İnsanlar yaşadıkça

BURUŞUK asker elbisesi içinde, esmer, uzun boylu er acemi bir selam çaktıktan sonra, elindeki kartı asteğmen Mehmet Ali Aybar’a uzatıyor.

Haberin Devamı

1940’ların ikinci yarısı, Kayseri Orduevi. Aybar o sırada askerde. Karttaki imza kısa önce yitirdiğimiz Rasih Nuri İleri’ye ait. Aybar’a, “Bu gençle ilgilen, gelecek vaat ediyor” diyor.
Acemi er Aybar’a anlatmaya başlıyor: “Ben Pertev Boratav ile Yörükler üzerine çalışıyorum. Beni Niğde’ye gönderiyorlar, siz burada tutarsanız, çalışma bitebilir”. Aybar daha aktif politikada değil, Rasih Nuri, Pertev Boratav, Behice Boran gibi solun önde gelenleri ile bağlantıda. Acemi erin verdiği isimler Aybar’ı etkiliyor, onu yemeğe götürüyor.
“Ben Yaşar Kemal, babamı küçük yaşta kaybettim, okulu bırakmak zorunda kaldım. Çeltik tarlasında bekçilik de yaptım, arzuhalcilik de. Öykü ve şiir yazıyorum, hep yazacağım.” Masanın üstünde duran edebiyat dergisi “Yeni Gün”ü alıyor, Çukurova üzerine bir şiir var dergide, “Ben yazdım” diyor. Ve Kayseri’de kalıyor. O tanışma Yaşar Kemal’in edebi ve siyasi yaşamında dönüm noktası.

Haberin Devamı

KUZGUNCUK’TA SİYASET

Askerden sonra ikisi de İstanbul’a geliyor. Aybar sol siyasetin göbeğinde, Kuzguncuk’ta oturuyor. Zekeriya ve Sabiha Sertel, Abidin Dino, Sabahattin Ali, Cami Baykurt ile evdeki siyasi sohbetlere Yaşar Kemal de katılıyor. Yazdığı öyküleri okuyor. Aralarında “Özdemir oğlumuz” diye çağırılan biri var. Adam “ajan” çıkıyor, diğer isimlerle birlikte Yaşar Kemal de hapishanede.

VE CUMHURİYET

Hapisten sonra işsiz, bir ara havagazı şirketinde tahsildarlık yaparken, öyküleri Abidin Dino’nun vazgeçilmezi, Dino, Nadir Nadi’ye söylüyor, Yaşar Kemal Cumhuriyet’te... Tutun artık tutabilirseniz Yaşar Kemal’i. İnsanı bir yerden ötekine savuran röportajlar resmi geçidine hoş geldiniz.

O TÜRKÇE

Derken romanlar, hayır destanlar. Bin türlü sözcük cümbüşünde, Türkçenin sihri soluksuz akıyor. Denizde fırtınayı anlatırken sen de, ben de fırtınaya tutuluruz, balık avlamayı anlatırken sen de, ben de ya oltadaki balık ya da av peşine düşen balıkçıyız. Doğa tasvirleri, cinas, kinaye, benzetme gibi edebi sanatların tümü onun oyuncakları, senin benim başımı döndüren edebi zevk. O yerel romanlarıyla dünya edebiyatı ile bütünleşirken, sen ve ben o baş döndüren Türkçe ile kendimizi yücelmiş hissediyoruz. Türkçesi ve anlattığı öyküler bize insan olmanın değerini aşılıyor.

Haberin Devamı

SOL VE DEMOKRASİ

Demokrasi ve sol hareket içinde ilk deneyi “Temel Hakları Yaşatma Derneği” üyeliği. 1950’lerin başında kahve kahve dolaşarak, insanlara hak ve özgürlüklerini anlatan broşürler dağıtanlar arasında Nihat Sargın, Vala Nurettin, Merih Sezen, Mehmetcan Köksal ile birlikte Yaşar Kemal de var. Derneğin mücadelesine sahip olduğu “Öncü” gazetesiyle Müşerref Hekimoğlu da katılıyor.
İkinci deney 14’leri tasfiye ettikten sonra 27 Mayıs kadrosu ile yaptığı röportaj. O dizide demokrasiden duyduğu kaygı, onu Türkiye İşçi Partisi üyeliğine götürüyor. Solun tepeden inme değil, demokrasi ve güler yüzlü sosyalizmle iktidarına inanıyor. O nedenle, solda bölünme işareti veren 1966 TİP’in ikinci kongresinde Aybar’ın yanında.
Dünya çapında edebi usta, kendini demokrasi ve sosyalizme adamış halk adamı. Karşıdakine genellikle “sen” diyor. “Sen” duruşunun birine bu kadar yakıştığını Yaşar Abi’de görüyorum. O hepimizin abisi. Üç cümle sonra, sarılıp öpmek içinden gelmiyorsa, sende bir eksiklik var. Biliyorsun Yaşar Abi, okumadığım kitabın yok, bazıları da imzalı. Dünyayı ayağa kaldırdın, çünkü insan sevgisi, demokrasi, sol, çünkü hayata galebe çaldın.
Yaşar Kemal yaşayacak, insanlar yaşadıkça.

Yazarın Tüm Yazıları