DPT’nin, Devlet Planlama Teşkilatı’nın gerçekten DPT olduğu yıllar... 1960’lar, 70’ler...
Türkiye kabuğunu kırıyor. Özgürlük rüzgarları tabuları önüne katmış, birer birer kırıyor. Salonlar, sokaklar, evler, yerine göre panel, yerine göre ikili-üçlü çekişmeler, müthiş bir tartışma ortamında her türlü konu didik didik ediliyor.
Türkiye’nin Rönesansı!..
Bu ortama en büyük katkı bir siyasal parti ile birkaç kurumdan geliyor. Türkiye İşçi Partisi, DİSK ve DPT!.. Hemen akla gelen kurumlar.
CETVEL GİBİ ADAM
Türkiye bu şöleni yaklaşık 15 yıl yaşıyor.
Şölene darbeyi, terör ve 12 Eylül askeri darbesi vuruyor. Terör ve 12 Eylül!.. O olağanüstü dönemin hiç beklenmeyen, hiç kimsenin hak etmediği acı bir toplam!..
Ama, o Rönesans yıllarında, DPT’de...
İcen Börtücene’yi işte o yıllarda tanıyorum. Ankara’da ekonomi muhabiri olarak, gazeteciliğe yeni adım atıyorum. İcen DPT’de Sosyal Planlama Daire Başkanı. Daha birbirimizi görür görmez, kanımız kaynıyor.
İcen, Türkiye’nin yetiştirdiği en değerli aydınlardan biri olarak, kısa sürede ön plana çıkıyor. Bilgili, insana güven veren, dürüst, sempatik tavırlarıyla inatçılığını kaynaştırmış, özü sözü doğru, cetvel gibi bir adam.
Hem özel yaşamında, hem işinde, hem siyasal görüşlerinde.
YPK’DA FÜTURSUZ
Başında bulunduğu Sosyal Planlama Dairesi ayda bir, Türkiye’ye yol gösteren araştırmalar yayınlıyor. DPT sanki üniversite!..
Herhangi bir sorunla karşılaşıldı mı, herkes gözlerini DPT’ye çeviriyor. Acaba DPT ne diyor?.. Bu kadar etkin, sorunların çözümünde bu kadar ağırlık sahibi.
Yine aynı dönemde, bugün artık varlığı yokluğu belli olmayan Yüksek Planlama Kurulu var. En önemli ekonomik kararlar o kurulda alınıyor. Kurul Başbakan, üç-dört ilgili bakan ve DPT yöneticilerinden oluşuyor.
İcen o kurulda bir yıldız!.. Düşüncelerini, doğru bildiğini orada Başbakanlara ve bakanlara karşı açıktan söylemekten hiç çekinmiyor.
KONTENJANDA 28.SIRA
Analitik düşünen, diyalektik yöntemi özümseyen, bilgisiyle doğrulara dikkat çeken İcen, ister istemez Bülent Ecevit’in de dikkatini çekiyor.
Ecevit 1977 seçimlerinde İcen’i İstanbul’dan milletvekili adayı gösteriyor. Kontenjandan 28. sırada!..
Atılan kazığa rağmen, İstanbul’da bir seçim boyunca dere tepe propaganda çalışması yapıyor. İstanbul’dan CHP o seçimde 27 milletvekili çıkartıyor. İcen dışarda!.. Aslında, CHP’nin solunda, ama o yıllarda TİP artık ne yazık ki, oksijen çadırında!.. Hatta çoktan bölünmüş!..
OKUL GİBİ ÇEVRE
Kendisi gibi, çevresinde de dürüst ve inanmış insanlar var. Behice Boran, Sadun Aren, Muzaffer İlhan Erdost, Seyhan ve Vahap Erdoğdu, farklı kimlik ve görüşlerde olsa bile, Hikmet Çetin, Murat Karayalçın, Yalçın Küçük, Oktay Varlıer, o dönemin önde gelen insanlarının bir bölümü. İcen herhangi bir konuda onlarla aynı düşünceyi paylaşmasa bile, ki temelde, özde ayrılık yok sanıyorum, işte onun çevresinden birkaç kişi...
İmrenilecek bir okul gibi!..
Sabahlara kadar okuyan, resim yapan, engin kültürüyle çok yönlü merakları olan, herkesin derdiyle birebir ilgilenen İcen artık aramızda yok!..
Son yıllarda belki eskisi gibi sık görüşemiyoruz. Ama, birbirimizi ne zaman görsek, kaldığımız yerden devam ediyoruz. Hayatta bu kadar güvenilir bir insanı tanımak arkadaşları ve benim için bir şans.
Güven ve bilgi, arkadaş sevgisini müthiş perçinleyen bir duygu. İcen çevresine bu duyguyu aşılayan bir kimlik.
Bir insan hayatta hep doğruları söyler mi?.. Olabilir mi böyle bir şey?..İcen’le konuşurken, bende uyanan hep bu duygu!..
Sevgili İcen, sana uğurlar olsun!..
Demet, Mehmet Ali başta siz, hepimizin başı sağolsun!..