Yalçın Doğan

İki bin madde içinde dere yok

15 Eylül 2009
İSTANBUL’da bazı derelerin güzergahı değiştiriliyor. Geçen yıl. 29 Mart yerel seçimlerinden önce.<br><br>Güzergah değişince, derenin geçtiği bölgede imar planları da değişiyor.

CHP İl Başkanı Gürsel Tekin:

“Değişimle birlikte, yeni rantlar yaratılmış olabilir, bunları araştırıyoruz.”

Sel gidiyor, geriye kum ve çamurla birlikte, hesaplaşma kalıyor.

Bir de, feryatlar. Selin bastığı pek çok yerde, insanlar feryat, figan “yeterli yardım gelmediğinden” yakınıyor. Büyükşehir Belediyesi ile bağlı bulundukları belediyeleri suçluyor.

SEMPOZYUM

Suçlamalar ve rant iddiaları ötesinde, selden geriye kalanlar arasında, geçen yıldan kalan bir uyarı var.

Geçen yıl CHP İstanbul İl Örgütü yüze yakın bilim adamının katıldığı bir sempozyum düzenliyor. Bilim adamlarının yanı sıra, sempozyumu siyasal partilerden, bu arada AKP’den de, belediye meclis üyeleri izliyor.

Farklı konuların yanında, sel, yağmur, dereler de, sempozyumda ele alınıyor:

Yazının Devamını Oku

Çok utandım çok

12 Eylül 2009
BİR suçlu var. Yargı.<br><br>Bir suçlu daha var. Bilirkişiler.

Bir suçlu daha var. Asıl suçlu bu üçüncü suçlu. CHP’li belediyeler, 44 yıl İstanbul’u yöneten CHP belediyeleri.

Ya son on beş yıldır İstanbul’u yöneten RP-AKP zihniyeti? Tayyip Erdoğan ile başlayan, bugün Kadir Topbaş ile süren on beş yıllık dönem? Ona yanıt şu:

“Sel ile birlikte İstanbul’da yaşanan olayların düzenlenmesinde sorunlar olabilir, bizden de olabilir”.

HER SÖZCÜKTE BATMAK

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş dün basın toplantısı düzenliyor.

Topbaş’ı dinliyorum. Kullandığı her sözcük, Topbaş’ı biraz daha yerin dibine iterken, bendeki utanç biraz daha artıyor. Utanıyorum, çünkü:

Topbaş, suçluların telaşıyla, sel felaketinin faturasını başkalarına çıkarmaya çalışıyor.

Başta eski ve yeni CHP belediyelerini suçluyor, “bakın onlar neler yaptı” edasıyla, örnekler vererek.

Yazının Devamını Oku

Tonga diye bir ülke bilir misiniz

11 Eylül 2009
JAPONLAR boş lafla oyalanmıyor. Başlarına bir felaket geldiğinde, kim sorumluysa, istifa bile değil, genellikle intihar ediyor.

Sorumluluk üstlendiği halde, orada başarısız olmayı, üstüne üstlük bir felaket karşısında aciz duruma düşmeyi onur meselesi yapıyor. Onun için intihar ediyor.

İntihar Japonlara özgü, ulusal kimliğin parçası. Başka ülkelerde istifa örnekleri var, hem de yakın zamanda.

GEREKÇE YOK

Dünkü Milliyet’te bellekleri tazeleyen, çarpıcı bir haber var.

- Geçen hafta Makedonya’da bir gemi kazası yaşanıyor, 18 kişi ölüyor. Gemi aşırı yükleme nedeniyle batıyor. Makedonya Ulaştırma Bakanı istifa ediyor.

- Geçtiğimiz ağustosta Tayvan doğal afet yaşıyor. Tayfun 750 kişinin ölümüne yol açıyor. Tayfunun vuracağı belli olduğu halde, yeterli önlem almayan Başbakan Liu Çao Şiuan istifa ediyor.

- Domuz gribine yakalananlar Arjantin’de hızla artıyor, haziranda ölenlerin sayısı 26’ya yükseliyor. Sağlık Bakanı Ocana istifa ediyor.

- Bir silah fabrikasında

Yazının Devamını Oku

Emir büyük yerden

10 Eylül 2009
O teknik eleman, ismini ve görevini vermek yanlış, hukuka uygun davranıyor, yasaya aykırı bir işleme ortak olmuyor.

Doğan Grubu’na yapılmak istenen bir işleme “bu haksız” diyor, işlemin yasal olmadığına inanıyor ve uygulamıyor.

O eleman iki gün sonra görevden alınıyor. Görevden alınmakla kalmıyor, hakkında soruşturma açılıyor. Yasaya aykırı bir işlemi durdurmuş olduğu için.

Teknik elemanların hepsi bu örnekteki gibi değil. Bir gurup gelirler kontrolörü ne yazık ki, başka ölçülere sahip, onlar o başka ölçülere görev davranıyor.

Doğan Grubu’nu aylardır didik didik eden bir gurup gelirler kontrolörü “tarihte emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler” değil, tarihte emsali görülmemiş bir cezaya imza atıyor.

Doğan Grubu’na kestikleri ceza, bırakın Türkiye’yi, Avrupa’nın bile dudağını uçuklatıyor. Haksız, yasalara aykırı, baştan sona kasıt içeren bir ceza.

MÜTHİŞ YANIT

Bir süre önce belediye İstanbul’da bir okul yıkıyor, okul.

