Paylaş
Üretime son verilmesi için yürütmeyi durdurma davası açılıyor. Metalürji Mühendisleri Odası davayı kazanıyor, Oda Yönetim Kurulu Başkanı Cemalettin Küçük’le dün telefonda konuşurken, Küçük:
“Davayı kazandık, ama mahkeme kararını uygulamıyorlar, üretime devam ediyorlar”.
Zehirlenen köylüler tazminat davası açıyor. Tesadüfe bakın ki, o dava Kütahya’da bir başka siyanür felaketinin yaşandığı güne denk geliyor. Bugün bin beş yüz kişinin zehirlenmesi nedeniyle açılan tazminat davasına bakılacak. Cemalettin Küçük:
“Bergama’da yaşanan facia Erzincan’da, Eşme’de, başka yerlerde yaşanıyor. Mahkeme kararlarını uygulamıyorlar, bundan sonra biz de mücadelemizi köylülerle birlikte sürdüreceğiz”.
Yeni bir sivil toplum direnişi. Hayata tutunma direnişi.
Uzayan davalar, gazeteci tutuklamaları ve benzeri terslikler karşısında, iktidar her sefer “olay yargıda, biz yargıya karışamayız” diyor, yargıyı kendine siper ediyor. Ama, aynı iktidar her fırsatta vurguladığı yargı kararını uygulamakta ayak sürçüyor.
ÜRETİM DURDU DURMADI
0.1 gram siyanür insanı öldürmeye yetiyor. Teneffüs edilmesi ölüm nedeni.
Kütahya’da gümüş çıkartılan bir yerde siyanürlü atıkların toplandığı havuz çöküyor. Çevredeki köylüler ve topraklar ölüm tehlikesi ile karşı karşıya.
İlk ve acil önlem üretimi durdurmak. Cemalettin Küçük iddia ediyor:
“Dün biz Kütahya’daydık üretim devam ediyor”.
Devam mı ediyor? Çevre ve Orman Bakanlığı Müsteşarı Prof. Lütfi Akca’ya ulaşıyorum. Akca önce kesin konuşuyor:
“Hayır, devam etmiyor, Kütahya’da üretim durdu”.
Ben Küçük’ün iddiasını dile getirince, Akca duraklıyor, araştıracağını söylüyor. Yarım saat sonra arıyor:
“Üretim orada kesinlikle durmuştur, devam etmesi mümkün değil. Sürekli kontrol ettiriyorum”.
Üretim belki devam etmiyor, ama o havuzlar neden çöküyor? Bir başka temel soru bu.
Her an, her türlü felaketi yaşayan Türkiye, şimdi yeni bir kızıl felaket ile karşı karşıya.
Palalı saldırganlar uyuşturucu almış
ALKOLLÜ, resmi bilgiye göre, uyuşturucu kullanan bir gurup, ellerinde sopa, hatta palalarla Beşiktaş taraftarlarını bekliyor. Bursaspor-Beşiktaş maçı öncesinde.
O güruhun beklediği yer Beşiktaş taraftarlarına ayrılan Bursaspor stadının açık tribünü. Polis buna elbette izin vermiyor. Olaylar burada polise saldırmayla başlıyor. Saldırmayla kalmıyor, çevrede cam, çerçeve iniyor, arabalar
tahrip ediliyor.
Bursa Valisi Şahabettin Harput ile konuşuyorum dün. Harput:
“O çapulcuların iddiası, Beşiktaş taraftarı Bursa’ya gelmesin. Neden gelmesin? Masum taraftar maçı neden izlemesin?”
Vali haklı. Nedir bu kin, bu öfke? Kaldı ki, maç Bursaspor için önemli olabilir ama, Beşiktaş’ın hiç bir iddiası yok. Vali Harput:
“Yakalananların ifadeleri ve kamera kayıtları var, sorgulamalar devam ediyor. Alkol ve uyuşturucu almış saldırganların arkasındakiler tespit ediliyor. Yeni isimler var. Saldıranları kullananları tek tek buluyoruz”.
Maçtan önce kimse olay beklemiyor. Yine de, her türlü önlem alınıyor.
Ne oluyor şimdi? Kendisini Bursaspor taraftarı sanan azılı bir güruh Bursaspor’a en büyük kötülüğü ediyor. Hem milyonlarca lira zarar, hem muhtemelen hükmen yenilgi, hem kulübe ceza.
Ne yazık ki, Türkiye’de şiddetin kendini göstermediği alan yok.
Varsa yoksa vur MHP’ye
ÖZEL hayatla ilgili kasetleri kimler, nasıl çekiyor? Kimler pazarlıyor? Seçim öncesinde bu kasetler neden havada uçuşuyor? Ne yazık ki, Başbakan Erdoğan mitinglerinde kasetleri seçim malzemesi olarak kullanıyor. Bütün yorumlar aynı noktada birleşiyor:
“MHP’yi baraj altında bırakmak”.
AKP’nin bir hesabı var. MHP’yi baraj altına iterek, Mecliste Anayasayı değiştirecek çoğunluğa sahip olmak. Oysa, bu mümkün görünmüyor. Bütün anketlerde MHP barajı aşıyor, MHP’nin baraj sorunu yok.
Ama, AKP anketlerde görünen oranı yakalayabilecek mi? Yakalasa bile, çıkartacağı milletvekili sayısı AKP’yi memnun edecek mi?
Paylaş