ÖLÜMÜNDEN kısa süre önce, kurduğu partiye bakıyor. Ve:
‘‘Statükocular, değişimden korkanlar, partiyi bu hale getirdi.’’
Bu sözler Turgut Özal'a ait. ANAP'tan söz ediyor.
12 Eylül darbesinden sonra, 1983'te demokrasiye dönüş yolunda, seçimlere girmesine izin verilen üç partiden biri de ANAP. MDP ve HP ile birlikte. Mayıs 83'te partiler kuruluyor, Kasım 83'te seçim yapılıyor.
ANAP kuruluşundan altı ay sonra, yüzde 45 oyla tek başına iktidara geliyor. 87'de yeniden tek başına iktidar. 90'lı yıllarda koalisyonlarda ortaklıklar dönemi.
Yüzde 45'le başlayan oy oranı, her seçimde biraz daha geriliyor. 45-32-27-19-12 derken 2002 genel seçimlerinde yüzde 5.5 oy oranıyla ANAP bir anlamda tasfiye oluyor. Yüzde 5.5 içinde de, yüzde 4 Süleymancılara ait oylar. Yani, geriye kalan pek bir şey yok!..
81 İLDE 35
ANAP'ın ne örgütü kalıyor, ne delegesi.
İl kongrelerine, delegeler bin ricayla katılıyor. Sabah başlaması gereken kongre, öğleden sonra, rica-minnet toplanıyor. Çoğunluk var, yok, belli değil.
Kısaca, ANAP tam bir çöküşü yaşıyor ve son nokta:
81 ilin sadece 35'inde seçime girebiliyor, yarıdan fazla ilde ANAP'ın adayı yok!..
Dağılan örgüt, dağılan yönetim, dağılan parti!.. Kendine yeni bir genel başkan seçiyor, yola devam ediyor. Ama, 35 ilde aday gösteremeyen eski bir iktidar partisinden bundan sonra ne olur?..
İÇ SAVAŞ
Aslında konu ANAP değil. Ama, ANAP örneğinden yola çıkarak, başkalarının alacağı dersler var. ANAP'ın onbir yıl genel başkanlığını yapan Mesut Yılmaz geçenlerde verdiği bir demeçte:
‘‘Parti içinde yoğun bir iç savaş yaşadık!..’’
ANAP'ın çizdiği başarısız grafikteki nedenlerden biri olarak, Yılmaz parti içi kavgayı gösteriyor. Kavga neden çıkıyor, kim haklı, kim haksız, bunlar ayrıntı. Önemli olan sonuç. O sonuç da, ANAP'ın çöküşü.
1983'te milletvekili sayısının iki katı, 87'de on katı aday, belediye seçimlerinde binlerce aday başvurusu yapılan bir parti, bugün illerin yarısında bile aday gösteremiyor. İşte, çöküş bu!..
Çöküşün formülü var: Parti içi kavga artı değişimden korkmak!..
Parti içinde ve dışında sürekli kavga, ayrıca değişime sürekli karşı çıkmak, sürekli statükoyu savunmak, partilerin sonunu hazırlıyor.
ANAP ortada. Benzer tehlikeye doğru hızla yol alan başka partilere örnek. Anlayana!..
Baykal'ın açıklaması
ÜÇ gün önce Schröder'in Baykal dosyası başlıklı yazıma Deniz Baykal bir açıklama gönderiyor. Açıklama hakkına saygı gösteriyorum. Baykal özetle:
‘‘Benim Rudolf Scharping ile Almanya'da yaptığım görüşme, hiç de sizin iddia ettiğiniz gibi soğuk ve kırıcı bir şekilde sona ermedi. Gerçek, bunun tam tersidir. Çok dostça, yapıcı ve sıcak bir ortamda gerçekleşti. Görüşmeden sonra kendisiyle birlikte yemek yedik. Onu Türkiye'ye davet ettim. Scharping bu davetimi kabul ederek Türkiye'ye geldi ve onunla ülkemizde çok yararlı görüşmelerde bulunduk.’’
Baykal, açıklamasında Scharping'le görüşmelerine ilişkin Türk basınında çıkan iki yazıdan örnek veriyor ve ekliyor:
‘‘Almanya'ya yaptığım ziyaretlerin herhangi birisinde Schröder'den randevu istediğim ve randevumun gerçekleşmediği tamamen gerçek dışıdır.’’
Schröder ile dört gün önce Ankara'da yaptığı ‘‘yararlı görüşmeye’’ değinen Baykal:
‘‘CHP ile SPD, iki kardeş parti olarak ilişkilerini bundan sonra da, tam bir işbirliği ve dayanışma anlayışıyla sürdürecektir.’’
Baykal'ın açıklaması özetle böyle. Benim üç gün önce çıkan yazımın altında bir dip not var. Bu yazı Alman kaynaklarına dayanarak yazılmıştır, diyorum. Demek ki, Alman kaynakları yanılıyor!..