BİRİNCİ elden bilgi. AKP’ye kızan, AKP’yi suçlayan ya da AKP’ye muhalif birilerinin değil, tam tersine AKP içinden birilerinin aktardığı bir bilgi:
"Biz AKP olarak seçime 2 milyar dolarla giriyoruz."
Seçimde 2 milyar dolar? AKP milletvekilinin gönlünden geçen bir rakam mı, "atma Recep din kardeşiyiz" dedirten, rakip partileri ürkütmeye dönük bir manevra mı ya da gerçek payı olan bir ifade mi?
Nedir 2 milyar doların kaynağı, sorusuna, aynı AKP milletvekili karışık hesaplarla yanıt veriyor. İki ya da benzeri bir rakam, ama genel seçimler için AKP’nin geniş bir havuz oluşturmakta olduğu kesin.
Harıl harıl seçim hazırlığı en çok AKP’de. Diğerleri küresel ısınma uykusunda. Gazete ve TV’lerde, ayıp olmasın, diye boy gösteren, sudan ucuz demeçler.
İktidara tepki veren, sade suya tirit nutuklarla muhalefet yapma döneminin çoktan kapanmış olduğunun farkına bile varmadan.
GEÇİCİLER KADROYA
Seçimde harcamak üzere, belli bir havuz oluşturmanın yanı sıra, AKP seçim için nokta atışlar yapmaya başlıyor. Seçim yatırımları.
Örneğin, Tayyip Erdoğan’ın geçen günkü açıklaması. Firmalara teşvik koşulu otuz işçi çalıştırmak iken, bunu on işçiye indiriyor. Teşvik iki türlü.
Firmaları bir yandan ek yatırıma özendirme, öte yandan ek istihdam yaratma. Kötü değil. Ama, seçim yaklaşırken düşünüldüğü için, kasıtlı.
Yine işçilerle ilgili, hazırlanmakta olan bir çalışma var. 125 bin geçici işçiyi kadroya almak. 125 bini en az ikiyle çarpsak, 250 bin oy ediyor. Durup dururken, fena mı 250 bin oy?
MUHTARLARA PARA
Yine işçilerle ilgili, belediyelere getirilmek istenen ek olanak. Büyükşehir belediyelerinde yatırımlarının yüzde biri oranında, diğer belediyelerde yatırımlarının yüzde yirmisi oranında işçi alma hakkı getirilmesi düşünülüyor.
İşçilere gösterilen havuzun koşulu var: "Oyunu bize verirsen, işe alınacaksın."
Hedef geniş oy potansiyeline sahip kitleleri ele geçirmek. Öyle nutukla filan değil, fiilen, eldeki devlet olanaklarını kullanarak. "Biz seçim ekonomisi uygulamıyoruz" sözlerini tekzip eden uygulamalar.
Ayrıca, muhtarlara ek para göndermek tasarıları. Herhalde daha başka sürprizler çantada olsa gerek.
Gerçek mi, değil mi, belli olmasa bile, benim aklım yine de, o 2 milyar dolarda.
ABD sözcüsünün ağır eleştirisi
AMERİKAN Dışişleri Bakanlığı eski sözcülerinden Michael Rubin imzasıyla Middle East Outlook dergisinin şubat sayısında bir makale yer alıyor.
"Türkiye’de İslamcı bir Cumhurbaşkanı mı olacak" başlıklı yazı, Tayyip Erdoğan’ayönelik ağır eleştirilerle dolu. Cumhurbaşkanı seçimini, son elli yılın en önemli seçimi olarak niteleyen Rubin, bu seçimin Türkiye’nin geleceğini çok etkileyeceğini belirterek, şunu ekliyor:
"Eğer Erdoğan Cumhurbaşkanı seçilir ve AKP genel seçimde yeniden çoğunluğu sağlarsa, İslamcılar tüm birimleri denetim altına alacak, devleti ve toplumu yeniden tanımlama, laikliği tehlikeye düşürecek konuma sahip olacaktır."
Türkiye’deki yeşil sermayenin artışı, yolsuzluk iddiaları, eğitim sistemindeki zorlamalar, üniversitelerle sürtüşmeleri sorgulayan yazıda, AKP ile AB süreci şöyle dile geliyor:
"AB’nin talep ettiği reformlar, AB çerçevesinde askerin etkinliğinin azaltılmasıyla birlikte, sona erdi."
Türkiye’de artık askeri bir müdahalenin söz konusu olmadığını belirten makalede, eski sözcü Washington yönetimini uyararak, "Amerika’nın ve AB’nin çıkarları, demokratik ve laik bir Türkiye’dir" diyor. Yazının bütününden çıkan anlam, Erdoğan’ın Çankaya’ya çıkması yanlış olur.
Yazı öyle eleştirilerle dolu ki, ABD yönetimi eski sözcüsü kanalıyla Erdoğan’a yoksa mesaj mı gönderiyor, diye düşünüyorum.