Bizi Kuveyt'ten kimse çıkaramaz

DÜNYA tatilde... Herkes yaz bekárı... Ağustos sıcağından kavrulan Doğulusu, Batılısı kendini denize atıyor. Sakin bir akşam.

2 Ağustos 1990. Gece yarısı. Cumhurbaşkanı Özal, o sıcakta aniden telefona sarılıyor. Özal, Kalem Müdürü Engin Güner'i evinden ofise çağırıyor. Özal müthiş bunalmış, hayır sıcaktan değil.

Saddam'ın orduları Kuveyt'e yürüyor. Savaş!..

Ve Çankaya'da ilk savaş MGK'sı. Daha sonradan hep öyle anılacak olan, ‘‘Kriz Masası’’ o gece kuruluyor. Özal öfkeli:

‘‘Saddam'ın askeri yığınağını, CIA göz göre göre atladı.’’

Ardından Türkiye'nin politikasını belirleyecek sözleri geliyor:

‘‘Saddam, Türkiye için de bir tehlikedir. Biz buna seyirci kalamayız.’’

İBRETLİK TARİH SAYFALARI

Sabah kötü haberler birbirini izliyor. Petrol fiyatları iki katını aşıyor. Dolar hızla yükseliyor. 3 Ağustos sabahının ilk saatlerinde, Türkiye'yi kara kara düşündüren ve bugün de hálá geçerliğini koruyan soru herkesin kafasında:

Türk ekonomisi bunu nasıl kaldırır?.. Biz, ABD'nin yanına olalım, ama ABD de bize yardım etsin. Saddam, Kuveyt'i bir günde işgal ediyor. Ve böylece 17 Ocak 1991 ‘‘Çöl Fırtınası’’ harekátına giden takvim işlemeye başlıyor.

6 Ağustos'ta Birleşmiş Milletler, Irak'a ambargo kararı alıyor. 29 Kasım 1990'da yine Birleşmiş Milletler askeri müdahale kararına varıyor. 9 Ocak'ta ABD Dışişleri Bakanı James Baker, Cenevre'de son kez Irak Dışişleri Bakanı Tarık Aziz'le bir araya geliyor. Çözüm çıkmayınca, 17 Ocak'ta ‘‘Çöl Fırtınası’’ başlıyor, yani Körfez Savaşı. Ama Ağustos 90-Ocak 91 ibretle anılacak tarih sayfalarıyla dolu.

TABANCALI ZİYARETÇİ

Belinde tabanca, burnundan kıl aldırmaz bir eda. Irak Başbakan Birinci Yardımcısı Taha Yasin Ramazan, Çankaya'da Özal'ın makamına giriyor.

Tarihin tekrarı. Tıpkı, geçenlerde Başbakan Abdullah Gül'ü ziyareti gibi. Ama bu kez tekrarda çok fark var. Geçenlerde, savaşın önlenmesi için yol yordam arayışı.

On iki yıl önce ise tam tersi. Kuveyt işgal altında. İşgalin üçüncü günü. 5 Ağustos 1990'da Taha Yasin içeri girer girmez, Özal söze giriyor:

‘‘Çok pişman olacaksınız, tüm dünya size karşı. Hemen çekilin.’’

Taha Yasin,
sen ne diyorsun, gibilerinden hayli yüksek perdeden:

‘‘Biz haklıyız. Ayrıca, bizi oradan çıkarmaya kimsenin gücü yetmez.’’

Bu atmosferde görüşme fazla uzun sürmüyor.

Özal kızıp kabineyi terk ediyor

BİRLEŞMİŞ Milletler'in askeri müdahale kararından sonra, dünya artık savaşın yöntemini ve zamanını tartışıyor. Türkiye de...

Tıpkı bugünkü gibi. ‘‘Türkiye, topraklarından yabancı askerin geçişine ve üslerin kullanımına izin verecek mi?..’’

Bu soru ve süreç, birkaç ay içinde iki Dışişleri Bakanı, iki Milli Savunma Bakanı ve bir Genelkurmay Başkanı'nın başını yiyor!.. Farklı gerekçelerle de olsa, 17 Ocak 1991'de başlayan ‘‘Çöl Fırtınası’’ öncesinde, Ankara siyasal fırtınalarla çalkalanıyor.

Özal'a göre, ‘‘üslerin kullanımı ve yabancı asker için TBMM'nin kararına gerek yok’’. Buna önce, Başbakan Yıldırım Akbulut karşı çıkıyor:

‘‘Anayasa'nın emridir. Yabancı askere izin vereceğiz, hukuki zemin olmadan, mümkün değil.’’

Bu tartışmayla başlayan cumhurbaşkanı-başbakan anlaşmazlığı, tüm savaş boyunca sürüp gidiyor. Hatta hükümeti ikna etmek üzere, Özal Bakanlar Kurulu'na başkanlık yapıyor, yani Meclis'e gerek yok, iknası.

