Paylaş
Asıl skandal Genelkurmay Başkanlığının 22 Şubat 2010’da, üç yıl önce, Balyoz Davasının görüldüğü mahkemeye, “bu belgeler bizde yok, böyle darbe planları yok” demesine karşın, mahkemenin yine de, o belgeleri gerekçeli kararında dayanak göstermesi ve oradan hareketle onca kişi hakkında 20 yıla kadar varan cezalar vermiş olması.
Balyoz Davasına asıl balyozu Genelkurmay Başkanlığı indiriyor. Mahkeme gerekçeli kararını yayınlıyor. Kararda Gölcük ve Eskişehir’de ele geçen dijital belgelerin asıllarının ilgili birliklerde bulunduğu ve bu durumun Genelkurmay Başkanlığı tarafından mahkemeye bildirildiği yer alıyor.
Genelkurmay ertesi gün “hayır, darbe planları bizde yoktur, mahkemeye darbe planı yapılacağına dair seminer kayıtları, CD, yazı ve benzeri bir belge gönderilmemiştir” diyerek, gerekçeli kararı yalanlıyor.
ÜLGEN’İN İTİRAZI
Dün Balyoz Davasının bir numaralı sanığı emekli Orgeneral Çetin Doğan’ın avukatı Celal Ülgen’e soruyorum. Genelkurmay üç yıl önce mahkemeye darbe planlarıyla ilgili elinde kayıt, CD, yazı ve bir başka belge göndermedi ise, o zaman, bizde yok, dedi ise, mahkeme bunu neden dikkate almadı?
Ülgen dün bana Genelkurmay’ın 22 Şubat 2010 tarihli mahkemeye gönderdiği yazıyı iletiyor. O yazıda Genelkurmay Hava Kuvvetlerinde Oraj, Deniz Kuvvetlerinde Suga isimli eylem planı olmadığını bildiriyor. Ülgen “mahkeme bu yazıya rağmen, mahkumiyet kararı verdi, o yazıyı şimdi gerekçe olarak gösteriyor” diyor.
Bu durumda gerekçeli karar ve Balyoz ağır bir balyoza maruz kalıyor. Davaya dönük iddialarla ilgili sanıkların eline önemli bir koz geçiyor.
SANIKLARIN İTİRAZI
Bu koz pratikte hukuki bir sonuç doğurabilir. Dün ceza hocaları ve avukatları ile görüşüyorum. Onların söylediği şu:
“Genelkurmayın açıklaması Balyoz Davası ile ilgili kararı çürütüyor. Bu durumda Balyoz sanıklarının tahliye talebinde bulunmaları mümkündür. Dosya henüz Yargıtay’a gitmediği için sanıkların bir üst mahkemeden tahliye isteminde bulunma hakları vardır. Gerekçeli karar sanıklara tebliğ edildiği anda, onlar bu hakkı kazanmış olur”.
Gerekçeli karar 1.400 sayfa, başka gerekçeler de var. Ancak, en önemli gerekçe Genelkurmay açıklamasıyla çöküyor. İnsanlar yıllardır “darbe sanığı” iddiasıyla hapiste. Ayrıca, pek çoğunun hali hazırdaki rütbeleri ve gelecekleri kararıyor.
Kaybolan o yılları ve istikbali şimdi kim, nasıl geri getirecek? Onlar şimdi tünelin ucunda.
Kozlu daha çok patlar
GEÇEN yıl yine Kozlu’da, onu izleyen Van ve İstanbul’daki iş kazalarından sonra beklenen iş güvenliği yasası tekrar gündeme geliyor. Bu yasa altı ay önce nihayet kabul ediliyor.
“Bu yasayla iş güvenliği sağlanmaz” diyen CHP, yasanın bazı maddelerinin iptali için Anayasa mahkemesine başvuruyor. Sonuç, ne yazık ki, CHP’nin itirazını doğruluyor. Yasa var ama, Kozlu’da sekiz işçi hayatını kaybediyor.
Ölümlere yol açan kömür ocağı ile ilgili Sayıştay Raporu var. Ondan ayrı olarak, Çalışma Bakanı Faruk Çelik de, açıklıyor ki, “bu ocak iki ay önce denetlenmiş ve eksiklikler sıralanmış”. Denetlenmiş de, ne olmuş, Bakan Çelik’e soruyorum:
Madem tehlike var, ocağın işletilmesine neden izin verdiniz? Neden mühürlemediniz? O raporlar ne işe yarıyor? İzin vermeseydiniz, sekiz işçi hayatını kaybetmeyecekti.
Her kazadan sonra “Allah’ın takdiri, kader” gibi kandırmacalar, cenaze töreninde ayak üstü verilen sözler, Türkiye’nin Avrupa’da en çok iş kazasının yaşandığı ülke olması gerçeğini değiştirmiyor.
Bir de, taşeronluk sistemi var. Taşeronlukta kaza ihtimali sendikal sisteme göre, 34 kat daha fazla. Çünkü, sendika olunca denetim oluyor.
Bu kadar vurdum duymazlık varken, Kozlu’da maden ocakları da patlar, Tuzla’da tersaneler de çöker, iş yerlerinde yangınlar da birbirini izler.
Paylaş