Paylaş
Ne ırk ayrımcılığına baş kaldıran Martin Luther King’in öldürülmesi, ne Amerika’nın gerçek kimliğini sergileyen Vietnam Savaşı. Ne 68 devrimi, ne ayda yürüyen astronot.
Hele de, Euro-Bond piyasaları, internet, küresel ısınma, küresel sermaye, hiç birinin adı bile yok. Elli yıl önce çimenlere serilmiş bir gurup genç, elde gitar, müzik yapıyor. Gitarıyla, müziği ile düzenle hesaplaşmayı aklından bile geçirmiyor. Henüz o sırada ve elli yıl önce, 62’nin Baharında. Politika onlara epey uzakta.
Elli yıl sonra yeniden müzik, yeniden gitar, yer New York’un orta yeri. Bu kez işsizlik, sosyal eşitsizlik, ekonomik kriz, özgürlük şarkıları.
Kişisel keyiften toplumsal sorunlara yolculuk.
Şarkıyı söyleyen genci turistler, bankerler, çeşitli sivil toplum örgütleri çevreliyor. O genç aylardır New York’un ortasındaki parkta müziğiyle eylem yapıyor. Daha iyi bir hayat, daha güzel bir dünya için. Elli yıl sonra eylem sonbaharda başlıyor, soğuk kış günleri devam ediyor, bahar geliyor, eylem hala sürüyor.
Elli yıl önce, elli yıl sonra, müzik yine var. Elli yıl önce müzik keyfe keder, elli yıl sonra müzik politik iletişim aracı.
Fransa’da orta sınıf sallanıyor
EKONOMİK krizin ortasında bir seçim.
Sarkozy’den arta kalan bazı rakamlar Fransa’da değişimin habercisi. Örneğin, yüzde 9.1 işsizlik oranı, gençlerdeki oran yüzde 22.6, kamu borçlanma oranı yüzde 5.2 ki, AB normlarının çok üstünde, ithalatı ihracatına göre daha fazla, cari açık yüzde 18 ki, bu da yine çok yüksek bir açık, doğum oranı kadın başına 2.1.
Daha vahimi, orta sınıfta gelirler ayda 1.300 Euro’ya kadar düşmüş durumda. Fransa’da yıllar sonra ilk kez orta sınıf sallanıyor.
Fransa için bozuk olan bu tabloda sol ile birlikte, aşırı sağ yükseliyor. Sarkozy bir iktidar dönemi için daha aşırı sağ ile işbirliği arıyor.
Bu arayışa rağmen, 6 Mayıs’taki ikinci turda anketler sosyalist Hollande için yüzde 53-56’yı gösterirken, Sarkozy’ye yüzde 44-47’den fazla şans tanımıyor.
Orta sınıfın sallandığı bir ülkede ikinci kez seçim kazanmak çok zor.
Çevre Bakanı’na cinayet ihbarı
MEVSİMİN ilk nergisi bu köyde yetişiyor. Mandalina dalından burada kopartılıp yeniyor. Itır kokusu Ege’ye önce buradan yayılıyor.
Köylü oğlunu evlendiriyor, ev yaptıramıyor. Köyün muhtarı evine yeni bir göz konduramıyor. Yazlıkçı, pansiyon, kooperatif, disko henüz adımını atamamış buraya. Hiç bir kent kirliliği yok. İzmir’e iki saat, Sakız Adası’nın karşısı.
İzmir Karaburun ilçesi, Parlak Köyü, Badembükü mahallesi, birinci derecede SİT alanı.
Doğa ile kucak kucağa
yaşıyor buranın insanları. Köye ait dört tane koy var, yazın en kalabalık zamanda bile, koylara yüzmeye gelenlerin sayısı otuzu, kırkı geçmiyor. Hele de, o koylardan birinin yolu yok, ancak denizden gitmek mümkün. Kısaca, Parlak Köyü, Badembükü cennetten bir köşe.
Şimdi burada bir cinayet teşebbüsü var, bir katliam teşebbüsü. Bu köye balık çiftliği ruhsatı veriliyor. Her türlü doğal zenginliğin yanı sıra, altını yeniden çizmek gerek, burası birinci derece SİT alanı. Üstelik, burası Akdeniz foklarının mekanları arasında.
Ruhsatı cebine atanlar hemen faaliyete geçiyor. O güzelim koya dubalarını yerleştirmeye başlıyor. Böyle bir koyda balık çiftliği, tam kabus. Bir yıl içinde orada ne nergis kalır, ne ıtır, ne fok, ne mavilik. Her yerde olduğu gibi, çamur deryasına döner.
Köylüler mahkemeye gidiyor, ondan önce ben bu cinayeti Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’a bildiriyorum. Böyle bir köyde kim, nasıl balık çiftliğine izin veriyor, Bayraktar’ın haberi olmasa gerek.
Paylaş