta öldürülüyor.
Dünyada buna üzülen tek bir örgüt var, HAMAS. En azılı teröriste takdirlerini sunuyor, onu saygıyla anıyor. Yüzlerce kişinin katili, bombalı eylemlerin başı içi yas tutuyor. Normal. Bir terör örgütünün, bir teröristin öldürülmesi karşısındaki tavrı normal.
Bu HAMAS’ı, AKP birkaç ay önce, Ankara’da ağırlıyor. Konu açıldığında, AKP ileri gelenleri HAMAS’ın gelişini hala savunuyor.
AKP ileri gelenleri HAMAS’ın Zarkavi açıklaması hakkında ne düşünüyor?