Paylaş
Dün Ankara’ya gelmeden önce Atina ve Kıbrıs Rum Kesimi’ne uçuyor. Ankara’da gün boyu görüşmelerinde çantasından üç dosya çıkartıyor:
Türkiye’de demokrasi, Türkiye-AB ilişkileri ve Güney Kıbrıs’ın dönem başkanlığında Türkiye.
Artık klasik bir durum. Hangi görevde olursa olsun, Batı’dan gelen herkesin vurgusu aynı. Schulz da öyle:
“Basın özgürlüğü tehdit altında. Tutukluluk süreleri çok uzun. Tutuklu milletvekilliği kabul edilemez. Yargı bağımsızlığı tehdit altında”.
Schulz’un Brüksel’de bir ekibi var. Onlar iyi bir çalışma ile kendisine Ankara için geniş bir dosya hazırlıyor. Dosyada basına yönelik kısıtlamalardan örnekler var.
TÜRKİYE’YE DESTEK
Schulz Türkiye’nin AB üyeliğini destekleyen gurupta. Destekliyor ama, “Türkiye’nin AB yolunda pek istekli olmadığını” düşünüyor.
Buna rağmen, Türkiye ile Güney Kıbrıs arasındaki buzları eritmeye çalışıyor. Güney Kıbrıs lideri Hristofyas kendisine rica ediyor: “Bizim dönem başkanlığımızda Ankara sert tutumundan vazgeçsin”. Schulz’un bu tutumu değiştirebileceğini sanmıyorum.
Batı’dan gelen siyasetçilere hemen hemen aynı program uygulanıyor. Hükümetle ve muhalefetle, özellikle BDP ile görüşmeler, bir üniversitede konferans ve fahri doktora, bir-iki sivil toplum örgütü ile buluşma. Otomatiğe bağlanmış gibi.
Biraz da Anadolu’ya gitseler, Türk Basınını, Türk Sanayicilerini, farklı toplum kesimlerini temsil eden kurumlarla bir araya gelseler, öyle bir program hazırlansa, her iki taraf için de daha verimli olabilir.
CHP’den Kürt yol haritası
BAŞBAKAN Erdoğan her ne kadar, “Kürt Sorunu bitmiştir, benim Kürt vatandaşımın sorunu vardır” dese de, CHP Kürt Sorunu ile ilgili çalışmayı sürdürüyor. Kürt Sorunu ne zaman, nasıl bitmiş, onu henüz kimse bilmiyor. Bilmeyenlerden biri de, CHP.
Bilmediği için CHP şimdi yeni bir adım atmaya hazırlanıyor. CHP milletvekilleri Faruk Loğoğlu ve Sezgin Tanrıkulu muhtemelen gelecek hafta Meclis Başkanlığına verecekleri “Kürt Çözüm Planı”nda iki ayrı komisyon kurulmasını öngörüyor.
İlki, Toplumsal Mutabakat Komisyonu. Bunun Meclis’teki siyasal parti temsilcilerinden oluşması düşünülüyor. Her partiden iki milletvekili, toplam sekiz milletvekili.
İkincisi, Akil Adamlar Gurubu. Bu gurubun Meclis dışından seçilecek on iki kişiden oluşması, bu kişilerin partiler tarafından önerilmesi planlanıyor.
İki gurup da, çeşitli sivil toplum örgütleriyle görüşecek, farklı kesimlerle bir araya gelecek, hangi yasal değişiklik gerekli ise, onu bu iki komisyonun ortak çalışması sonucu Meclis’teki Toplumsal Mutabakat Komisyonu yerine getirecek. Sonuçta ortaya çıkan plan hükümete sunulacak.
Bunun ilk koşulu, Meclis’teki dört partinin bu yol haritası üzerinde anlaşmasından geçiyor. Zaten plan o nedenle Meclis Başkanlığına sunulacak. CHP’de yol haritası ayrıntıları üzerinde çalışma devam ediyor.
Keyfe göre yasa
DEMOKRASİ adına yüz kızartan durum devam ediyor. Tutuklu milletvekilleri ile ilgili olarak Meclis Başkanı Cemil Çiçek dün “Anayasa ve yasalar izin vermiyorsa, yapacak bir şey yok” diyor.
Çok ayıp, Çiçek gibi aklı başında ve deneyimli bir hukukçu-siyasetçiye hiç yakışmıyor. Meclis ne güne duruyor? Yasaları Meclis yapmıyor mu? MİT Müsteşarı hakkında soruşturma açılmak istendiğinde, yasa bir günde Başbakandan onay alma koşuluna bağlanmıyor mu?
İktidar isterse, “her şey mümkün”, istemezse, demokrasiye aykırı bile olsa, “yapacak bir şey yok”. Cemil Çiçek bile nerelere geliyor, kendi söylediğine kendisinin de inandığını sanmıyorum.
Musluk suyu içilir mi
MASADA üç damacana duruyor. Damacaların altında suyun kaynağı yazılı. İkisi kaynaktan doldurulmuş, biri musluk suyu.
Su ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun bulunduğu salonda insanlar suyu içiyor ve hangisinin daha temiz olduğuna karar veriyor. İçenler en temiz suyun musluk suyu olduğuna işaret ediyor. Pazar günü katıldığım TV programında biz üç gazeteci konuk Bakan Veysel Eroğlu’na soru yöneltiyoruz. Eroğlu yaşadığı bu olayı anlatıyor, ben de o konuda soru yöneltiyorum. Eroğlu:
“İstanbul’da musluk suyu, bana göre en temiz sudur, rahatlıkla içilebilir. İstanbul’un iki ayrı yerinde son teknoloji ile yapılmış arıtma tesisleri kurduk. İstanbul’da ben musluk suyu içiyorum”.
Halkın böyle düşündüğünü sanmıyorum. İstanbul’da oturanların büyük çoğunluğu kaynak suyu içiyor. Bakan Eroğlu ise, musluk suyundan yana.
Paylaş