Yalçın Doğan

Diyarbakır’da yirmi yıllık emek

16 Mart 2010
DEVLETİN önünde çeşitli kaynaklardan elde edilen istihbarat raporları var. Maçlarla ilgili.

O raporlarda Diyarbakırspor’un gerek Bursaspor, gerekse İstanbul Büyükşehir Belediyespor maçlarında olay çıkartanların PKK’lı olduklarına ilişkin tek bir bilgi yok. Raporlara göre, onlar PKK’lı değil.

Ateşli taraftar, demek belki yanlış olur, maçlarda olay çıkartanların derdi başka. Onların yürekleri cız ediyor. Cız ettikçe, çileden çıkıyorlar.

Biri maçla bağlantılı, diğeri siyasi, iki çok farklı olay Diyarbakır’da yürekleri kanatıyor.

BURSA’YA CEZA BEKLENTİSİ

Maçla bağlantılı olan, ligin ilk yarısında Bursa’da oynanan Bursaspor-Diyarbakırspor maçı ile ilgili.

O maçta birileri, Diyarbakırspor aleyhinde, “PKK dışarı” diye çok çirkin tezahüratta bulunuyor. Diyarbakır yönetimi takımı ligden çekeceğini söylüyor, araya siyaset ve spor dünyasının önde gelenleri, bakanlar giriyor,  kulüp yatıştırılıyor.

Ama, Bursaspor’a ceza verilmiyor. Oysa, Diyarbakır’da insanlar uzun süre bu hakaretin ceza görmesini bekliyor.

Ceza gelmeyince adalet duygusu zedeleniyor. Ayrımcılık yapılıyor duygusu körükleniyor. Bunu üstünden atamayanlar, Diyarbakır’daki maçta Bursaspor’un anasından emdiği sütü burnundan getiriyor.

Yazının Devamını Oku

Yolsuzluk ‘Komisyona havale’ değilse

13 Mart 2010
SENİN, benim cebimden çalınıyor o paralar. Hepimizin bugününden ve geleceğinden çarpılıyor.

Yıllardır gelen çalıyor, giden çarpıyor. Bunun adına genel olarak, yolsuzluk deniyor.

Sel, deprem ya da bir başka doğal afette bu kadar çok insanın hayatını kaybetmesi, binaların kibrit kutusu gibi yıkılması, hatta durup dururken aniden çökmesi yolsuzluk yüzünden.

Özelleştirmede, yatırımlarda, ihalelerde, satın almalarda, kiralamalarda, akla gelebilecek çeşitli ekonomik faaliyette katakulli dönüyor. Yolsuzluk tek taraflı değil. İki taraflı, bir yanda devlet, öte yanda özel sektör. Biri rüşvet alıyor, öteki veriyor.

Yolsuzlukla mücadele için kurulmuş Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün Türkiye verileri hiç iç açıcı değil. Türkiye şeffaflıkta alt sıralarda.

Yazının Devamını Oku

Denizde parçalanan hayatlar

12 Mart 2010
EMEKLİ ya da muvazzaf askerlerin, komutanların çocukları Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ ile görüşmek için, ondan randevu istiyor.

Bir organizasyon değil. Bir platform değil. Aylardır, özellikle son haftalarda yaşanan olayları anlamaya çalışmak için, çocukların fikri.

Özellikle Deniz Kuvvetlerinden emekli olmuş ya da halen çeşitli görevlerde bulunan subay ve komutan çocukları hukukun yanı sıra, ne olup bittiğini öğrenmek üzere, adım atmak istiyor. Uygun çare olarak, akıllarına Orgeneral Başbuğ ile görüşmek geliyor.
HASDAL SİVİL CEZAEVİ GİBİ

Şu ya da bu iddia altında, örneğin Balyoz Darbe İddiası ile pek çok asker tutuklanıyor. Tutuklananların önemli bölümü denizci.

Yazının Devamını Oku

Yanlış anlaşılmasın, burası İtalya

11 Mart 2010
ASINDAN geliyor, basını sansür altına alıyor. Her şey basını tehditle başlıyor.

Avanti gazetesinin genel yayın müdürü Mussolini siyasete geçince, 1919’da Başbakan olur olmaz, önce seçim yasasını değiştiriyor. Arkasından basına göz açtırmayacak yasa maddelerini sıralıyor. Sonrası malum. İtalya, makarnası ile birlikte faşizmi de ünlü bir ülke haline geliyor.

İtalya’da yine basından gelen bir siyasetçi, Berlusconi, doksan yıl önceki dersini iyi çalışmış öğrenci gibi, bugünlerde basına parmak ısırtan sansür uygulamakla meşgul. Yerel seçimlere bir kaç hafta kala.

Bu ay sonunda İtalya’da yerel seçimler var.

Başbakan Berlusconi yerel seçimler öncesinde, ülkenin en etkin devlet kanalı RAİ’de siyasi tartışma programlarını yasaklıyor.

Yazının Devamını Oku

Önce derelerin intikamı şimdi kerpiç darbesi

10 Mart 2010
SİZE bir tarih. 2007 Aralık. CHP milletvekili Tayfur Süner Türkiye’de depremlere karşı alınacak önlemlerle ilgili Meclis Araştırma önergesi veriyor.

Size ikinci tarih. 2010 Ocak. Süner’in verdiği araştırma önerisi üzerinden iki yıl geçiyor. TBMM Deprem Riski Araştırma Komisyonu, iktidar sayesinde, ancak iki yıl sonra kurulabiliyor. Komisyon ilk toplantısını 3 Şubat’ta yapıyor, bir ay önce.

Türkiye deprem ülkesi değil mi? Bunu bilmeyen yok, değil mi? Hele de, her şeyi gayet iyi bilen iktidar, bu bilgiyi ıskalamaz, değil mi?

