Paylaş
“Müslüman halkın namus düşkünü olması hasebiyle, böyle rezaletlere tahammülü yoktur.”
Tahammülü olmayan rezalet ne?
“İslam’daki helal ve haram inancını kabul edenler, böyle bir dansı yapmaz ve böyle bir kurs açmaz.”
Haram ve helal ile dans ve kurs arasındaki bağlantı ne?
Diyarbakır’da bir girişim var. Tango Festivali ve tango kursu. Benzer kurs daha önce Batman’da yapılıyor, orada da, birileri tepki gösteriyor.
Şimdi benzer tepki Diyarbakır’da, adının önünde üstelik hak ve hürriyet gibi büyük laflar bulunan bir dernek, tango kursu nedeniyle, yukarda özetlediğim açıklamayı yapıyor.
TARİKAT PARMAĞI
Bir kaç yıl önce, Diyarbakır’da bir bale kursu açılıyor, o kursta ders veren Rus hoca ve kursa katılan çocuklarla röportaj yapıyorum.
Çocuklara bale kursu, Diyarbakır’da. Çok ilgi topluyor. Şimdi tango kursuna olduğu gibi, o kurs da, birileri tarafından önce abuk sabuk tepkiyle karşılanıyor, halk benimseyince, çıt çıkmıyor.
Bırakın bale ve dansı, Atatürk Barajı’nda yüzme ve sörf dersleri başlayınca, sanki bir rüya, baraja altmış, yetmiş kilometre uzaklıktaki menzilden saçma sapan itirazlar birbirini kovalıyor.
Yüzmenin, sörfün, balenin, tangonun helal, haram, namus, rezalet, din, imanla ne ilgisi var? Hiç.
Yobazlık buna deniyor. Tarikatlar işte bu.
Bugünkü iktidarın tango kursu, festivali, bale gibi etkinliklere böyle yaklaşması söz konusu bile değil. İçinde bu tür aklı evveller olabilir, ama sayıları önemsiz.
Buna rağmen, ötekiler bu cesareti bu iktidardan alıyor. Diyarbakır’da valiliğin bu gibi saçmalıklara prim vereceğini sanmıyorum.
Tango festivali ve kursu Diyarbakır’a renk getirecek.
Dağdaki çobanla randevu
MUHALEFETİ Ankara’da yapmak çok geride kalan bir olay.
Geçen gün bir sohbette öğrenciler Süleyman Demirel’e soruyorlar, “siz bugün muhalefet lideri olsaydınız, ne yapardınız?” Soru, CHP ve MHP muhalefetinin yetersizliğini belirten cümlelerle başlıyor. Demirel:
“Muhalefet çok zor bir iştir. Çok çalışmak ister. Gideceksin, dağdaki çobana anlatacaksın. Anlamazsa, bir daha anlatacaksın. İktidara gelmek istiyorsan, bıkmadan, usanmadan dağ, taş dolaşacaksın.”
Muhalefet lider ve kadroları sizce dağ, taş olaşıyor mu? Yoksa, haftada bir gün kendi guruplarında nutuk, haftanın bir-iki günü herhangi bir TV’de röportaj ya da bir iki gazeteye demeçle durumu idare mi ediyor muhalefet liderleri?
Bir de, Tayyip Erdoğan’a bakın. Gece, gündüz, cumartesi, pazar, onca yönetim sorunu arasında, Türkiye’nin dört bir yanında koşturuyor. Türkiye gibi, nerede, ne zaman, ne olacağı belli olmayan ve yönetmesi çok güç bir ülkede, sürekli halkla temas halinde. Buna ciddi zaman ayırıyor.
Muhalefet zor, iktidarı başkasının elinden almak zor olduğu için. Çok koşmak gerekiyor. Siz koşan muhalefet görüyor musunuz?
İçki yasağı üzerinden cinsel istismar
TOPLUMU sarsan küçük çocuklara cinsel istismar olaylarını yakından izleyen, bilen Siirt’te önemli bir görevde bulunan bir yöneticinin anlattıkları ilk anda dış kapının mandalı gibi. Ama, iddiasını ısrarla sürdürüyor.
Siirt’te seçimlerde belediye AKP’den BDP’ye geçiyor. AKP belediyesi zamanında lokantalara içki ruhsatı neredeyse sıfırlanıyor. Kimseye izin verilmiyor.
Yeni belediye içki ruhsatı için izin verdiğinde, iddiaya göre, ruhsatı bu kez Siirt Valiliği engelliyor. Siirt’te içkili lokanta bulmak şimdi hayli güç.
Orada oturan insanlar ne yapıyor? Ellerinde içki şişeleri, çevre yoluna çıkıyor, orada içiyor.
Devamı vahim. İçki şişelerini toplayıp satmak için çocuklar çevre yoluna çıkıyor. Kız, erkek çocuklar.
Siirtli yöneticinin anlattığına göre, çocuklara dönük cinsel istismara açık ortam burada meydana geliyor.
İçki ruhsatı verilse, cinsel istismar azalacak mı? O yöneticiye bunu soruyorum, gözleminde ısrarlı. Bana inandırıcı gelmiyor, kulağı tersinden göstermek gibi, epey dolaylı.
Cinsel istismar. Kökü çok başka yerlerde.
Ankette korku duvarı
ANAYASA değişikliğinin referanduma gideceği kesin gibi.
Demek ki, önümüzdeki günlerde karşımıza anket dizileri çıkacak. Çok normal ve olması gereken bir durum.
Bazı anket kurumlarında bir gözlem var. Uzun yıllardır bu işleri yapan şirketler, son zamanlarda halkın gerçekten ne düşündüğünü tam söylemediği inancında. Ya eksik ya fazla söylüyor, anketteki standart sapma yükseliyor ve sonuç yanıltıcı oluyor.
Halk neden kaçamak yanıtlar veriyor? İsim yok, adres yok, hiç bir şey yok, yine de, “doğruyu söylersem, acaba başıma bir şey gelir mi” kaygısını taşıyor.
Bakar mısınız, iktidarın bu ülkede yarattığı korku nerelere kadar yansıyor?
Yine de, gerçek cevabı vermek, en doğrusu.
Paylaş