Paylaş
Gecenin 11’inde tüfekli jandarmalar. On beş, yirmi evden ibaret köyde jandarmalar bir eve dalıyor. Birkaç dakika sonra, elleri arkasından kelepçeli bir adamı, adam Kürt, jandarmalar döverek askeri araca bindirmeye çalışıyor.
Çocuklarının gözü önünde.
Adam her darbede sarsılıyor, adam sarsıldıkça, babalarının dayak yediğini gören sekiz, on yaşlarındaki çocuklar korkuyla hıçkıra hıçkıra ağlıyor.
Jandarmalar çocukları susturmak için, onların üstüne yürüyor. Tam o sırada jandarmaların komutanı, galiba bir astsubay, yandaki evin odasında bir gölge görüyor. Hemen o eve yöneliyor.
Kapıyı açıyor, karşısında genç bir kişi. Astsubay soruyor:
“Sen ne yapıyorsun burada, kimsin?”
O genç kişi soğukkanlı:
“Ben hesap uzmanıyım, vergi incelemesine geldim”.
Komutan hiç memnun değil:
“İncelemeyi filan bırak, hemen git buradan”.
O hesap uzmanı, o feci sahnelere tanık olan kişi Kemal Kılıçdaroğlu.
TEKİL DEĞİL SİMGE
Doğu’da ve Güneydoğu’da yaşanan binlerce olaydan biri. 1970’lerde yaşadığı bu olayı aktarırken, Kılıçdaroğlu devam ediyor:
“Günlerce o sahnelerin etkisi altında kaldım. Babasının dayak yediğini gören o çocuklar ne hissetmiştir? Onlar bu olayı hiç unutur mu, ben unutmadım, onlar nasıl unutur? Kürt Sorunu işte böyle başladı”.
Gümüşhane-Erzincan arasında araba sarsıla sarsıla yol alırken, Kılıçdaroğlu’nun anlattığı sahneler beni ve arabadaki herkesi sarsıyor.
Kürt Sorununa barış ve demokrasi içinde çözüm arayan Kılıçdaroğlu için yaşadığı bu olay bir simge. Bu simge onun kafasında genel bir çerçeveye oturuyor, tekil bir olay olarak kalmıyor.
Çözümünün ne olduğunu yeniden ısrar ediyorum, ama nafile. Kılıçdaroğlu’nun ağzından tek cümle almak mümkün değil.
Şunu söylemek mümkün. Seçim sonrasında ister ana muhalefet, ister koalisyon ortağı, ister tek başına iktidar, hangi sonuç çıkarsa çıksın, CHP Kürt Sorunu için kollarını sıvayacak ve her partiyle uzlaşma arayacak.
Vaktiyle böyle bir sahneye tanık olan bir lider, sizce nasıl bir çözüme yönelir?
Salih Sümer: “Yüzde yüz geleceğim”
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Mardin mitingine CHP’nin Diyarbakır birinci sıra adayı Salih Sümer de katılıyor. Bir ara sohbet ettiğim Sümer çok dertli:
“Diyarbakır’da CHP örgütünü sanki ben yeniden kuruyorum. İlçelerde CHP bürosu açıyorum, onlara araba gönderiyorum.
İşimiz çok zor. 2007’de Diyarbakır’da CHP sadece 6 bin oy almış, toplam 800 bin oyda 6 bin, yüzde birden bile az.
Şimdi oyumuz yüzde yediye çıkmış durumda. Seçim gününe kadar yüzde onu bulacağız, ben yüzde yüz geleceğim”.
Siyasi çevrelerde merak edilen sonuçlardan biri de, Diyarbakır. Diyarbakır’da CHP bir tane
çıkarır mı, çıkarmaz mı, sorusu. Salih Sümer kendinden emin.
Yük taşıyan iki kişi
KEMAL Kılıçdaroğlu’nun gezilerinde görünmeyen iki kahraman, pek çok yükü kaldıran kişi kişi var.
Biri Ali Kılıç. Gün boyu bütün organizasyonu yürütüyor, eksikleri tamamlıyor, Türkiye’nin her yeriyle konuşuyor. Ne Ali Kılıç susmak biliyor, ne telefonu.
İkincisi, Barış Bozkurt. Gezi boyunca seçim otobüsünün içinden ve üstünden sürekli anonslarla insanlarla diyalog kuruyor, onların mitinglere katılımını sağlıyor. Barış Bozkurt yol boyunca ve miting alanında kimseyi pas geçmiyor, herkese Kılıçdaroğlu’nun selamını iletiyor.
Gezilerde Kılıçdaroğlu’nun ekibi bu kadar, bir de koruma polisi Koray Aslan var.
Helikopter beceriksizliği
ŞIRNAK ile Sivas. Helikopter arızası nedeniyle, Kılıçdaroğlu planlandığı halde, bu iki ildeki miting gidemiyor. Daha sonra gidecek.
Günde iki, üç ilde miting yapınca, devreye ister istemez helikopterle ulaşım giriyor. Ancak, helikopter üst üste arızalanınca, tüm program aksıyor. Oradan oraya arabayla, oradan uçakla, sonra yeniden araba, çok yorucu, daha beteri, insanlar miting alanında bekliyor, CHP lideri ulaşamıyor.
Bir helikopter organizasyonu bu kadar mı zor? Türkiye’de helikopter mi yok? Tam beceriksizlik.
Kendine ihanet edenler
ÜÇ günde dokuz ili dolaşırken, ayrıntıya ve seçim tahminlerine dönük şaşırtıcı izlenimler ediniyorum.
Bu ayrıntılardan biri, AKP ya da CHP aday listelerinde kendilerine yer bulamayanlarla ilgili. Hala aynı terane.
Tanınmış, hatta CHP’den milletvekili olmuş CHP’li diyor ki, “gidin AKP’ye oy verin” ve AKP için çalışıyor. Ya da tanınmış, hatta AKP’den milletvekili olmuş AKP’li diyor ki, “gidin CHP’ye oy verin” ve CHP için çalışıyor.
Tam ihanet. Partisine değil, insanın kendisine zarar veren ucuz tavırlar.
Paylaş