Paylaş
Geçenlerde Gül bir TV programında, kendi seçtiği üç yandaş gazetecinin sorularını yanıtlarken, “arkama bakmam, geçmişte yaptığım görevleri yeniden yapmam” diyor. 2014’te görev süresi dolduğunda, Gül ne yapacak, soru bu. Eğer Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı seçilirse, AKP Genel Başkanlığı boşalacak.
Genel kanı AKP’nin başına geçeceği yönünde iken, Gül tahminlerin önünü kesiyor, geriye dönmeyeceğini söylüyor. Bu sözleri yine de ihtiyatlı karşılamak gerek. Politik tavır olabilir. Kaldı ki, hayat ne getirir bilinmez, daha iki buçuk yıl var.
Süresi dolduktan sonra Gül için uluslararası bir görev bulma çalışması yeni değil.
DIŞİŞLERİNDE HAZIRLIK
Örneğin, Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliği. Kaderin cilvesi, Ban Ki Moon’un görevi de 2014’te sona eriyor. B.M.’ye 2014’te yeni bir genel sekreter seçilecek. Dışişleri bundan hareketle, daha önce bu yönde yaptığı çalışmalarına son zamanlarda yeniden hız katıyor. Gül B.M. Genel Sekreteri olabilir mi?
Önce pratik bir sorun var. Böyle bir görevi yürütebilmek için dört başı mamur İngilizce bilmek şart. Gül İngilizce biliyor ama, o görevi yürütecek ölçüde mi, orası ayrı. Belki de, biliyor.
Daha önemli bir konu var. B.M. Genel Sekreteri B.M. genel kurulu tarafından seçiliyor. Diyelim ki, her şey yoluna gidiyor, her engel aşılıyor ve B.M. genel kurulu Gül’ü seçiyor. Sorun bundan sonra.
Genel kurulun seçtiği genel sekreterin ayrıca B.M. Güvenlik Konseyi tarafından onaylanması gerek. Konseyde Fransa daimi üye. Ve her konsey üyesi ülkenin veto hakkı var.
Türkiye’nin günümüz dış politika koşulları düşünüldüğünde, Fransa’nın ciddi bir engel oluşturacağı ortada. Gerçi, daha iki yıl var ama, dış politikada ülkeler bugünden yarına kolay unutmuyor.
Dışişleri ister istemez böyle bir çalışma yapmak zorunda kalıyorsa da, ne kadar inanarak yapıyor, orası ayrı. Biraz nafile çalışma gibi.
Son zamanların en önemli yazısı
İNSANI sarsan bir yazı. Yaşadığımız dönemi vurgulayan en çarpıcı yazılardan biri. CHP Grup Başkan Vekili Emine Ülker Tarhan dünkü Cumhuriyet’te unutulmaz bir yazı yazıyor.
“Denetlenemez Güçlerine Güç Katmak İstiyorlar” başlığı altında Tarhan getirilmekte olan üç tasarıya dikkat çekiyor. Devlet Sırrı, Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk ve Terörün Finansmanının Önlenmesi tasarılarını “dehşete düşürecek tasarılar” olarak niteliyor. Tek tek ayrıntılarını anlattığı bu üç tasarı sonucunda, “Başkanlık sistemine artık gerek kalmadığını, bu yasalarla Cumhurbaşkanının her türlü tasarrufuna karşı yargı yolunun kapatıldığını” belirtiyor.
Bundan çok daha önemli olmak üzere, her olayın sır, herkesin terörist olarak damgalanabileceğini, var olan hukuk düzeni yerine alternatif bir hukuk sisteminin yerleşebileceğini yazıyor. Bu yazıyı okuyunca dün, Tarhan’ın yazdığı gibi, gerçekten dehşete kapılıyorum. Yapılan tartışmaların gerçeklerden ne kadar uzak olduğunu görüyorum.
Emine Ülker Tarhan’ın yazısı tarihi nitelikte, bulun dünkü Cumhuriyet’i ve mutlaka okuyun, üzerinde düşünün.
Yürü ya Hakan
ÇOK farklı yorumlar mı getiriyor? Kimsenin aklına gelmeyecek formüllerle Türk futboluna katkı mı sağlıyor? Şaşmaz tahminlerle sürprizler mi yaratıyor? Türk futbolu hakkında üzerinde düşünülmesi gereken öneriler mi sunuyor?
Hiç biri değil. Buna rağmen, geçen yıl Hakan Şükür TRT’ye futbol yorumcusu olarak transfer ediliyor. Söylenen rakama göre, örneğin dünkü Milliyet’e göre, Hakan Şükür haftada bir futbol yorumu karşılığında ayda 56 bin lira alıyor. Bu da bir başka Cumhuriyet tarihi rekoru.
Derken Hakan Şükür AKP’den milletvekili seçiliyor. Avrupa’daki ekonomik kriz, Türk-Amerikan ilişkileri, Kürt Sorunu çözümü, bütçe, karma parlamento komisyonu toplantılarında kendisinden tam yararlanacağız diye düşünürken, bu sefer de Lig TV’de yorumcu olacağı haberleri geliyor. Kim bilir kaça? Ne de olsa, günümüzde bulunmaz kumaş.
Ama, acaba milletvekili olarak bu yorumculuk ne kadar mümkün, ne kadar doğru? Olsun, arkasında Fethullah, önünde Erdoğan, kim tutar seni Hakan, yürü ya Hakan.
Paylaş