Paylaş
Çığlıklar ve göz yaşları 34 kişinin can verdiği dağda değil, Ankara’da TBMM İnsan Hakları Komisyonu üyelerinin oturduğu salondan yükseliyor. Komisyon üyelerinden.
Uludere katliamını araştıran komisyon Uludere’den döndükten sonra önceki gün Meclis’te Heron, insansız uçak görüntülerini inceliyor. 34 insanın ölümüne yol açan bombalama olayını saniye saniye kaydeden görüntüleri.
Komisyon üyelerinin yanında görüntüleri gerektiğinde deşifre etmek üzere dördü Genelkurmay, üçü Aselsan’dan olmak üzere yedi uzman var. Ancak, uzmanlara gerek duymadan da, komisyon üyeleri 34 insanı ölüme götüren zamanın görüntülerini izleyebiliyor.
Bombalama anında komisyonda duygular ayakta, bir kaç saniye sonra onlar ölecek. 34 insanın ölüm yolculuğunu izlemenin dehşetine kapılıyorlar.
GİDEN DÖNEN AYNI
Komisyon üyesi CHP Ankara milletvekili Levent Gök not tutuyor. Görüntülerin ve izleme sırasında komisyondaki atmosferin notları. Gök’ün notlarına göre:
- Saat 17.20: Köylüler yola çıkıyor.
- Saat 18.15: 38 kişi ve 70’e yakın katır Türkiye’den Irak’a geçiyor. Bu çok önemli. Çünkü, gidenler geri dönecek. Yani, giden ve dönen aynı. Terörist olmaları uzak olasılık.
- Saat 18.55: Türkiye’den gidenler Irak’ta bir başka gurupla buluşuyor. Muhtemelen alış veriş o buluşmada gerçekleşiyor.
- Saat 19.16: Dönüş başlıyor. Dört gurup halinde. İki gurup sınıra gelince duruyor, köylerinden onlara telefon geliyor: “Yol kapalı” uyarısı. Irak’tan dönenler sınırda beklemeye başlıyor.
İLK BOMBA
- Saat 21.36: İlk bombalama. Ardından 21.44, 22.03, 22.24
üç bombalama
daha.
- Saat 22.45: Bombalamayı haber alan köylüler sınıra hareket ediyor.
- Saat 23.05: Köylüler sınırda, telaş, koşuşturma ve feryat var, yerler ceset dolu.
Görüntülerzetle
böyle. Burada hayati sorular var:
- Heron görüntülerini bombalama öncesinde kim ya da kimler değerlendirdi?
- Hedef tayinini kim yaptı?
Ve asıl can alıcı soru, vur emrini kim verdi?
CHP milletvekili Levent Gök şu iddiada bulunuyor:
“Hükümette bazı bakanlar, elbette Bşbakan ve askerler bu soruların yanıtını biliyor, ama açıklanmıyor. Türkiye’nin yaşadığı en trajik olaylardan biri, 34 kişi öldü, unutturulmak isteniyor, ama buna izin vermeyeceğiz”.
Benim kulaklarımda yerlerde çocuğunu, eşini, ağabeyini kaybeden köylülerin çığlıkları.
Sami Selçuk’tan muhteşem mektup
BAŞBAKANLARA açık mektuplar yazmak olağan dönemlerin ürünü değil. Ülke olağanüstü bir köprüde bir o yana, bir bu yana savruluyorsa, toplumda önemli insanlar, kendi uzmanlık alanlarından hareketle başbakanlara açık mektup yazıyor.
Bunun son örneği Yargıtay eski Başkanı Sami Selçuk. Engin hukuk deneyi ve bilgisi herkesin malumu. Sami Selçuk dünkü Radikal’de MİT Yasasında yapılan değişiklikten hareketle dünyanın nerelerinde ülkeyi yönetenlerin devlet memurlarına soruşturma izni verildiğini-verilmediğini bilimsel bilgelik içinde tarihten örneklerle anlatıyor. Bu iznin demokrasiyle bağlantısını kurarak.
Başbakan Erdoğan’ı son günlerde bu kadar veciz ve bilimsel biçimde, çağdaş hukuk mantığı ile uyaran başka bir yazı görmedim. Umarım, Erdoğan okumuştur.
Okursa ne değişir, o ayrı, ama bu yazı tarihe not düşüyor.
Özgürlük de mi battı
ORDU’nun Aybastı ilçesinde caddelerin isimleri değiştiriliyor AKP Belediye Meclisi üyelerinin oylarıyla.
Değiştirilen cadde isimleri Hürriyet, İstiklal, Cumhuriyet ve İnönü. Bunların yerine Gölköy, Fatsa, Reşadiye, Lise Caddesi gibi isimleri veriliyor.
İnönü’yü anlıyorum, arkasındaki Kurtuluş Savaşı ve Lozan unutuluyor, aradan yarım yüz yıl geçiyor ama hala olur, olmaz eleştirilere uğruyor. Cumhuriyet isminin değişmesi yaşadığımız dönemin tipik özelliğini vurguluyor. 23 Nisan, 19 Mayıs bayramlarının kuşa çevrilmesinden sonra beklenen oluyor, sıra Cumhuriyet’e geliyor. Cumhuriyet’in içlerine sindirilmediği sır değil.
Asıl sürpriz Hürriyet ve İstiklal Caddelerinin ismini değiştirmek. Yani, özgürlükler kalksın, bağımsız, hür olmayalım mı, ne demek bu? Özgürlük bile batıyor mu? Cumhuriyet yok, özgürlük olmasın mı demek isteniyor, bu nasıl saçmalık?
Bu caddelerin isimlerinin değiştirilmesi karşısında bölgedeki savcılardan biri harekete geçer mi? Elbette, soruşturma açarsa HSYK’nın kendisini görevden alması ihtimalini göze alabilirse.
Paylaş