Sahneyi temizlerken, şöyle bir etrafına bakıyor. Kimse yok, tamam, başlıyor oyunlardan aklında kalanları, kulaktan dolma söylemeye.
Sibirya'nın uçsuz bucaksız stepleri. Dondurucu soğuk. Klasik Rus roman ve öykülerinin vazgeçilmez yerleşim yerlerinden Krasnodar. Neden Krasnodar, bir kez daha anlaşılıyor.
Orada bir tiyatro. Genç bir kadın, pespaye bir kıyafetle günlük işini yapıyor. Tiyatroda yerleri süpürüyor, tuvaletleri temiz tutuyor, gişenin tozunu alıyor. Fırsat buldukça da, sahnede, kendi kendine Diva provaları. Soprano taklitleri. O da ne?.. Muhteşem bir ses!.. Bülbül gibi!..
Temizlikçi kıyafetini çıkarıp, sokağa çıktığında, Anna Netrebko kedi gibi çekici. Yırtıcı bir güzelliği var. İmbikten süzülmüş, yüksekten bakan salon leydisi tavrıyla, kimse ona temizlikçi demiyor. Hele de, gamzeli gülüşü yüzüne yayıldığında, ona dönüp bakmayan aptal!.. Yine klasik Rus şarkılarındaki gibi, siyah gözleri insanın yüreğini hoplatmaya yetiyor. Bal rengi teni, gümüşün güneşte parlaması gibi.
Ama, o asıl sahnede parlıyor!.. O sesi, o sesi, o sesi!..
Çok zaman almıyor. Günün birinde tiyatroda provaya erken gelen orkestra şefi, onu sahnede arya söylerken yakalayınca... İşte, Anna'nın yaşamında dönüm noktası.
Anna müzik dersleri almaya başlıyor. O derslerle gelen ilk aşkın tadını, ona orkestra şefi veriyor. Aşkın öncülüğünde, şef ona asıl Puccini'yi, Bizet'yi, Verdi'yi, Mozart'ı, Wagner'i, Rossini'yi öğretiyor. Onların operalarını, oradaki başrolleri birer birer ezberliyor.
Artık sahneye çıkma zamanı. Krasnador inliyor Anna'nın sesiyle. Şimdiye kadar neredeydi bu kız?.. Nereden geldi, nereye gidiyor?.. Kim bu kız, neyin nesi?.. Kıskançlıkla birlikte, beğeniler birbirini izliyor.
O sesiyle, Anna'nın Krasnodar'a sığması imkansız. Zaten, kısa sürede ünü Sibirya steplerini aşıyor, Moskova'ya uzanıyor.
O sesiyle, Anna'nın Moskova'ya sığması imkansız. Zaten, kısa sürede ünü Moskova'yı aşıyor, Avrupa'ya uzanıyor. Ver elini Münih, ver elini Milano, ver elini Salzburg, Berlin, Londra, Paris, Viyana, Hamburg. Hepsi dünya çapında opera. Saraydan Kız Kaçırma, Carmen, La Traviata, Sevilla Berberi, Don Carlos, Figaro'nun Düğünü, operanın ne kadar ünlü oyunu varsa, onlarda ne kadar başrol varsa, sopranonun yeni adresi artık Anna.
O sesiyle, Anna'nın Avrupa'ya sığması imkansız. Zaten, kısa sürede ünü Avrupa'yı aşıyor, Atlantik'in öteki yakasına uzanıyor. Ver elini New York, San Francisco, Chicago, Montreal, Boston.
Ve huzurlarınızda yüzyılın yeni Diva'sı, Anna Netrebko!.. Yanına kimsenin kolay kolay yanaşamadığı Maria Callas'ın tahtını sarsan şu kendi halindeki Rus kızı!..
Günlük yaşamında, genellikle blue jean giyiyor. Kendine biçtiği rol mü, bilinmiyor, tevazuyu elden hiç bırakmıyor. ''Benim sesim, bazı aryaları söylemeye yetmiyor, ama sahneye çıktığımda, kendimi öyle bırakıyorum ki, patenle buzda kayıyorum sanki. Daha çok çalışmam gerek, her gün at gibi, maden işçisi gibi.''
Sesi tamam, başarısının sırrı bu sözlerde yatıyor. Şimdi bir İtalyan tenor sevgilisi var. Tatillerinde bir St. Petersburg, bir Toscana, bir İspanya kıyıları. İlginç, mutlaka, müzikten uzak!..