Paylaş
Meclis Adalet Komisyonu Başkanı Ahmet İyimaya ile dün sohbet ettikten sonra, bu kanıya varıyorum. Utanıyorum ama, ne yazık ki, bende bu kanı fena halde yerleşiyor.
YSK özünde demokrasiyi, pratikte seçimleri temelinden sarsan veto kararından sonra, kuyuya attığı taşı, kendisi dahil pek çok kişi şimdi çıkarmaya çalışıyor. YSK veto kararında şuna dayanıyor:
“Yeni Ceza Yasasında memnu (yasak) hakların iadesi ile ilgili bir hüküm yoktur”.
Bu bakışa göre, Türkiye’de insan bir kez mahkum oldu mu, ömür boyu mahkum olarak kalıyor. Ne af, ne anayasa değişikliği, ne ceza yasası değişiklik, hiç bir gelişme bu dogmayı ortadan kaldırmıyor.
Örneğin, Ertuğrul Kürkçü cezasını çekeli tam kırk yıl oluyor, kırk yıl, ama YSK’ya göre, kamu haklarından hala mahrum. Leyla Zana, Hatip Dicle on yıl oluyor, hala mahrum. Pes.
ÇÖZÜM 53’E 2’DE
Oysa, Ahmet İyimaya’ya göre, YSK fena halde yanılıyor.
Değişen Ceza Yasasının 53. maddesi var. O maddenin birinci fıkrası, kişilerin milletvekilliğinden hangi şartlarda yoksun bırakıldığını yazıyor. Ama, ikinci fıkrası aynen şöyle:
“Kişi işlemiş bulunduğu suç dolayısıyla mahkum olduğu hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar bu hakları kullanamaz”.
İnfaz tamamlandığına, BDP’liler cezalarını çektiğine göre, artık kamu haklarından yararlanabiliyor ve milletvekili adayı olabiliyor.
Adalet Komisyonu Başkanı İyimaya YSK’nın bu maddeyi uygulaması gerektiğini söylüyor.
ÖZGÜRLÜK ALEYHİNE
Roma Hukukunun temeli şu. Pro indibio libertatis, özgürlük lehine yorum.
YSK bu kuralı çiğniyor, özgürlük aleyhine yorum yapıyor. Kişileri özgürlüklerinden yoksun bırakıyor. Elbette bunun sınırları var, ama çağdaş hukukta görev, Roma’dan beri, özgürlükleri geniş tutmaktan geçiyor.
YSK Başkanı iken hukuk kurallarını özgürlük lehine yorumlayarak bu görevi yerine en iyi getiren bir başkan var. Recai Seçkin. Onun için Recai Seçkin efsane bir başkan.
Gözü kara bir ruh hali
MOLOTOF kokteylleri Diyarbakır’da havada uçuşurken, eylemcilerden biri gazetecilere yaklaşıyor:
“Bizi seçime sokmuyorlar, biz de sizi bundan böyle buraya pasaportsuz sokmayacağız”.
YSK’nın yedi BDP milletvekili adayını vetolaması militan Kürt tabanını ayaklandırıyor. Kendisini “Kürdistan Halk İnisiyatifi” olarak tanımlayan gurup Diyarbakır’da uzun süre sonra ilk kez polisle çatışırken, BDP milletvekillerinin bile yatıştırıcı tavrını dinlemiyor.
Aynı ekip bildiri yayınlıyor. AKP iktidarını ağır dille suçluyor ve:
“Halkımız seçimlere girmemeyi uygun görürse, Kürdistan’da tek bir seçim sandığı çıkmayacağını belirtiyoruz. Her seçim sandığı, her seçim görevlisi, her seçim bölgesinin meşru savunma temelinde hedefimiz olacağını ilan ediyoruz”.
Büyük tehdit. Çok tehlikeli. Çok dikkat edilmesi gereken, gözü kara bir ruh hali.
Ali Demir hâlâ orada oturacak mı
ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ali Demir Güney Amerika dizilerini andıran bir profil çiziyor.
Skandal dizinin iki bölümü ortaya dökülüyor. İlki, YGS’deki şifre skandalı. Sınav sonrasında hazret TV’lere çıkıyor, “şifre yok” diyor. Devlet büyükleri bundan tatmin olduklarını açıklıyor. Tatminin t’si birbirini izlerken, Ali Demir çıkıyor, “hayır, şifre var” diyor. Yani, ilk açıklaması yalan.
Dizinin ikinci bölümü Ali Demir’in mesleki kariyeri ile ilgili. İddiaya göre, “bilimsel hırsızlık yapmış”. Başkalarının yazdığını, kendisine aitmiş gibi yapıp, onlardan aşırmış. Aşırma ortaya çıkınca, özür dilemiş.
Bu skandalların hiç biri hiç kimse için, hele de öyle sorumlu koltukta oturan biri için, asla kabul edilemez. Ama, o hala o koltukta oturuyor.
Doğrusu, onu ÖSYM Başkanlığına seçenler de, iyi seçim yapmış, turnayı gözünden vurmuş.
MHP bu kadar demokrat
BDP milletvekili adaylarının YSK tarafından vetoya uğraması Türkiye’yi ayağa kaldırıyor.
Türkiye’de hiç bir siyasal parti, hiç bir sivil toplum örgütü, yazar-çizer takımının önemli çoğunluğu bu kararı içine sindiremiyor, demokratik bulmuyor, sakıncalarına işaret ediyor. Yazar-çizer takımı içinde demokrasiden nasibini alamayanlar YSK kararını onaylıyor, “eh ne yapalım, hukuk böyle” havasında.
Ama, YSK kararını onaylıyan tek bir parti var: MHP. Yazık. MHP her fırsatta BDP’ye farklı bir gözle bakıyor, arkasındaki geniş Kürt kitlesini unutarak, BDP’yi PKK’nın uzantısı olarak görüyor. Tamam, PKK ile işbirliği olabilir ama, Kürt Halkını da Mecliste temsil edecek başka parti yok.
YSK kararının arkasında duran MHP, işte durduğu kadar demokrat.
Paylaş