Ama, buna hiçbir bakan, haklı olarak cesaret edemiyor; Özal da kızgınlıkla kabine toplantısını terk ediyor.

AÇIK OTURUMDA 2 KARAR

O tartışmalı ortamda, TBMM'den karar yine de çok hızlı çıkıyor. Şimdiki gibi, gizli oturumda değil, açık oturumda. Üstelik, Kuveyt işgalinden on gün sonra, 12 Ağustos'ta.

Ama kararda bir koşul var: ‘‘Yabancı askere izin, ülkemize tecavüz halinde verilir.’’

Özal bu koşullu karara çok sinirleniyor, Meclis'e gelerek gruplar halinde milletvekilleriyle görüşüyor. Nitekim, 5 Eylül'de TBMM'den ikinci bir karar daha çıkıyor:

‘‘Türkiye yabancı askere izin verir.’’

Kararda büyük değişiklik var. ‘‘Tecavüz halinde’’ şartı kalkıyor. Yani, ABD ile tam işbirliği.

Kerkük ilk kez masada

TAHA Yasin'den dört gün sonra, 9 Ağustos günü Çankaya'nın konuğu bu kez ABD Dışişleri Bakanı James Baker. 6 Ağustos'ta Birleşmiş Milletler, Irak'a ambargo kararı alınca, bunu dünyada uygulayan ilk ülke Türkiye oluyor. Zaten bir gün önce Bush'a öneri Özal'dan gidiyor:

‘‘Birleşmiş Milletler'den ekonomik ambargo kararı alın. Biz hemen uyarız.’’

Dediği yapılıyor, Ankara, ‘‘Kerkük-Yumurtalık Boru Hattı’’nı kapatıyor.

Baker, boru hattının kapatılmasından çok memnun. ‘‘Siz kapatmasaydınız, biz ablukaya alacaktık’’ diyor.

Ancak bu görüşmenin bir başka önemi var. Özal o günlerde, hemen her gece, bölgenin tarihini okuyor. Lozan belgeleri, 1920'lerden başlayarak bölge ülkeleri ve İngiliz-Fransızlarla yapılan anlaşmalar, okuduğu kitap ve tutanakların başında geliyor.

İşte, Türkiye'nin Kerkük petrollerinden alması gereken pay, yetmiş yıl sonra, 1990'da gündeme geliyor. Tıpkı, geçenlerde yeniden geldiği gibi. Özal'ın, Amerikalılara da aktardığı ve resmi toplantılardaki görüşü aynen şöyle:

‘‘Birinci Dünya Savaşı sonrasında Batılılar Irak'ı suni bir devlet olarak kurdurdu. Biz Kerkük ve Musul'u kaybettik, büyük haksızlığa uğradık. Şimdi, harita değişebilir. Şimdi, Musul ve Kerkük'e girip, hakkımızı geri alabiliriz. Onun için, ABD'nin yanında bu masada yer almalıyız.’’

O günlerde Batılı liderlerle yaptığı sayısız görüşmeler sonrasında ise:

‘‘Petrolü bize yedirmezler. Öyle görüyorum.’’

Bununla birlikte, Kerkük bir kez masaya geliyor artık. Ama Baker konuya hiç girmemeyi tercih ediyor.

Kıyamet kopartan fotoğraf

Tarih, 5 Ağustos 1990... Irak Başbakan Birinci Yardımcısı Taha Yasin Ramazan Çankaya'da, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Turgut Özal ile görüşüyor. Üstünde üniforma, belinde tabanca... 6 Ağustos 1990... Fotoğraf Hürriyet'in birinci sayfasında... Ankara'da kıyamet kopuyor.

Araları fena açıldı

Cumhurbaşkanı Turgut Özal ile bir dediğini iki etmeyen Başbakan Yıldırım Akbulut'un araları, üslerin kullanımı ve yabancı asker konularında açılıyor. Özal, bunlar için TBMM kararına gerek olmadığı görüşünde... Akbulut ise ‘‘Anayasa emri. Hukuki zemin olmadan mümkün değil’’ diyor.

Tahran’da telaş

Hemen aynı günlerde, İran telaşlanıyor.

İran Devlet Başkanı Özel Temsilcisi Muayyer, Ankara'ya geliyor. Tahran'ın kulağına kar suyu kaçıyor. Yoksa Türkiye, Kuzey Irak'ı işgal mi edecek?.. Yani, Kerkük petrollerinin üstüne mi oturacak?..

Özal'la görüşmesinde, İranlı hep bu soruları dile getiriyor. Doğrusu, net bir yanıt alamadan ülkesine dönüyor.

YARIN: TORUMTAY PAŞA'NIN İSTİFASI VE KÖRFEZ SAVAŞI
Yazarın Tüm Yazıları