Okulun yıkılacağı haberini alan yöneticiler, Türkiye’nin en yüksek makamına başvuruyor. Daha yükseği yok. Oradan gelen yanıt müthiş:

Yazının Devamını Oku

Adana Demirspor’la kaçan fırsat

9 Eylül 2009
FUTBOL maçı değil, sanki sazlı, sözlü parti mitingi.

Tribünlerden yükselen posterlerde Che Guevara ile Deniz Gezmiş yan yana. Orak-çekiç figürleriyle yoldaş, barış, özgürlük, kardeşlik lafları iç içe. Asi çocuklar, sosyalistler, gençlik pankartları o tribünlerde herhalde ilk kez yer alıyor.

Binlerce futbolsever zafer işareti eşliğinde, İtalyanca Çav Bella şarkısını söylüyor. Sahadaki İtalyan takımına selam göndermek adına.

İŞÇİLERİN TAKIMLARI

Geçen hafta Adana çok farklı bir futbol maçına sahne oluyor.

Adana Demirspor ile İtalya Serie (A) takımlarından Livorno Adana’da karşı karşıya geliyor.

Adana Demirspor takımını demiryolu işçileri kuruyor. Livorno takımını da, liman işçileri.

Demiryolu ve liman işçilerinin takımları Adana’da buluşuyor. Irkçılığa karşı dostluk maçında.

İtalya’da ırkçılığa karşı her yıl turnuva düzenleniyor. Turnuvanın demirbaş takımlarından biri Livorno.

Yazının Devamını Oku

Militan gazetecinin HSYK telaşı

8 Eylül 2009
İTİRAZ tam militan tavır içinde:

“Siz kurulu bu biçimde oluşturursanız, Ergenekon savcıları görevden alınır.”

Üç gün önce, cumartesi günü Adalet Bakanı Sadullah Ergin İstanbul’da bir gurup gazeteciye yargı reformu ile Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun (HSYK) yeni oluşum biçimine ilişkin brifing veriyor. Gazeteciler arasında ben de varım.

Bakan Ergin her soruya duyarlı, hazırladıkları taslakların kamu oyunda tartışılmasını istiyor:

“Bu tabu değil, taslaktır, değişebilir, illa böyle olacak diye bir tavrımız yok.”

Bakan bir adım daha ileri gidiyor, bu taslakların önümüzdeki günlerde çeşitli illerde düzenlenecek çalıştaylarda tartışılacağını ekliyor.

OLUMLU VE OLUMSUZ

Yargı reformu ile HSYK’nın, AB ölçülerine uygun hale getirilmesi, AB’nin talebi. Adalet Bakanlığı hem bu talepten, hem Türkiye’deki ihtiyaca cevap vermekten yola çıkıyor.

Temel sorun

Yazının Devamını Oku

DTP bütün Türkiye’nin partisi olabilir

5 Eylül 2009
DTP’nin kuruluş aşamasında, dört, beş yıl önce, Leyla Zana ve rahmetli Orhan Doğan ile (ben Kürt değilim, sadece soyadı benzerliği) saatler süren görüşmelerim var.

Her görüşmede aynı sözü duyuyorum, “kurulacak parti Kürtlerin değil, bütün Türkiye’nin partisi olacak”.

Bu niyete rağmen, aradan geçen zaman DTP’yi ne yazık ki, bırakın Kürtleri, hatta Kürtlerin PKK’ya yakın kanadının partisi haline getiriyor.

DTP, PKK’nın siyasi kanadı gibi. Çözüm için önerisi ise, genel demokrasi istemi. DTP demokrasiden ne anlıyor, demokrasiyi nasıl tanımlıyor, hâlâ belli değil.

Buna rağmen, yıllar sonra bugün, DTP bir şans yakalıyor. Türkiye’nin partisi olma şansını.

 

BİLGESAM

 

Yazının Devamını Oku

Asıl zorlanan Ermeni iktidarı

4 Eylül 2009
KRİTİK bir cümle Ermenistan’ı karıştırıyor. Türkiye ile Ermenistan arasında imzalanan protokoldeki o kritik cümle şu:<br><br>“İki ülke de, iyi komşuluk ilişkileri anlayışıyla bağdaşmayacak herhangi bir siyaset izlemeyeceklerini taahhüt eder”.

Bunun Türkçesi, Ermeniler ve Ermeni Diasporası bundan böyle soykırım lafını ağzına pek alamayacak. Özellikle Ermeni diasporası bu nedenle şokta. Türkiye-Ermenistan ilişkilerini normalleştiren protokol, Türkiye’den çok, Ermenistan’da olumsuz yankılanıyor.

İKİLİ İTİRAZ

Hem Türkiye’de, hem Ermenistan’da itiraz edilen diğer cümle tarihsel boyutla ilgili. Soykırım var mı, yok mu, varsa kim yaptı, sorusu.

Türkiye şimdiye kadar soykırım tartışmasında “tarihçiler araştırsın” diyor. Konu bu protokolle birlikte, alt komisyona gidiyor. Alt komisyonda siyasiler ve yabancı uzmanlar var.

Türkiye’nin temel diplomatik ilkesi, sorunları hep karşılıklı görüşmeye dayandırması. Ankara şimdi bundan vazgeçiyor, görüşme alt komisyonda.

Buna karşılık, Ermenistan muhalefeti soykırımdan o kadar emin ki, “hâlâ neyin araştırılması” havasında. Onun için, onlar da bozuk.

Türkiye’de protokole karşı çıkanlar, “soykırım müzakereye açıldı” derken, Ermenistan’da karşı çıkanlar, “soykırımı yok etmek istiyorlar” itirazında.

ERMENİ AVANTAJI

Yazının Devamını Oku