Paylaş
Bu konu bir kaç ay önce gündeme geldiğinde, pasaport almak isteyenleri haklı olarak telaş sarıyor. İnsanlar yeni pasaport için üç, dört ay beklemek zorunda kalıyor.
Çipli pasaportları bir Fransız firması üretiyor. O firma geçtiğimiz Aralık ayında en düşük fiyatı vererek, ihaleyi kazanıyor.
Aynı tarihte Fransa Parlamentosu Ermeni Soykırım Yasasını kabul ediyor. Her ne kadar, daha sonra Fransız Anayasa Konseyi yasayı iptal ettiyse de, Türkiye ile Fransa arasında ipler kopuyor. Bu kopuşun sonucunda, Türkiye çipli pasaport ihalesini kazanan Fransız firmasıyla anlaşmayı iptal ediyor.
Bunun dışında, Fransız firmasının ürettiği çipli pasaportlarda teknik sorun çıkıyor, durum TÜBİTAK raporu ile kayıtlara geçiyor.
AYNI FİRMA
Anlaşma iptal edilince, ihaledeki ikinci firma devreye giriyor, ancak talepler hemen karşılanamıyor, pasaport alacak olanlar beklemeye giriyor.
Bekleme sürerken, birkaç gün önce, Darphane yeni bir pasaport ihalesi açıyor.
Kaderin cilvesi, ihalede en düşük fiyatı yine aynı Fransız firması veriyor. İhalede bir Türk firması ikinci geliyor. Karar henüz açıklanmış değil, inceleniyor.
Ayrıca matrak bir durum var. İhaleyi yeniden kazanan Fransız firması, daha önceki anlaşmayı iptal ettiği için Türkiye’yi mahkemeye veriyor. Türkiye ile mahkemelik firma, şimdi ihalede yine ön sırada.
KARAR HAFTAYA
İhale ile ilgili en kısa sürede karar verilmesi şart. Binlerce insan pasaport bekliyor. Şu anda en acil olan pasaportlar verilebiliyor.
O firmanın Türkiye’yi mahkemeye vermesi, çiplerde teknik sorun çıkması, öteki firmanın pasaportları yetiştirememesi kimseyi ilgilendirmiyor. İnsanlar bir an önce pasaportlarını istiyor.
Türkiye başından beri çipli pasaport konusunu kötü yönetiyor. Kötü yönetildiği ortada. Durup dururken pasaport krizi çıkıyor.
İhaleyle ilgili kararın gelecek hafta verilmesi bekleniyor. Firma belli olacak, üretim başlayacak, çipli pasaportlar Türkiye’ye teslim edilecek, sonra yeni pasaport verilmeye başlanacak.
Öff, her şey sorun bu ülkede.
Faruk Çelik: “Kendi fikrim”
ÇALIŞMA Bakanı Faruk Çelik aradı. Önceki gün Abdullah Gül’ün yeniden aday olabileceğine ilişkin yapılan açıklama üzerine, yazdığım yazıda Bakan Çelik’ten alıntı yapmıştım. Çelik Hürriyet’e verdiği demeçte, “Gül’ün yeniden aday olacağını sanmıyorum” diyordu.
Çelik telefonda aynen şunları söylüyor:
“Ben o sözleri gazetecilerle sohbet sırasında söyledim. Galiba on beş gün önce yaptık o sohbeti, yeni yayınlandı, niye bu kadar sonra yayınlandı, anlayamadım. Sohbet Bakanlığımla ilgiliydi.
Bir buçuk saatlik sohbette gazeteci arkadaşlar Cumhurbaşkanlığı ile ilgili soru sordular. Ben de, Sayın Cumhurbaşkanının yeniden aday olacağını sanmadığımı, söyledim. Bu benim kişisel düşüncem. Birileri adına konuşmadım, kimseyi rencide etmedim”.
Faruk Çelik kendi sözlerini yalanlamıyor. Ancak, hassasiyetini belirtmek istiyor. Çelik haklı, bir yanda Gül, bir yanda Erdoğan, mesele hassas.
“Haydi Aslanım” elendi
LONDRA Olimpiyatları’nda Başbakanlıkta ve Spor Bakanlığında verilen, medya ile devam eden gaz henüz bir işe yaramış değil.
44 ülke olimpiyatlarda altın, gümüş ya da bronz, ne ise, madalya kazanmış durumda, biz sıfır çekmiş vaziyetteyiz, El-Hak henüz madalya ile tanışmış değiliz.
Elin oğlu, ister Afrika’da, ister Çin-i Maçin’de sporcularını sekiz, on yaşından itibaren hazırlıyor, on beş, on altı yaşında da altın madalyalar yağmaya başlıyor. Teknik çalışma ve psikoloji işi.
Geçen akşam halter müsabakalarını izliyorum, bizim antrenör haltercimizin yanına geliyor, “haydi aslanım” diyerek, sırtını sıvazlıyor. Bizim psikoloji bu, “haydi aslanım”.
Üzgünüm, “haydi aslanım” eleniyor. Böylelikle Naim Süleymanoğlu’ndan bu yana, yaklaşık yirmi beş yıl sonra halterde ilk kez nal topluyoruz.
Sporcularımızı Londra’ya uğurlarken yer yerinden oynuyor. Şimdi kimsede çıt yok. “Filenin Sultanları” ve “Potanın Perileri” masalları devam ediyor.
AKP on yıldır iktidarda, spora yaptığı yatırım için Şekil 1’deki, Londra Olimpiyatlarında kazandığımız madalya sayısına bakınız.
Paylaş