Acılarımız bize yol göstersin

İKİ kişi terörde hayatını kaybediyor İspanya’da, bizde PKK’nın eş anlamlı terör örgütü ETA’nın saldırısı sonucunda.

Haberin Devamı

İki kişinin cenaze törenine İspanya’da tam bir milyon insan katılıyor. Terörü lanetlemek üzere. ETA geri çekilmek zorunda kalıyor.
Bizde bir buçuk ayda şehit sayısı 50’ye yaklaşırken, her cinayeti artık sanki kanıksıyoruz. Toplumsal acımız sanki bir gün sürüyor, çünkü ertesi gün bir başka acıya uyanıyoruz.  O acı orada kalıyor, İspanya’daki gibi acıyı içselleştirmek yok.
Bu toplumsal ruh hali çok tehlikeli. Terörle yaşamaya alışmak, teröre yol açan temel sorundan uzaklaşmak anlamını taşıyor.
Hiç bir şey değişmeyecek, otuz yıldır nasıl gidiyorsa, öyle gidecek, kanıksaması. Bir terör-bir sınır ötesi operasyonu, bir terör-bir hava harekatı. Tekrardan ibaret, dön baba dönelim.
Kürt Sorununa böyle çözüm bulamayacağımız ortada, zaten bulamamışız.
PLAN YÜRÜYOR
PKK gözünü karartmış, terörü iyice azgın hale getirirken, diğer yandan Demokratik Toplum Kongresi (DTK) bölgede öngördüğü siyasal planı adım adım uyguluyor.
PKK’nın Silvan saldırısı ile eş zamanlı olarak, DTK demokratik özerkliği ilan ediyor. Silvan’da on üç asker şehit düşüyor.
PKK’nın Çukurca saldırısı sonrasında ise, DTK’nın demokratik özerkliğin pratikte nasıl uygulanacağına dönük ayrıntıları belli oluyor. HES’lere karşı çıkmaktan, kendi özerk futbol ligi, halk sağlığı merkezleri, devletle ilişkilerine kadar kararlar alıyor.
Bir coğrafya çiziliyor, o coğrafyanın nasıl yönetileceği ilan ediliyor.
Türkiye şehitleri ve hava harekatı ile uğraşırken, PKK terörle Türkiye’yi acılara boğuyor, öte yandan DTK amacı doğrultusunda adımlarını eksik etmiyor.
HERKESLE DİYALOG
PKK’ya şu ya da bu biçimde 26 ülke eşlik ediyor.
Kimi PKK’nın orada örgütlenmesine ses çıkarmıyor, kimi propaganda faaliyetine göz yumuyor, kimi silah satışını sürdürüyor, kimi para trafiğine ortak oluyor. Bazıları ara sıra, PKK terör örgütüdür, diyerek sözüm ona bizim arkamızda duruyor gibi yapıyor, bazıları ara sıra PKK’nın bürolarını basıyor, ama sonrasında pek bir şey çıkmıyor.
Dışarıda ve içerde durum böyle iken, Türkiye terörle mücadelenin ötesinde düşünmek zorunda.
Zaten böyle olmasa da, Kürt Sorununu çözmek için düşünmek zorunda. Bunun için cümle aleme korku salmak yerine, şimdi değil, bir süre sonra, “konuşun, tartışın, öneriniz ne” diye sormak zorunda. “Tarihi bir fırsat yakaladık” sözleriyle toplumu yanıltmadan.
En uzak durduklarına, en sevmediklerine, en hasım gördüklerine sormak zorunda.
Bu sorunu çözmeden hayatın akışını istediğimiz gibi yönlendirmek çok zor. Farklı yorumlar var, “bizim başka meselelerimiz de var” türünde. Bence yanlış. Bana göre, en acil, hepimizin bugününü ve geleceğini belirleyecek en hayati sorun bu. Aksi yanılgı olur.
Şu anda acıyla kıvranıyoruz. Acılarımız bize yol göstersin.

Haberin Devamı

Rektör Bey çok kızmış

Haberin Devamı

HALEN Yunanistan’da görev yapan, ama Mevlana Üniversitesi Eğitim Fakültesinde çalışmak isteyen bir Amerikalı profesör bu isteğinden sonradan vazgeçiyor.
Mevlana Üniversitesi Rektörü Prof. Bahattin Adam Amerikalının vazgeçmesine çok kızıyor, 15 Ağustos’ta diğer üniversite rektörlerine şu yazıyı gönderiyor:
“... Amerikalı öğretim üyesi (...) herhangi bir neden belirtmeksizin son anda gelemeyeceğini ifade etmiş, sözünde durmamıştır. (...) Bu nezaketsiz tavrını ülkemiz ve üniversitemiz adına kınadığımı ifade etmek istiyorum. Benzer nezaketsiz tavırları gösterecek olan yabancı uyruklu akademisyenlere karşı ortak tavır almak amacıyla bu bilgileri paylaşmanın önemli olduğunu düşünüyorum.”
Rektör Bey neden bu kadar celalleniyor, anlamak zor. Bu gibi durumlarda Rektör Bey ortak tavır öneriyor.
Nedir ortak tavır? Yazıda o yok, benim aklıma geliyor, mesela TV’lerde o adamları teşhir etmek, bir daha yabancı öğretim üyesi davet etmemek, hayır yetmez, yüz binleri toplayıp miting düzenlemek.
Ne oluyoruz, gelmiyorsa gelmiyor, nedir bu öfke?

Haberin Devamı

Bodrum feryatları

HAFTA başında Bodrum’daki deniz kirliliği ve rezil yapılaşma ile ilgili yazdığım yazıya benzer şikayetlerini dile getiren çok sayıda feryat ekleniyor.
Bunlardan biri de, Ortakent/Yahşi’de oturanlardan geliyor:
“Ortakent/Yahşi sahilinin tam ortasına iskele yapılmış. İskeleyi özellikle kış mevsiminde kimsenin olmadığı dönemde yapmışlar. Tüm tekneler buraya yanaşıyor, pisliklerini buraya atarak gidiyor. Denizin şeffaflığı yerine, yağlı ve bulanık bir görünüm. Mis gibi iyot kokusu yerine, ağır bir mazot kokusu.”
Bu pervasızlığa ve çevre katliamına karşı tatilciler eylemlere girişiyor, ama seslerini duyan kimse çıkmıyor.
Bakalım Çevre Bakanlığı bu feryatları ne zaman duyacak? Belediyeler ne yaptıklarını ne zaman anlayacak?

Yazarın Tüm Yazıları