Ali Demir önümüzdeki sınavlara bakıyor

ÜNİVERSİTEYE ait İstanbul’da Balta Limanı tesislerinde göreve yeni atanmış İTÜ Rektörü Prof. Dr. Muhammed Şahin için yemek veriliyor.

Haberin Devamı

Şahin’in telefonu çalıyor, “seçimde seni destekledim, yardımcılık
için beni düşünür müsün” diye soran biri var. Görev bekleyen Prof. Ali Demir.
 YGS’deki şifre skandalı
nedeniyle, Ali Demir’i hepimiz daha yakından tanıma fırsatı buluyoruz. Dün basın toplantısı düzenliyor. Şunu söylüyor, bunu söylüyor, sınavı savunuyor. Normal.
Ama, normal olmayan başka şeyler de söylüyor. İkide bir, “ben, ben, ben” demekten kendini alamıyor. Aslında haklı, ne de olsa, koskoca ÖSYM’nin Başkanı. İşte örnekler:
“Benim daha çok sınavım var... Benim gelecek hafta jandarma sınavım var... Ben buradan çıkıp kapalı döneme gideceğim... Benim daha sonra başka sınavlarım var”.
Ali Demir’in amma da çok sınavı var. Bu sınavların hepsine girecek mi? Girecekse bile, çalışmasına gerek yok. Çünkü, şifre imdada yetişebilir.
Kaldı ki, YGS artık geride.
Her maçtan sonra yenilen takımların futbolcuları gibi, o da şimdi önümüzdeki maçlara, pardon sınavlara bakıyor. Sürekli, “benim daha çok sınavım var” dediğine göre.

Haberin Devamı

BİLİRKİŞİ HEYETİ

Espri bir yana, bir çıkışı çok tatsız.
“KPSS’de soruların çalınmasını” hatırlatıyor. Eski dönemi suçluyor. Kendini savunurken, kendisiyle ilgili olmayan geçmişteki iddiaları dile getirmesi, bilim adamlığı ile ne kadar bağdaşıyor?
Bu da bir yana, kamu oyunun YGS’ye duyduğu güvensizlik ortada. Ali Demir bunu giderecek bir şey söylemiyor.
Bu güvensizliğin kaldırılması için objektif bir bilirkişi heyeti
çözüme katkıda bulunabilir. Bazı devlet ve vakıf üniversitelerinde görevli, bu alanda uzman bilim adamlarından oluşacak bir
heyete, ÖSYM’den de
yetkililerin katılımıyla, inceleme yaptırılabilir. Savcılık soruşturması ayrı.
Böyle giderse, iş daha başka boyutlara uzanacak.
Bir de, bakmışsınız, YGS Ergenekon Dosyasında.

“Gazeteci” Gül’ü izliyor

CUMHURBAŞKANI Gül Endonezya’da. Gül’ü izleyenlerden biri de,
Zaman gazetesinden İbrahim Öztürk. Onun
bu geziyle ilgili dünkü yazısından bir bölüm:
“Sayın Cumhurbaşkanımız uçak dolusu heyeti tek tek dolaşıp selamlarken, uzaktan imrenerek, gıpta ederek, gurur duyarak onu seyrediyordum. Ne kadar çok seviyor halk onu. ‘Allah da seviyor ki, kullarına sevdiriyor’ diye düşündüm. İnsanlar ona dua ederken, teşekkür ederek gözleri dokunsan ağlayacak samimiyetle dolu, dudakları kıpır kıpır. Biri, ‘iletemezsem vebal altında kalacağım, eşimin selamı var, annem yanaklarınızdan öpüyor’ dedi.”
Gazetecilik okullarında, izlenim yazarsan, işte böyle yazacaksın, dedirten muhteşem satırlar. Ayrıca, yoruma gerek yok. Ancak, hazret aynı yazıda dertli:
“Sayın Gül ‘bir kısım’ gazeteci ile sohbet etmiş, bizim haberimiz yok. Sahi, gazeteciysem neden gazetecilerle sohbete çağrılmadık? Zaman gazetesi yazarı sıfatıyla bu geziye katılmama rağmen, toplantıya neden çağrılmadım?”
Oldu mu şimdi Sayın Gül? “Gazeteci” imiş, Zatı Devletliniz için döktürüyor, ama ekibiniz onu dikkate almıyor. Üzmeyin bu “gazeteciyi”.

Haberin Devamı

Ufuk Uras’ın adaylık şovu

BDP’nin sivil itaatsizlik eylemini
BDP milletvekili Ufuk Uras farklı biçimde Meclis’e taşıyor.
Kürsüde konuşurken, kravatını çıkartıyor, mikrofona takıyor, “yasaksız, kılık kıyafet yasağı olmayan bir Meclis istiyorum” diyor.
Eylem dikkat çekebilir, ama gerçekle bağdaşmıyor. Onun için hafif kalıyor.
Demokratik ülkelerdeki Meclis kıyafetleriyle ilgili küçük bir araştırma gerçeği oraya koyuyor. Beş kıtada demokratik ülkelerin meclislerinde iki tür kıyafet var. Ya kravat ya ulusal giysiler.
Batıda hepsi kravatlı. Hindistan, Pakistan, Çin ve bazı Afrika ülkelerinde ulusal giysiler ağır basıyor. Öyle ya da böyle, hepsinde kılık kıyafet kuralı var. Hiç biri keyfe bağlı değil.
Ufuk Uras’ın çalımı, kıyafet açısından “yasaksız Meclis” istemi ile hiç örtüşmüyor. Olsa olsa, BDP’de adaylıkların açıklanmasına bir kaç gün kala, yeniden adaylığının ilanından ibaret. Ama, pek hoş değil.
Adaylıkların açıklanmasından önce böyle bir show şart.

Yazarın Tüm Yazıları