Gelişerek değişmeye not vermek

"TERBİYESİZ... Otur yerine... Bilmiyorsan, git sor ağabeylerine, onlardan öğrenirsin...

Onu da öğreneceksin, bilmiyorsan... Böyle mal bulmuş Mağribi gibi dayanıyorsun... Biz çok iyi biliriz, beni konuşturmayın... Cevabını alıyorsun zaten... Bu çatının altına yakışmayan fiiller yapıyorsun, kendine gel."

Bu uyarıyı duyunca, hemen kendime geliyorum, neredeyim, diye soruyorum kendime, iğne batırıyorum. Aaa, bir de görüyorum ki, Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı dinliyormuşum meğerse TV’de, TBMM’deki bütçe konuşmasında.

Hele de, sık sık "ya, yahu" ile biten cümleleri duyunca, hayal görmediğimi anlıyorum. Evet, ta kendisi, Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan bütçe konuşmasını yapıyor Meclis’te. Yeri geldikçe, gediğine oturtuyor.

Helal olsun, yok helal gıda ile karıştırmayın, Sayın Başbakan’ın belagatına, Türkçe zenginliğine, kullandığı sözcüklere helal olsun.

OLACAK O KADAR

Kim ne derse desin, Erdoğan polemik ustası. Kürsüde hiç bir fırsatı kaçırmıyor. Sık sık Deniz Baykal’ı zor durumda bırakıyor. Zaten, Erdoğan bindirdikçe, Baykal gülümsemekle yetiniyor. Baykal’ın her gülümsemesi, Erdoğan’a yol, su, elektrik, pardon puan olarak geri dönüyor.

Zaman zaman "git, otur, terbiyesiz, dinle, öğren" gibi, şimdiye kadar bir Başbakan’dan pek duymadığımız sözcükler kullansa da, olsun, o hepimizi nurlu ufuklara götüren kaptan. Dolayısıyla, milletin vekillerine hakaret etme gibi haklara sahip olması normal. Levent Kırca’nın kulakları çınlasın, olacaaaak, olacaaak, olacak o kadar.

FARKLI ÖRNEKLER

Erdoğan
’ın bütçe konuşmasında en önemli sözlerinden biri, "30 yıl öncesinde kalmadım, gelişerek değiştim" açıklaması.

Hemen hemen iki yıl boyunca Erdoğan’la pek çok geziye katılıyorum. O gezilerde söylediği sözleri anımsıyorum.

Örneğin, Endonezya depremi sonrasında gittiğimiz Banda Ache’de yıkılmayan bir minareyi görünce, yanındaki bakan, "Allahın işi" dediğinde, Erdoğan:

"Allah’la ne ilgisi var, camiyi yaparken iyi malzeme kullanmışlar, onun için yıkılmamış."

Yerinde bir gözlem. Allah’a bağlamıyor, gerçekçi bir tutum. Değişimin işareti mi?..

Örneğin, Cidde’de Suudi Arabistan’lı işadamlarına:

"İslam Ortak Pazarı filan olmaz, bu hayal. Tek bir ortak pazar var, Avrupa Birliği."

Geçmişte, Refah Partisi, özellikle de Erbakan’dan farklı bir yaklaşım. Değişimin işareti mi?..

Örneğin, Güney Kore’ye giderken, uçakta işsizlikle ilgili bir soru üzerine:

"Dialektik. Öyle bir ekonomik krizden sonra, krizden çıkarken, işsizliğin olması dialektik."

Felsefi, hatta Marksist bir yaklaşım. Değişimin işareti mi?..

Örneğin, Kopenhag’da bir sohbet sırasında:

"Batı dünyasını gördükçe, kendi düşüncelerimizi ve inançlarımızı gözden geçirmek gerektiği ortaya çıkıyor."

Kendisiyle hesaplaşan bir tavır. Değişimin işareti mi?..

BİR ÖYLE BİR BÖYLE

Buna karşılık, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi türban aleyhine karar verince, yere göğe koyamadığı Batı demokrasilerine tepki:

"Böyle demokrasi olmaz."

Nerede değişim?..

Ya da helal gıda, içki yasakları, İslam özel sektörü, türbanda direniş, kentlerde parkların ortasına cami yapma projeleri, imam hatiplere her yolu açma denemeleri, toplumun çeşitli kesimleriyle kavgaya tutuşma. Nerede değişim?..

Bunlara dalıp gitmişken, aniden Erdoğan’ın "kendine gel" sözüyle, kendime geliyorum. TV’de yeniden onu dinliyorum:

"Şu anda ülkenin Başbakanı konuşuyor, yaptıklarınızı görüyorsunuz, ölçüyü görüyorsunuz, millet bizi ekranları başında izliyor ve notunu veriyor."

Başbakan’ın sözünden hareketle ben de, notumu veriyorum, sizin gibi.
Yazarın Tüm Yazıları