Paylaş
İlk ölçen Amerika. Irak’ta askerlerimizin başına çuval geçiriyor. Israr ediyorum, Türkiye büyük devlettir, dünyada herkes bize bakıyor, biz ne dersek o oluyor.
Herkes bize bakarken, Gazze’ye insani yardım götüren gemimizi İsrail askerleri basıyor, dokuz yurttaşımız hayatını kaybediyor. İsrail cezasız kalmayacak, bunu ödeyecek. Türkiye büyük devlettir.
Büyüklüğümüzü ölçme cüretine utanmadan Suriye de katılıyor. Uçağımızı düşürüyor, iki pilotumuz şehit oluyor. Dünya bizim arkamızda, kimse bizim gücümüzü tartmayı aklından bile geçirmesin. Kaldı ki, uluslararası hukuk da bizden yana.
Arada Kürecik’teki füze nedeniyle İran dişini gösteriyor. Rusya çeşitli nedenlerle Ankara’ya katılmadığını ilan ediyor. Ermenistan’la malum gerginlik.
Komşularımız arasında geriye Yunanistan ile Bulgaristan kalıyor. Yunanistan kendi derdinde. Sorun yaşamadığımız bir tek Bulgaristan var.
Zinciri son olarak Irak tamamlıyor.
IRAK BİLE
Irak yangın yeri. Her gün saldırıların, ölen insanların haddi hesabı yok. Zaten işgal altında. Üstelik, parçalanmış.
Onlar bile kafa tutuyor. Hava sahasının ihlal edildiği gerekçesiyle, “bir daha edilirse, suskun kalmayacağız” diyor. Biz büyük devletiz, laflarının son durağı Irak. Paramparça olmuş bir ülke, bizi görünce, aslan kesiliyor.
Irak’ın bize kafa tutmasının sonuçları, diğerlerinden çok farklı, diğerlerinden daha hayati. Irak, bize hava sahasını gerçekten kapatırsa:
Karadan ve havadan sınır ötesi harekat ancak Bağdat’ın iznine bağlı hale gelir. Bu da PKK ile mücadeleyi çok etkiler.
Burada soru şu. Ne oldu da, önüne gelenin kafa tuttuğu Türkiye ile Irak arasında bu gerginlik doğuyor? Karşılıklı ziyaretler, kucaklaşmalar ne oldu da, Başbakan Maliki’yi böylesine kızdırıyor?
Ne olacak, Ankara adeti olduğu üzere, Irak’ın da içişlerine karışıyor, kendi ülkesinde dışlanan Irak’ın Cumhurbaşkanı Yardımcısına kucak açıyor. Adamlar da, buna sessiz kalmıyor.
İÇİŞLERİNE KARIŞMAK
Her önüne gelenin iç işlerine karışırsan, olacak olan bu. Doğal olarak onların değişik tepkileriyle karşılaşmak kaçınılmaz hale geliyor.
İzlenen dış politikanın tutacak yanı yok. Öyle ki, o dış politika artık bizim terörle mücadelemizi olumsuz yönde etkileyecek boyuna geliyor.
“Biz büyük devletiz” efsanesine son noktayı Maliki koyuyor. Türkiye’nin dış politikası Stratejik Derinlik’te sere serpe uzanmış, yatıyor.
O uçak
Açıklama komedisinde yeni bir perde açılıyor. Dışişleri Bakanlığı yine harikalar yaratıyor:
“-Amerika ve Rusya’nın verdiği bilgiler, bizdeki bilgilerle çelişmiyor.
-Uçak füzeyle, uçaksavarla ve teknik arıza ile düşmedi”.
Düşmedi, yine de “düşürüldü”, o konuda tereddüt yok. Peki, nasıl düşürüldü, belli değil. Ne zaman belli olacak? Uçağın deniz dibindeki parçalarının tamamı çıkartıldıktan sonra. Ama, o parçaların tamamının çıkartılması mümkün değil. Bu durumda uçağın nasıl düşürüldüğünü saptamak mümkün değil.
Amerika, Rusya ve Türkiye’de bir kaç kişi arasında dönen bir sır var. Gerisi yalandan ibaret. Bir de, şu resmi açıklama komedisi, artık bu aldatmacaya son verilse, en azından Dışişleri ve Genelkurmay adına iyi olacak.
Beşir Atalay rekorunu egale etti
DÜNYA listelerinde top ten’e giriyor Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay. İki yıl önce “Türkiye’deki basın özgürlüğü Amerika’da bile yok” dediğinde, Atalay dünya listelerini allak bullak ediyor, ilk on’da (top ten) yerini alıyor.
Dün Atalay rekorunu egale ediyor. “Şimdi her şeyin konuşulduğu Türkiye’yi yaşıyoruz” diyor.
Her şeyi bir yana bırakıyorum, “bazı şeyleri” konuşanlar soluğu hapiste alıyor. “Bazı şeyleri” yazan gazetecilerin işlerine son veriliyor. O gazetecinin mutlaka muhalif olması gerekmiyor. İktidara dokunan yandaş gazeteciler bile işlerinden oluyor. “Bazı şeylerin” konuşulduğu TV programları yayından kaldırılıyor. “Bazı şeylerin” yazıldığı gazetelerin patronlarına maliye uzmanları ulaşmakta gecikmiyor. “Bazı pankartlar” açan öğrenciler okuldan atılıyor, aylarca hapiste sürünüyor.
Büyük çoğunluk “bazı şeyleri” dile getirmekten korkuyor. Anayasa Komisyonuna öneri götürürken bile, kimliklerinin saklı kalmasını istiyor. Hakkını arayan sivil toplum kuruluşlarının başına gelmedik kalmıyor.
Atalay üstelik bilim adamı. Bilime saygısı olması, bilimsel objektiviteye sahip olması gereken kişi.
Demek, politik kimlikle yukarıdan bakınca, Türkiye böyle görünüyor.
Paylaş