Ama, ilk toplantı önergenin verilmesinden ancak iki yılı aştıktan sonra.

Sel basınca, insanlar kitle halinde ölünce, gerekçe hazır, derelerin intikamı. Sanki o derelere bina yapılmasına sen, ben göz yumduk. 15 yıldır İstanbul’u sen, ben yönetiyoruz sanki.

Depremde insanlar kitle halinde ölünce, gerekçe yine hazır, kerpiç darbesi.

YENİ ATANMIŞ

3 Şubat’tan bu yana anılan Meclis araştırma komisyonu kurumları çağırıyor ve dinliyor. Temel soruyu sorarak:

“Depreme karşı siz nasıl önlem alıyorsunuz, nasıl hazırlanıyorsunuz?”

Yazının Devamını Oku

Kadınlardan Çankırı yargıcına sevgilerle

9 Mart 2010
FRANSA’nın Lyon kenti, Noel günü.

Orada yaşayan bir Türk kadını İstanbul’u canhıraş bir sesle arıyor, “Bana yardım edin”. Aradığı numara 90-212-656 96 96, Hürriyet Aile İçi Şiddet Acil Yardım Hattı. 2006’dan bu yana bu hatta 18.000 telefon geliyor, bazen Lyon’dan, bazen Almanya’dan, Avustralya’dan ve Türkiye’de 78 ilden. Hürriyet’in Aile İçi Şiddetle Mücadele Kampanyası dördüncü yılını dolduruyor.


Dünkü konferansta Hürriyet İcra Kurulu Başkanı Vuslat Doğan Sabancı bu süreci anlatırken, Hürriyet’in mücadele kararında töre cinayetine kurban giden Güldünya’nın kaderinin rol oynadığını söylüyor.

EN YAKINDAN BAŞLAMAK

İnsan hakları ihlali diyince, akla önce kadın hakları geliyor. Kadın hakları deyince, En yakından başlamak gerekiyor, aile içinden. Hürriyet işe en yakından başlıyor. Sadece Acil Yardım Hattı kurmakla kalmıyor, konferanslar ve çeşitli girişimler yanında mahalle mahalle eğitime yöneliyor. Dört yılda fiilen 8.577 kişiye yardım ediyor.


Bunların yüzde 46’sı yardım, yüzde 6’sı acil yardım, yüzde 20’si başkası için yardım, yüzde 20’si de güvenlik güçlerinin bilgi edinmek için başvurularından oluşuyor. Vuslat Doğan Sabancı gelinen noktayı şöyle vurguluyor:

“Şiddet gören kadınların artık danışacağı bir yer var.”

Yazının Devamını Oku

Silah lobisi yetmedi

6 Mart 2010
DENKLEM şimdi tersine dönüyor.<br><br>Amerika’da Ermeni Lobisi daha güçlü. Amerika’da Musevi Lobisi daha güçlü. Kimden daha güçlü? Silah lobisinden.

Yıllardır ve hele Amerika savaş halinde ise, hele bizim gibi ülkelere silah, savaş malzemesi ve savaş uçağı satışı tavan yapıyorsa, diplomatik alanda, siyasi alanda Amerika’da son söz silah lobisinin oluyor.
Bu kural önceki gün kırılıyor. Ermeni soykırım tasarısı Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi’nde kabul ediliyor.
Oturumu yöneten başkan şöyle yapmış, oylamayı böyle uzatmış filan, hikaye. Oylamadan hemen sonra Amerika’da farklı çevrelerle konuşuyorum. Tasarının kabulünde iki ana neden var.
1- Obama, Ermenistan’la imzalanan protokolün TBMM’de onaylanmasını istiyor. Şu ana kadar böyle bir onay yok. O protokolü Ermenistan delmesine rağmen, Obama ısrarını sürdürüyor ve ısrar yerine  gelmiyor.
2- Ermeni Lobisinin yanı sıra, önceki yıllarda Türkiye’nin yanında yer alan Musevi Lobisi, bu  kez Türkiye aleyhine çalışıyor. Musevi Lobisi, her fırsatta İsrail’e saldıran Tayyip Erdoğan’dan intikam alıyor.
MÜŞTERİ MEMNUNİYETİ
Durumun vahametini fark eden Amerikan silah lobisi, Türkiye lehine devreye giriyor. I-ıh, olmuyor, tutmuyor, silahçıların nefesi yetmiyor.

Yazının Devamını Oku

Kaş aldırma, deve eti, matkap vaziyeti

5 Mart 2010
DANTEL ipi, diş dolgusu, şoför eğitim kursu, telefon onarımı, araba kiralama, veteriner, badana malzemesi, aspiratör, bir haftadan fazla süren yurtdışı turları, film tabetme, enjektör.

Daha sayabilirim. Bu saydıklarım enflasyon hesaplanırken, enflasyon sepetinde yer alan ürün ya da hizmetlerden bazıları. Bunlara bakılarak, enflasyon mu hesaplanır? Geçim açısından, bunların fiyatı artsa ne olur, artmasa ne olur.

Halkı ilgilendiren enflasyonu hesaplamak için, ben asıl günlük tüketim ürünlerindeki fiyat artışlarına bakarım.


Enflasyon hesabında bir sepet var. O sepette yaklaşık 446 ürün ve hizmet yer alıyor. Hesap yapılırken, o ürün ve hizmetlerin fiyat artış ortalaması alınıyor. Pil, sinema bileti bu kadar, dana eti, muz, okul kitabı şu kadar artmış gibi. Bunlardaki artışla aylık ortalama fiyat artışı bulunuyor.

NASIL BİR SEPET


Yazının Devamını Oku