Yüzde 60’lık muhalefet hazan yaprakları gibi...

BAŞBAKAN Davutoğlu, koalisyon görüşmelerinin birinci turunu bayrama kadar tamamlayabileceğini açıkladı.

Haberin Devamı

AKP, 7 Haziran seçim sonuçları ile girdiği ‘şok’tan sonra kendisini toplamaya başladı. Meclis Başkanlığı, altın tepsi içinde kendisine sunulunca, Saray ve etrafında, muhalefetin mevcut siyasi durumu yönetemeyeceği düşüncesi ağırlık kazanmaya başladı ve erken seçim, denemeye değer bir alternatif olarak öne çıktı... Cumhurbaşkanlığı külliyesi, her gün iftar taamları ile dolup taşıyor, gelenler sadece lezzetli iftariyeliklerden tatmakla kalmıyor, Cumhurbaşkanı’nın gururunu okşayacak kuvvetli alkışlarla cesaret de veriyorlar ve ‘diş kiralarını’ alıp ayrılıyorlar. Koalisyon görüşmeleri, bu şartlar altında, teşbihte hata olmaz, nafile namazı kılmaya benziyor.
Farz namazlarına bağlı olmayan nafile namazları, boş vakitlerde sevap kazanmak niyetiyle kılınır. Siyaset jargonunda da, beyhude sonuçlanacak liderler arası temas, kamuoyunda, ‘görüşmeleri yaptım, ama muhalefet uzlaşmadı’ algısı yaratmak amacına hizmet eder.
Nafile namazları arasında bulunan istihare namazı, müminin, herhangi bir işin sonunun kendisi için hayırlı olup olmayacağını anlamak için kıldığı namazdır. Yine, nafile namazları arasında bulunan yolculuk namazı, çıkılacak bir yolculuğun akıbetinin hayırlı olması için kılınır. Başbakan, Cumhurbaşkanı ve külliyesini, koalisyon müzakereleri için, kırmızı çizgiler olarak açıkladığı için, üzerine aldığı görev gereği yapacağı görüşmeler, yeni seçim yolculuğunun istiharesi için, bir nevi iman tazelemesine yarayacak olup, herhangi bir siyasi çözüm üretmesi mümkün görünmemektedir. Muhalefet partilerinden mahcup bir tonda sızmaya başlayan, ‘fedakârlık yapmaya hazırız’ mesajlarının da bu saatten sonra işe yarayacağı şüpheli görünüyor, fedakârlık yeterli olmaz, ‘Cumhurbaşkanı’ndan özür dilenmesi’ şartı da gündeme gelebilir.
Sonuç olarak, % 60’lık muhalefet bloğu, “mübarek yaz ramazanı”nda, hazan yaprakları gibi...
Sühan ÖZKAN

Haberin Devamı

‘Thyssen Krupp işi ağırdan mı alıyor’

“KRUPP, Essen bölgesinde yerleşik 400 yıllık geçmişe sahip Alman aile. Aile, sanayici geçmişi, çelik, silah ve mühimmat üretimiyle ünlüdür. Aile şirketi olan Friedrich Krupp AG Hoesch-Krupp 20. yüzyılın önde gelen şirketlerinden oluşmuştur. 1999 yılında Thyssen AG ile birleşerek ThyssenKrupp AG adını almıştır. Alman sanayi grubu ThyssenKrupp AG, her yıl düzenlediği Uluslararası Liderler Buluşması’nı İstanbul’da düzenledi. 23-24 Haziran 2014 tarihlerinde İstanbul’da gerçekleşen Regional Forum’a, Avrupa, Afrika ve MENA (Ortadoğu, Kuzey Afrika) Bölgesi’nden gelen 300’ü aşkın üst düzey yönetici katılmıştı. Stratejik açıdan Türkiye’nin öneminin vurgulandığı forum kapsamında basın mensuplarıyla bir araya gelen ThyssenKrupp Elevator AG İcra Kurulu Üyesi, Finans ve Mali İşler Müdürü Ercan Keleş, Türkiye pazarındaki yeni trendler, özellikle Türkiye ve bölgesine yönelik hedefleri hakkında açıklamalarda bulunmuştu. ThyssenKrupp Elevator, İstanbul ve İzmir metroları; Antalya ve Ankara havalimanları; Rixos Premium, Kervansaray, Kaya, Princess, Crown Plaza, Dedeman, Sueno Golf otelleri; IKEA, Forum, Carrefour, Migros, Gima, Real, Bauhaus, Ankamall, Optimum, Özdilek alışveriş merkezleri gibi çok sayıda mekâna imza atmış. Böyle etkin projelere imza atan ThyssenKrupp’un son dönemde, Türkiye’de üstlendiği işleri yavaşlattığı, yüklendiği işleri söz verdiği tarihte teslim etmediği; dolayısı ile Türk yatırımcıları mağdur ettiği yönünde ciddi şikâyetler dillendiriliyor. Türk savunma sanayisinde özellikle denizaltı projeleri de gerçekleştiren ThyssenKurrup’a bağlı Uhde GmbH şirketinin taahhütlerini yerine getirmeyi geciktirdiği yönündeki şikâyetler gün geçtikçe artıyor. Şimdilik bekleyip göreceğiz, bakalım ThyssenKrup ‘iş yavaşlatma’ iddiaları konusunda ne açıklama yapacak.” Bunları anlatan mı? Bir taşeron firmanın temsilcisi...

