Bir değil birkaç kuşağa kazma

AKKUYU Nükleer Santralı ile ilgili ÇED Raporu (Çevre Değerlendirme Raporu) henüz hazır değil. Yatırım henüz o aşamada değil, ama yarın bir gün gelecek.

Haberin Devamı

Japonya’daki faciadan sonra uzmanlar çok tedirgin. Ancak, yapacakları bir şey yok. Santralın yapımı için siyasal karar çoktan verilmiş. Uzmanların ağzını bıçak açmıyor.
Konuyla doğrudan ve dolaylı olarak ilgili kurumlara bakıyorum, gönül ferahlığı ile “tamam bu işte biz varız” diyen yok. Tersine, herkes “acaba ne yapsak da, biz bu işin sorumluluğundan sıyırsak” havası hayli yaygın.
Çok haklılar. Bir felaket halinde, kuşaklar boyu sürecek sorumluluğu üstlenmek zor.
Başbakan Erdoğan vazgeçmiyor, uzmanlara da susmak kalıyor.
Oysa, Japon faciası gözümüzün önünde yaşanırken, diyelim ki, Enerji Bakanı Taner Yıldız çıksa, “yok kardeşim, ben bu santrala karşıyım, Başbakan ise istiyor, bu durumda ben istifa ediyorum” dese, hem siyasal olarak, hem insan olarak ne kadar büyür.
Ama, içinde bulunduğu siyasi ağ buna izin vermiyor. Bakan Bey bunu aşamıyor.
Yok, Taner Yıldız da gerçekten nükleer santrala inanıyorsa, orası ayrı.
NÜKLEER ATIK
İki gündür nükleer santral yazıyorum, bugün üçüncü gün. Bugün bir başka yönü var.
Nükleer atık ne olacak?
Atıklar teknik olarak reaktörün yanında önce geçici olarak saklanıyor, daha sonra nihai bir depoya uygun yöntemle naklediliyor.
Türkiye’de nükleer atıkların nihai olarak depolanacağı bir yer belirlenmiş değil. Bir olasılık, Akdeniz-Ege Denizi-Boğazlar üzerinden Rusya’ya nakli.
Bu konuda bilimsel makaleler okuyorum, Rusya’ya nakledilse bile, bütün bu geçiş yolu üzerinde denizlerde ve Boğazlar’da çok ciddi tehlikeler yaratabilecek.
Denizlerdeki yarattığı kirlilik, deniz canlılarının azalması, deniz suyu ve ürünleri yoluyla insanlara geçmesi ile ilgili uzun uzun yorumlar var.
AVUSTRALYA
Nükleer atığa yer bulamadığı için örneğin İtalya nükleer santral yapmıyor.
Ülkeler genellikle denizlerin çok derin yerlerine gemileri batırıyor ve atıkları batan gemilere bırakıyor.
Ancak, bunun da suyu çıkmış bulunuyor. Gemilerde çok sıkı depolansa bile, denizlere verdiği zararı artık herkes farkına varıyor.
Kalıcı atık deposu olarak herkesin gözü Avustralya’daki yer altı katmanlarında. Pek çok ülke nükleer atıklarını Avustralya’ya yollamak istiyor. Sonunda Avustralya bir yasa çıkartıyor ve nükleer atık ithalatını yasaklıyor.
Akkuyu yapılsa bile, nükleer atık sorunu henüz çözülmüş değil. Nükleer atık, en az santraldan yayılabilecek radyasyon kadar tehlikeli, onu çözmeden bu işe girişmek, damdan atlamakla eş anlamlı.
Bir yanda çözüm bekleyen sorular, öte yanda Akkuyu’nun Ecemiş Fay Hattı ile kucak kucağa bulunması.
Başbakan Erdoğan hala, “yakında kazma vurulacak” diyor.
O kazma gerçekte bir kaç kuşak insanımıza vurulacak.
Bu inat meselesi filan değil. Bir yerde aklın ve mantığın üstün geleceğine, Akkuyu’nun durdurulacağına inanıyorum.
Nükleer çılgınlığa hep birlikte dur demek zamanı.

Haberin Devamı

Tüpgazla dehşete düştüm

Haberin Devamı

NÜKLEER santralın getirebileceği riskten söz ederken Başbakan Erdoğan müthiş bir benzetme yapıyor:
“Risksiz yatırım yoktur, o zaman eve doğalgaz da çekmeyin, tüpgaz da almayın”.
Nükleer sızıntı ile tüpgazın ya da doğalgazın vereceği zararı karşılaştırmak, akla kolay gelmez. Arifi tarife ne hacet, biri çevredeki üç, beş kişiye zarar veriyor ve o zarar bir anlık.
Nükleer sızıntının zararı ise, kuşaklar boyu sürüyor. Milyonlarca insanın ölümüne yol açabiliyor.
Bir arkadaşın dün TV’de söylediği gibi, “Allah rızası için biri çıksa da, nükleer sızıntının zararlarını Başbakana anlatsa”.

Dışişleri tedirgin

DIŞİŞLERİ Bakanlığı dün bir açıklama yapıyor:
“Zorunlu olmadıkça Japonya’ya gitmeyin”.
Neden? Çünkü, radyasyon tehlikesi var.
Türkiye radyasyondan korunmak için Japonya’ya gidilmesini önlemeye çalışıyor, ama  bir yandan da radyasyon tehlikesini kendi topraklarında ekmekten kaçınmıyor.

Yazarın Tüm Yazıları