Dünya şimdi yeni bir protesto çılgınlığıyla çalkalanıyor. Bağdat sonrasında ayakkabı fırlatmak, her fırsatta, dünyanın her yerini dolaşıyor. Doğu ve Batı, Bağdat ve Londra ayakkabı fırlatmakta birleşiyor. Öfkede birleştiği gibi.
Askeri botlar sahipsiz. Washington’da bir parkta. Sahipsiz, ama gelişigüzel fırlatılmış değil. Özenle ve belli bir sıraya göre diziliyor. Rütbeye göre, sağdan say, hesabı. Ne yazık ki, artık sayacak kimse yok.
İki yıl önce. Irak savaşını protesto için Amerikalıların düzenlediği pek çok mitingden biri. Washington’da bir parka önce askeri botlar getiriliyor. Irak’ta savaşan askerlerin botları. Her bir botun kimlik cüzdanı var. Vaktiyle kime ait olduğuna ilişkin. Vaktiyle, çünkü o botun sahibi Irak’ta savaşırken, dünyaya veda ediyor.
Boş botlar, ölü askerler. Sessiz protesto.
Boş botlar protestoya katılan insanlarda derin bir hüzün yaratıyor. Boş botlar üzerinden hayat felsefesine kimse girmek istemiyor. Botlar felsefenin kendisi. Aynı zamanda öfkenin somut hali. Cismin üç hali gibi.
Bağdat’ta bir Iraklı gazeteci, Amerika’nın gelmiş, geçmiş en kötü başkanı Georg W. Bush’a ayakkabılarını fırlatıyor. Gazeteci bir anda savaş karşıtlarının, Bush ve Amerika karşıtlarının gözdesi haline geliyor. Ayakkabı fırlatmak ise, protestonun son dakika simgesi.
Ayakkabılar dünyanın her yerini dolaşmaya başlıyor. Ayakkabı zaten dünyayı dolaşmak için. Ama, bu sefer ayakkabıların dolaşması, protestonun yaygınlaşması faslından. Mecazi. Meksika, Kolombiya, Kenya, Çin ve Hint usulü.
Ayakkabı fırlatarak, siyasal protestoyu şova dönüştürmenin mantığı var. Ayakkabı, daha çok altıyla, ne de olsa kirli, tozlu, çamurlu filan.
Ayakkabı fırlatmak, kirli bir şeyi atmak, karşıdakini aşağılamakla eş anlamlı. Doğu felsefesinde kirli ayakkabılar, karşıdakini küçük ve hor görmenin üslubu.
Ama, bu sadece Doğu’da değil, Batı’da da öyle.
Resimde Londra’da bir meydan. Polisler meydanı çeviriyor. Bir protesto mitingi sonrasında, mitinge katılanlar ayakkabılarını meydana gelişigüzel fırlatıp gidiyor. Meydan yüzlerce ayakkabı ile doluyor. Yine hakaret, yine küçük görme üslubu. Polis şaşkın. Belediyeye haber veriliyor, belediye gelip topluyor. Sadece ayakkabıları. Hakaret meydana yapışıp kalıyor.
Miting Londra’da, 2007 Mayıs’ında. İngiltere Başbakanı Gordon Brown’ın göreve başlamasından önce. İngiltere’nin İsrail politikasına karşı çıkan, onu eleştiren bir miting. O politikayı aşağılamak üzere, ayakkabı fırlatmak. Bush’a fırlatan ayakkabılarla arasında fark yok. Doğu ve Batı, Bağdat ve Londra ayakkabı fırlatmakta birleşiyor. Öfkede birleştiği gibi. Ama, ne Washington parkındaki asker botları, ne de Londra meydanındaki sahipsiz ayakkabılar, Bağdat’ta Bush’a fırlatılan ayakkabılar gibi etki yaratıyor.
Dünya şimdi yeni bir protesto çılgınlığıyla çalkalanıyor. Bağdat sonrasında ayakkabı fırlatmak, her fırsatta, dünyanın her yerini dolaşıyor.
Iraklı bir gazeteci dünyada "Ayakkabı Devrimi" yaratıyor.
Yaşadığımız şu ülkede çevreme bakıyorum, olayları izliyorum, insanları süzüyorum, ayakkabılarımı fırlatmak geliyor içimden. Hemen şimdi.