Haberin Devamı

Bir hatırlatma

ÂŞIK Mahzuni, ‘Hacı Bektaş’ adlı şiirinde şöyle diyor:
“Mahzuni ünümüz bizim/Bulunmaz kinimiz bizim/Cahil bize dinsiz demiş/Sevgidir dinimiz bizim.”


İlgezdi’ye sorular yetmiyor


ATAŞEHİR Belediye Başkanı Battal İlgezdi’ye, okurlarımızdan gelen anlaşılmayan bazı sorulara açıklık getirmesini istedik. O da, bazı tekrarlar olsa da şöyle dedi: “2004 ve 2005 yıllarında belediye başkanı olmadan 4 yıl önce aldığım 1.113 metrekarelik arsayı, 17.05.2011 yılında kat karşılığı inşaat sözleşmesi ile müteahhide verdim. Belediye Başkanı koltuğuna oturduğumda da İçişleri Bakanlığı’na mal beyanında bulundum. 24.12.2013 ve 12.03.2015’de 2 daire sattım. Sattığım bu kişiler arasında Kılıçdaroğlu ailesinden kimse yoktur. Tapu kayıtları açık ve sarihtir. Geri kalanını ise eşim ve büyük kızım adına tapulandırdım. Taşyapı’dan 16 ay önce alınan rezidans, yani konutların toplam bedeli 3.168.000 TL’dir. Toplamı brüt 467 metrekaredir (bunun içinde merdiven boşluğu, otopark payı, sauna, hamam, spor salonu vb. sosyal tesislerdeki ortak alan paylar dahildir).”
Bir soru daha: “Burada kaç emsal inşaat vardır. İlgezdi’ye 17 daire düştüğüne göre, kaç m2 inşaat yapılmıştır? İmar izninde İlgezdi’nin imzası var mıdır?”

Haberin Devamı

‘Plan itirazlarını ben yazdım’

“FATİH planlarına yürütmeyi durdurmayla ilgili yazınızda, 2014’te planlara benim itiraz etmediğim ve meclis üyeliğine aday gösterilmediğim belirtilmiş. Bu, tamamen gerçeğe aykırıdır. 2014’te meclis üyesi adayı olmadım, hedefim vekillikti ve meclis üyesi iken bu itirazların tamamını ben yazdım. Siyasi amaçlarla bu yanlış haberleri yaptıranların kim oldukları zaten haberinizde mevcut. Takdiri parti kamuoyumuzun ‘solduyulu’ üyelerine bırakıyorum.”
Gülay YEDEKÇİ
CHP İstanbul Milletvekili

GÜNÜN SÖZÜ

“Kahvenin olmuşu değirmene girmez.”
(Katip Çelebi)

Yazlıklara saygı gelmeden ülkede demokrasi olmaz

ALMANYA’dan emekli doktorum. 10 yıl kadar önce, Bodrum’a yakın fakat gürültü patırtıdan uzak olsun diye Güllük’te bir yazlık aldım. Gelgelelim burada da sükunete hasret kaldım. İki gün önce yazlığıma kavuştuğum akşam hoşgeldine gelen komşularla dertleşirken birisi sizin köşenizden kesilmiş iki yazı çıkardı. Okuyunca hayretler içinde kaldım. Çünkü, doktor tabiriyle sanki bizim sitenin röntgeni çekilmişti. Ben bu ismi bir yerden tanıyorum diye düşünürken Ertuğ Karakullukçu’nun Hürriyet Avrupa’da her gün yazdığı yazıları hatırladım ve artık niye yazmıyor diye üzüldüm. Yazlıklar konusundaki her satırı haklıydı ve ben Almanya’da yaşadığım, orada böyle başkalarını rahatsız eden şeylere hiç rastlanmadığı için bunlar beni yıllardır fazlasıyla rahatsız ediyordu.
Yazlıklardaki ortak alan talanının, patırtı gürültünün en baş sebebi insanlarımıza maalesef hakim olan saygısızlıktır. Herkes sadece kendisini düşünüyor ve maalesef komşusunun huzurunu, haklarını düşünen yok. Benim evimin karşısındaki bir aile 15 metrekarelik bir ortak alan parçasını geçtiğimiz kış kendi bahçesine katıvermiş. Bunu benim aklım almıyor, Almanya’da böyle bir utanmazlığı hiç kimse düşünemez, çünkü asla cezasız kalmaz. Burada kimi kime şikayet edeceğimizi şaşırıyoruz, düşünün ki aynı haltı birkaç yıl önce bizim bir site yöneticisi de yapmıştı.
Gürültücü komşu olayı ise bir saygısızlık klasiği halinde. Gece yarılarına kadar misafirlikler, terasta TV eşliğinde şamatalı kağıt oyunları olur mu? Almanya’da olmaz ama Türkiye’mizde oluyor işte. Benim naçizane kanaatim odur ki karşılıklı insan saygısının olmadığı yerde demokrasi de olmaz, kendimizi aldatırız o kadar.
Uzatmadan bir de Güllük körfezinin önemli meselesine temas edeyim. Balık çiftlikleri maalesef sahilleri göz göre göre zehirliyor. Çoluk çocuk denize girilen sahiller balik yemleri yüzünden bulanık ve köpük köpük. Bir doktor olarak buna isyan ediyorum. Evet balık çiftlikleri memleket ekonomisini katkı sağlıyor, bize ucuz balık yediriyor fakat işin insan sağlığı ve turizm boyutu daha az önemli değil. Çiftliklerin, bütün dünyadaki benzerleri gibi açık denize çıkarılması münasip olacaktır. İnsan sağlığı konusundaki bu ciddiyetsizliğe bir an önce son verilmesini temenni ediyoruz.
Size ve Ertuğ Bey’e teşekkürlerimizi sunuyor, selamlarımızı gönderiyoruz.
Dr. Halit ASKER- GÜLLÜK

