Devlet sır perdesine bürünüyor

BİRİNCİ madde, şef haklıdır. İkinci madde, şefin haklı olmadığı durumlarda birinci madde geçerlidir. İşte, o fıkra gibi.

Haberin Devamı

Devlet Sırrı Yasa Tasarısı’nın 3. maddesi: “Devlet sırrı (...) gizli kalması gereken bilgi ve belgelerdir”.
Aynı tasarının 4. maddesi: “Devlet sırrı niteliği taşımayıp da, ülke çıkarlarına zarar verebilecek nitelikteki bilgi ve belgeler, gizli bilgi ve belge kabul edilir”.
Yasadaki tanıma göre, “açıklanması, öğrenilmesi, devletin dış ilişkilerine, milli savunmasına ve milli güvenliğine zarar verebilecek” nitelikte ise.
Şefin haklı olmadığı durumlarda, şef haklıdır maddesi gibi. “Milli güvenliğe zarar verir” denildiği anda, her şey sır perdesine bürünecek. Yetmiş beş yıl gizli kalacak.
Meclis komisyonlarında görüşülmeye başlanan Devlet Sırrı Yasa Tasarısı öyle maddelerle dolu ki, bu tasarı kabul edilirse, devlet artık sisler içinde. Her türlü denetim mekanizması kapanıyor. Bilgi edinme hak getire. Örtülü sansür. Böyle yasa ile hangi demokrasi.

YARGI YOLU KAPALI

Üstelik, hangi bilgi ve belgelerin devlet sırrı olacağına Başbakanlık, Adalet, Milli Savunma, İçişleri ve Dışişleri Müsteşarları karar verecek. İktidarın emrindeki bürokratlar.
Onların aldığı karara itirazı Başbakan ve ilgili bakanlardan oluşan Üst Kurul inceleyecek. Yargı yolu kapalı. Kendin pişir, kendi ye mekanizması.
Zaten alt komisyonda CHP’den Oğuz Oyan ve arkadaşları tasarıya karşıoy yazısı ekliyor:
“Devlet veya yürütme için her şey sır perdesi altına gizlenebilirken, kişisel sırların, özel yaşama ilişkin bilgilerin yasa dışı dinlemelerle adeta alenileştiği bu düzenin adı demokratik hukuk devleti olmayacaktır”.

ÇOK ESNEK, UCU AÇIK

Haberin Devamı

Cumhurbaşkanı, Başbakan ve bakanların herhangi bir görüşmesi de devlet sırrı kabul edilebilir, uluslararası bir anlaşma da, aldıkları kararlar da, günlük bir işlem de. Yasa esnek ve ucu açık.
Üstelik, sır yetmiş beş yıl. Üç kuşak geçecek, bir zamanlar neler olduğunu ancak arşiv araştırması yapacak olanlar öğrenecek. Her şey tarih kitaplarına kalacak.
Bu kadar kapalı, sırlarla dolu bir sistemin ne AB ile ne de demokrasi ile ilgisi var.

3.165 sorunun başına gelen

MUHALEFETİN Meclis’te iktidarı denetlerken değişik anayasal hakları var. Bunlardan biri de, soru önergeleri. Muhalefet milletvekili soracak, iktidarın bakanları yanıtlayacak. Güzel.
12 Haziran seçimlerinden bu yana milletvekilleri 3.165 soru önergesi veriyor. Bunlardan sadece 684’ü yanıtlanıyor. Daha ilginç rakam başka. Süresi içinde yanıtlanmadığı için 554 soru önergesi işlemden kaldırılmış durumda.
Meclis’te soru-yanıt denetim mekanizması sular seller gibi işliyor.

Kılıçdaroğlu’ndan Altan’a: ‘Üzüldüm’

MEHMET Altan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu kim bilir kaç kez eleştirmiştir. Muhtemelen her fırsatta. Ayrıca, Tayyip Erdoğan’ı kim bilir kaç kez desteklemiştir. Muhtemelen her fırsatta.
Mehmet Altan’ın yıllardır verdiği destek unutuluyor, birkaç eleştiriye tahammül edilemiyor ve geçen hafta Altan’ın Star gazetesinde işine son veriliyor.
Altan’ı Kılıçdaroğlu arıyor, üzüntülerini bildiriyor. Altan, Kılıçdaroğlu’nun sürekli aleyhine yazmış olabilir, o başka. Arayarak, üzüntülerini bildirmek ise, demokratik refleks.
Her yönüyle cümle aleme şan olsun.

Öğrencisin suçlusun

BİLDİRİ dağıtmak, al sana terör eylemi, devamında örgüt üyeliğinden içeri.
Pankart asmak, oturma eylemine girişmek, açıkça terör eylemi, devamında örgüt üyeliği ve içeriye. Hatta ve hatta panel düzenlemek bile terör eylemi, devamı malum.
Haydi Diyarbakır Dicle Üniversitesi’ne gidelim. Yanlış durakta beklemek, poşu takmak, sakıncalı kitapları evde bulundurmak, muhalif bir gazetede staj yapmak terör örgütü üyesi olmaya yetiyor.
Dicle Üniversitesi öğretim üyesi Vahap Coşkun’un dünkü Taraf gazetesindeki yazısı bu örneklerle dolu. Coşkun feryat figân, “tutuklanan on bir öğrencinin suçları gerçekten büyüktü, boykot yapmışlardı” diye yazıyor.
Öğrencilere karşı polis hiç sektirmiyor. Örneğin, Hacettepe Üniversitesinde Uludere katliamını protesto eden öğrencilerin isimlerini ve görüntülerini istiyor. Rektör Prof. Dr. Murat Tuncer, “eylemin demokratik hak olduğunu” bildiriyor, polisin isteğini geri çeviriyor.
Düşünce özgürlüğü ve demokratik hakların üstüne çöken kâbusta en ağır faturayı ödeyenler arasında öğrenciler de var. Onlar hapse girmekle kalmıyor, üniversite ile ilişkileri kesiliyor, 20-21 yaşında hayatları kararıyor.

Yazarın Tüm Yazıları