EN fazla balık çiftlikleri konusunda celalleniyor. Kendisini "çevrecinin daniskası" ilan ettikten sonra, Tayyip Erdoğan balık çiftliklerinin yol açtığı kirlilik haberine çok sinirleniyor:
"Bugüne kadar neredeydiniz, ne yaptınız, niye sesiniz çıkmadı? Biz halletmeye çalışıyoruz."
Desteksiz atışın sonu yok. Kimin sesi çıkmamış? Yedi yıldır balık çiflikleriyle ilgili haber ve yorumlar, aslında genel olarak çevre haberlerini toplasanız, Boğaz’a köprü olur. Hemen her gün bir çevre ihlali ve ona ilişkin haber ve yorumlar gazete arşivlerinde.
Ayrıca, itirazının "biz halletmeye çalışıyoruz" bölümü de, doğru değil. AKP iki yıl önce balık çiftliklerinin açık denizlere taşınmasını öngören bir yasa çıkartıyor. Ardından yayınlanan yönetmelik, taşınma için tarih sınırı getiriyor. 13 Mayıs 2007. Buraya kadar iyi, güzel.
Ama, balık çiftlikleri hala yerinde. Ne yasa uygulanıyor, ne yönetmelik.
ANA BAŞLIKLAR
Erdoğan’ın çevreciliği bu, sıra şimdi daniskasında. Daniskanın ana başlıklarında.
Aynı zamanda SİT alanı olan ve dünya koruma alanları arasında yer alan Pina Yarımadasında otel yapımına kim izin veriyor?
Ormanları yok eden 2B’ye, ardından orman alanlarının turizme açılmasına kim izin veriyor?
Orman yoksa, su yok. Su yoksa, su santralı yok. Buna rağmen, her dereye hidroelektrik santralın fiili sonucu var. Bol ağaç kesimi, bol hafriyat, bol dolgu. Eko-sistem sizlere ömür. Buna izin veren kim?
Gözler önünde kıyı yağması almış başını gidiyor. Tüm kıyılar, tatil yöreleri betonlaşıyor. Buna izin veren kim?
Çevre Bakanı Veysel Eroğlu açıklıyor, yirmi milyon insan kanalizasyondan yoksun. Erdoğan altı yıldır iktidar. Hálá bu eksiklik neden?
Çevrenin AB’ye uyumu için 60 milyar Euro gerekli.Altı yıldır çevrenin AB’ye uyumu için tek kuruş ayırmayan kim?
Bazı temel eksiklik ve yanlışları önceki iktidarlara boca etme zamanı çoktan geçiyor. Altı yıl yeterli bir iktidar süresi. Bu sürede AKP’nin çevre maceraları örneklerle ortada.
Çevreyi korumak için Erdoğan’ın "çevrecinin daniskası" olmasına gerek yok, Başbakan olsun yeter.
Dökülme Olimpiyatı
ÖVÜNMEKTEN bir hal oluyoruz, genç nüfusa sahibiz.
Doğru, 10-24 arası yaş arasında 19 milyon gencimiz var. Ağaç yaşken eğilir. Her alanda ve sporda gençlerin yetiştirilmesi kuralı. Dünyada böyle. Değil 10, 5-6 yaşında başlıyor adamlar sporcu yetiştirmeye.
Pekin Türkiye açısından Dökülme Olimpiyatı. Pekin için Türkiye 50 milyon YTL, (50 trilyon lira) ayırıyor. Sekiz madalya alıyoruz, sadece biri altın. Sekiz madalya, tanesi 6 trilyon 250 milyar lira, çok pahalıya mal oluyor.
Bu arada ata sporu güreş, sizlere ömür. Bir zamanlar dünya şampiyonası ve olimpiyatlarda fırtına gibi esen güreşçileri şimdi ara ki, bulasın.
Her alanda olduğu gibi, sporda da, "bizden mi, değil mi" mantığı ile yapılan atamalarla, olimpiyatlarda dökülmekten daha normal bir sonuç yok.
SİNOP’ta nükleer santral yapımına karş çıkan bir gurup genç valilik önünde eylem düzenliyor. Tipik çevreci protestosu.
Sinop Valiliği eyleme katılanlara hayatı dar ediyor. Önce gözaltı. Para cezası. Sonra, gözaltında ne su, ne yemek, ne tuvalet izni. Ne bu hiddet, bu celal? Sözüm ona, otorite gösterisi. Aralarında yirmi ülkeden gelen 130’u yabancı gençler sanki terörist. Gözaltı bitiyor, hepsi Sinop’tan sürülüyor.
Sinop Valisi Zeki Şanal "hukuka aykırı işlem olmadı" diyor. Belki hukuka değil ama, insanlığa aykırı işlemler diz boyu.