Paylaş
İki gün önce Milliyet’ten Önder Yılmaz son zamanların en önemli haberlerinden birine imza atıyor. Emniyet ve jandarmanın Adli Sicil Arşivi dışında ikinci bir fişleme sistemi daha bulunduğunu yazıyor. Tam skandal. Devlet yurttaşına zırnık güvenmiyor. Haberdeki gibi, hepimizin “mezara kadar fişlendiğini” sergiliyor.
Tek bir adli sicille yetinmiyor devlet. İkinci bir sistem daha var. 1990’lardan beri var. Önder Yılmaz’ın haberine göre, devletin ikinci fişleme sistemi “Kaçakçılık İstihbarat Harekat ve Bilgi Toplama” adını taşıyor, hepimizin kişisel verileri bu “toplama kampında” öldükten sonra bile saklanıyor. Ne olur, ne olmaz, belki öteki dünyada kaçakçılık filan yapar insanlar.
YİRMİ YILDIR VAR
Bu tanıma göre, her yurttaş potansiyel suçludur. Ayrıca, bir yurttaş madem ki, suç işlemiştir, o zaman cehenneme kadar o suçu boynunda taşımaya mahkumdur. Eski Mısır’da firavunlar bile daha adil, Roma Hukukunda suçluya bile böyle önyargıyla yaklaşılmıyor. Gelmiş, geçmiş tüm hukuk mantığını, yurttaşlar hukukunu yerle bir eden uygulama, hayatımızda yirmi yıldır var ve biz bunu yeni öğreniyoruz.
Uçağa binerken ya da yolda ehliyet denetimi sırasında polisler adli sicil kayıtlarına değil, bu bilgi toplama sistemine giriyor, hepimiz hakkında bilgiyi oradan ediniyor, ona göre davranıyor. Bu da, geçenlerde tesadüfen ortaya çıkıyor.
Otuza yakın yurttaşın Meclis Dilekçe Komisyonuna şikayeti üzerine, komisyon emniyet, MİT, jandarma, sahil güvenlikten bilgi alıyor ve “ölünceye kadar fişleme” sistemi böyle ortaya çıkıyor.
OYSA KALKMIŞTI
Sen, ben, o, biz hepimiz her zaman suçluyuz, her an suç işleyebiliriz, devlet bunun için var. Hepimizin refahı için değil, hepimizi gözetlemek için var. Bir yetmez, ikinci sistem o nedenle şart.
Oysa, 12 Eylül 2010’da Anayasa referandumu sırasında bu durumu yeniden düzenleyen bir madde halkın onayından geçiyor. O maddeye göre:
“Herkes kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgi edinme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesi veya silinmesini talep etme hakkına sahiptir. Ayrıca kişisel verilerin amaçları doğrultusunda kullanılmasını öğrenmeyi kapsar”.
Anayasanın bu açık kuralına rağmen, yurttaşlar ne kişisel verilere erişebiliyor, ne bunların silinmesini talep edebiliyor, ne de kişisel verilerin hangi amaçla kullanıldığını öğrenebiliyor. Devlet vaziyete tümüyle hakim.
Demokrasiler devletin değil, bireyin hukukunu savunmak, bireyin özgürlüğünü garanti altına almak için var. Demokrasilerde devlet değil, birey kutsaldır.
Bizdeki gibi, devlet kutsal olursa, hepimizin her zaman fişleneceğiz, bu fişleme ölünceye kadar saklanacak, normaldir. Cennette, cehennemde bile boynumuzda.
İstanbul’u yirmi yıldır yönetiyorlar
DÜNYANIN neresinde İstanbul gibi megapoller böylesine bina yığını halinde? Nereye baksan, bina. Nefes alacak yeşil alan parmakla gösterilecek kadar az.
Her yer bina, geniş bir alan mı var, oraya acele bir AVM dikiliyor. Onca bina İstanbul’u ulaşım açısından keşmekeş haline getiriyor. Son Köprü faciası çok tipik.
İstanbul’u bugünkü zihniyet tam yirmi yıldır yönetiyor. Köprülerin bakımı normal ve gerekli. Ama, o bakımı insanlara çile çektirmeden yapmak, kent plancılığı gerektiren bir iş. O plan yok, insanlar trafikte işkence çekiyor.
İstanbul büyük rant alanı halinde. Derelerde (Ayamama), tepelerde (Sevda Tepesi), her yerde rant elde etmek ilk hedef.
İstanbul ilk yerel seçimde hâlâ bu zihniyete oy verir mi? İstanbul seçmeni bu ızdırapdan ne kadar ders alıyor, göreceğiz.
Terbiye edilmemiş atın çiftesi
POLİS Akademisi’nin yeni başkanı Prof. Remzi Fındıklı’nın Batı’ya, Avrupa’ya dönük tanımı bilim tarihine, uygarlık tarihine parmak ısırtacak türde. “Prof” unvanı taşıyan Fındıklı’ya göre, Batı:
“Terbiye edilmemiş attır, sadece tekmelemesini bilir”. Ya da, “Avrupa gün batımı ve karanlık yer demektir”.
Bu gibi insanlar nasıl profesör olabiliyor, orası ayrı, asıl sorun günümüzde Polis Akademisi Başkanı olabiliyor, polisleri eğiten kurumun başkanlığına atanıyor.
“Terbiye edilmemiş at” son zamanlarda Türkiye’ye fena çifte atıyor. Batı Basını Fransa’dan Almanya’ya, Amerika’dan İngiltere’ye kadar Türkiye’yi çeşitli konularda fena halde eleştiriyor. Odakta “demokrasi” var.
18 Haziran tarihli Der Spiegel dergisi o eleştirilerin sonuncusu. Kürtajla ilgili tutumu nedeniyle Tayyip Erdoğan hakkında çok ağır yazılardan biri.
Asıl zorluk bundan sonra
BDP’nin ana dilde eğitim konusundaki farklı yaklaşımı nedeniyle, Anayasa çalışmalarına 1 Ağustos’a kadar ara veriliyor.
Çalışmaların “Temel Hak ve Özgürlükler” bölümünde asıl zorluk bundan sonra. Laiklik, ana dilde eğitim, vatandaşlık tanımı gibi zorlu konulara henüz gelinmiş değil. Dün komisyonda alınan karara göre, Meclis’teki dört siyasal parti 25 Temmuz’a kadar temel hak ve özgürlüklere ilişkin görüşlerini Meclis Başkanlığına sunacak, komisyon 1 Ağustos’ta yeniden toplanacak.
Yeni anayasa için umutlarınızı taze tutmaya devam ediniz.
Paylaş