Haberin Devamı

İlk kurşun savaşının önemi ve Milli Mücadele tarihi

15 MAYIS 1919’da emperyal güçlerinin destek, ve koruması altında Yunan askerleri İzmir’e çıktılar. Önce Urla ve Çeşme dahil bütün yarımadayı işgal ettiler. Daha sonra, Yunan askeri gücü Ege bölgesini adım adım işgal etmeye başladılar. Kuzey’de Bergama ve Ayvalık işgal edildi. Güney yönünde Torbalı, Bayındır, Tire, Nazilli ve Aydın birer birer Yunan egemenliği ve denetimi altına alındı. Bütün bu işgaller 12 günde tamamlandı. Bayındır ve Tire’yi işgal eden Yunan ordusu, Ödemiş’e giremiyordu. Efeleri ve zeybekleri ile ünlü olan Ödemiş’te bir devinim vardı. Genç kuvayı millyeciler örgütlenmişlerdi. Askeri silah deposu ele geçirildi ve silahlar halka dağıtıldı. Kuvayı Milliye Hükümeti kuruldu. Halkın katılımı ve genç yedek subayların etkinliğiyle Yiğit ordusu adı verilen bir güç oluşturuldu. Jandarma komutanı Yüzbaşı Tahir Fethi bu ordunun başına geçti. Yedek subaylıktan henüz dönmüş olan Ali Orhan bey (İlkkurşun), bir araya gelen 13 yedek subayın oylarıyla cephe komutanı seçildi. Kuvayı Milliye Hükümetinin başına Kaymakam Bekir Sami Bey getirildi. Ödemiş Hükümeti İzmir’deki Yunan Kuvvetleri komutanına, Ödemiş’e gelmeyiniz, artık söz değil silah konuşacaktır, diye sert bir telgraf çekti. Ardından bütün telgraf hatları ve tren yolu tahrip edildi. Yunan birliklerini karşılamak üzere Hacı İlyas tepesinde mevzi tutuldu. 31 Mayıs’ı 1 Haziran’a bağlayan gece sabaha kaşı Hacı İlyas Tepesi’nde beş saat süren bir savaş oldu. Bir işgalci orduya karşı, bir avuç genç yedek subay, halk ve zeybekler kendilerinden on misli, yirmi misli daha büyük olan Yunan ordusuna karşı savaştılar.
İstiklal Savaşı kazanılınca bu tepeye İlkkurşun Tepesi adı verildi. Bütün yerli ve yabancı yazarlar ve kaynaklar bu savaşın halk tarafından örgütlenen ilk direniş olduğunu kabul ettiler. Genel Kurmay Harp Tarihi Dairesi, bu savaşın ayrıntılarını ve krokilerini yayınladı, bu savaşın Milli Mücadele’de halkın örgütlenerek katıldığı ilk kuvayı milliye savaşı olduğunu kabul edip onayladı. Bu savaşa katılanlara TBMM kararıyla İstiklal Madalyası verildi. Bu savaşın ayrıntılarını, Ödemiş’te kurulan ilk kuvayı milliye örgütünü yerli ve yabancı belgelerle ‘Kuvayı Milliye’nin Kuruluşu’(Cumhuriyet Kitapları) adıyla bir kitap halinde yayınladım. Ayrıca yeni ilaveler, savaşa katılanların fotoğraflarıyla birlikte Ödemiş Belediyesi bu kitabı ‘İlk Kurşun Savaşı-Ödemiş Direnişi’ adıyla 2013’te yayınladı.
Şimdi bu tarihi savaşın olduğu İlkkurşun Tepesi, “Çifte yol yapılacak” gerekçesiyle tahrip edilmek isteniyor. Bu savaş bütün kuvayı milliyecilerin önem verdikleri bir halk direnişidir. İlkkurşun köyü buna karşıdır, bütün Ödemiş halkı bu doğa ve tarih tahribatına karşıdır. Bugün de miting yapılacaktır.
Dr. Alev COŞKUN-Eski İzmir Milletvekili ve Turizm ve Tanıtma Bakanı

Yazarın Tüm Yazıları