Paylaş
İsmet Paşa’dan Mesut Yılmaz’a, Ahmet Türk’ten Taner Yıldız’a yönelik saldırılar hep karanlıkta kalıyor. Birileri yakalanıyor ama ortaya “saldırgan” diye çıkan kişilerin siyasi coğrafyası bir yere kadar geliyor, sonra tıkanıyor. Burası Türkiye.
Kemal Kılıçdaroğlu’na saldıran kişi Facebook’ta karışık bir profil çiziyor. Deniz Gezmiş’ten Ahmet Kaya’ya, Abdullah Çatlı’ya kadar birbiriyle uzak yakın ilgisi olmayan paylaşımları var. Dün CHP’lilerle konuşuyorum, farklı noktalara dikkat çekiyorlar: “Meclis’te BDP salonundan çıkmış gibi yaparak, CHP ile Kürtler arasında, Alperen Ocakları’ndan olduğunu söyleyerek, CHP ile milliyetçiler arasında çatışma yaratmak istiyor”.
ÖFKE SELİ
Saldırı sorasında siyasi liderler Kılıçdaroğlu’na “Geçmiş olsun” diyor. Güzel. Ama, Türkiye’den şiddet fışkırıyor. Her üç kişiden biri şiddete maruz, töre cinayetleri, cinsel taciz, aile içi şiddet, sokakta yürümek bile tehlikeli. Koca ilahiyat profesörü çıkıyor, “Dekolte kıyafet giyenlere cinsel taciz normal” diyorsa, karikatür yarışması çoktan normal. Siyasal iklim şiddet kusuyor. Her gün TV’lerde “Hiç kimsenin yaptığı yanına kâr kalmayacak, hesabını soracağız” nutuklarından geçilmiyor. Bağıra çağıra, öfke seli halinde. Türkiye’nin bilmediği, yaşamadığı bir kutuplaşma.
Antalya 3. Ulusal Karikatür Yarışması’nda geçen yıl konu “Şiddet Toplumu Olduk”tu. Akla kolay gelmeyecek bir konu, şiddetin içimize sinmiş hali. Yüzlerce şiddet karikatürü. Bu ölçüde kin ve nefretle beslenen toplumda her türlü şiddetle karşılaşmak normal. Meclis’ten spor sahalarına, trafikten oyun salonlarına, sokaklardan evlere kadar her yerde şiddet kol geziyor. Şiddet her an, herkese değişik biçimlerde çarpabilir. Yumrukla, silahla, bıçakla.
Bazı siyasilerin Kılıçdaroğlu’na saldırıyı kınamalarında bile hâlâ alay var. Her gün milyonlarca gönül kırılıyor bu ülkede. Aklıma Yunus geliyor: “Bir tek gönül kırdın ise, bu kıldığın namaz değil”. Size geçmiş olsun, Sayın Kılıçdaroğlu.
Melo’yu yedirmeyiz
OYNADIĞI pek çok maçtaki gibi Melo Fenerbahçe maçında da spor ahlakına aykırı hareketleriyle herkesi çileden çıkarıyor. Futbol Federasyonu Başkanı Yıldırım Demirören nazik ve dikkatli bir üslupla “Melo’nun hareketine üzüldüm” diyerek, Galatasaray’a mesaj veriyor. Haklı ve yerinde. Galatasaray yöneticisi Şükrü Ergün anında patlatıyor: “Sportif etik konusunda en son konuşacak kişi Demirören’dir, istifa etmeli”. Helal olsun, sportif etik böyle korunur, sahalarda şiddetin önüne böyle geçilir, makamlara saygı böyle yerleşir. Kulüp olarak hepimizden özür dilemek, hatta Melo ile yolları ayırmak yerine, onun bir sonraki maçta spor ahlakını hiçe sayan davranışları için zemin böyle hazırlanır. Arkasında kaya gibi yöneticiler var. Futbolcusuna ders vermek yerine, Federasyon Başkanı’na ders veriyor. Sıradan biri değil, Galatasaray yöneticisi. Yazık.
Yeni kırmızı çizgi
ŞUBAT ortasında Gambiya Cumhurbaşkanı Yahya Jammeh Ankara’ya geliyor. Resmi ziyaret, her ülke ile olduğu gibi pek çok konu ele alınıyor. Jammeh ülkesine dönüyor, Ankara ziyareti kısa sürede sonuç veriyor, Gambiya’da cemaate ait okul kapatılıyor. Türkiye’nin dış politika envanterine yeni bir sayfa ekleniyor. Devlet görüşmelerinde artık “okul kapatma talebi” gibi bir başlık var. Devlet politikası olarak. İçerideki kişisel hesaplaşma, dış politikada yeni kırmızı çizgiye dönüşüyor.
Paylaş