Paylaş
“Kesinlikle hangi partiye oy vereceksiniz?”
“Alternatifi şu olsa yine aynı partiye oy verir misiniz?
Bu sorulardan, anket neticelerinin gerçekleri tam yansıtamadığı, yurttaşların zorunlu olarak seçim yaptığı, alternatifsizlikten bu sonuçların ortaya çıktığı okunabilir. Seçime katılacak çok parti olması bu gerçeği değiştirmez.
İktidarın kamuoyu yoklamalarında kendi oy oranlarını gayet yüksek göstermesi (ya da öyle çıkması) çok iyi bir taktik.
- Neden?
Ülkemiz seçmeninin ciddi bir bölümü (%15-20) istikrardan (güçlüden) yana oy kullanıyor. Yani birinci görünen (gösterilen) partiyi destekleme eğilimi gösteriyor. Bu bakımdan iktidar sürekli kendini çok yüksek, ulaşılması zor göstererek bu kitleyi kendisinde tutmaya çalışıyor.
Aslında üzerinde durulması gereken, aradaki farkı bu kadar açık gösterilmesi sonucun böyle çıkmayacağından korktuklarını işaret ediyor. Ancak bunun gündemde kalması sonucun seçim zamanı aynen gerçekleşmesini sağlıyor.
- Peki ne yapmalı?
Merkez sol toplandı. Merkez sağ (Cumhuriyetçi sağ) da toplanmalı. DP’nin yeni liderinin MHP düşüncesine uzak olduğunu kimse söyleyemez. DP’nin MHP’ye katılması, MHP’yi daha merkeze çeker. İktidar partisine, tabanı açısından ciddi rakip oluşturur. CHP’ye kesinlikle oy vermeyecek seçmen MHP’ye, MHP’ye kesinlikle oy vermeyecek seçmen CHP’ye oy verir. Tüm dengeler ve seçim anketleri altüst olur.
Bu açılım ilk etap da CHP’yi tek başına iktidar yapar. Ana muhalefet (geleceğin iktidar alternatifi) MHP olur. İktidar da, muhalefet de Cumhuriyetçi olur. Bu tabloda; istikrardan (güçlüden) yana oy kullanan seçmen (%15-20) mevcut iktidarı desteklemeyi bırakır.
Unutulmaması gereken matematikle yön verilemeyen siyasi eylemlerin, matematiksel sonuç doğurmasıdır. Çok desteklenirseniz çok temsil edilirsiniz. Mevcut iktidar bunu iyi yapıyor.
Ali ASLIYÜKSEK
İnşaat Mühendisi
AKP’nin sağlığa katkısı; 8 TL
Sağlıkta reform bir aldatmacadır
TÜKETİCİ Hakları Derneği Genel Başkanı Turhan Çakar, sağlık üzerine şunları anlatıyor:
“Sağlıkta reform aldatmacası su yüzüne çıktı. ‘Sağlıkta reform’ paketiyle herkese eşit, kaliteli ve bedelsiz sağlık hizmeti sağlanacağı söylendi. Ancak, tam tersi yapıldı. Ayakta tedavide hekim ve diş muayenesi için katılım payı alınmaya başlandı. Bu uygulama karşısında yoksul ve dar gelirli yurttaşlar çaresizlik içine itildiler.
25 Mart 2010 tarihli Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliği’ne ve şu andaki uygulamaya göre; ikinci ve üçüncü basamak resmi sağlık kurumlarında 8 TL, özel sağlık kurumlarında ise 15 TL katkı payı alınmaktadır.
Kuyruklar kalktı, dendi. Ancak kalkmadı. Sabah 05’te hasta listesine girme, kayıt memuru önünde, poliklinik, tetkik için muayene sıraları, bazı tetkikler için 3-6 ay bekleme sırası... Sonuç vermek için yeniden poliklinik önünde sıra...
Ücretsiz ve kapsamlı birinci basamak hizmeti vermesi gereken sağlık ocakları tamamen kaldırılarak aile hekimliğine geçilmiştir. Bu uygulamayla koruyucu sağlık hizmetleri ve ekip hizmeti kaldırılmıştır. Yerine ise aile hekimliği getirilerek hizmetler özelleştirilmiştir. Her bireyden kesilecek olan primler tepki çekmemek için seçimlerden sonraya ertelenmiştir.
Görüldüğü gibi, AKP’nin ‘sağlıkta reform’ paketi verilen vaatlerin tam tersi olarak bol katkı payı, bol kuyruk, bol tetkik, bol ilaç getirdi. Koruyucu hizmetler yetersiz hale getirildi. Hasta çok, iyileşen yok! ‘Sağlıkta reform’ paketi halkın sağlığını iyice bozdu!
Diyoruz ki; sağlık hizmetleri sosyal devlet ve kamu yararı gereğince ticarileştirilmek yerine tüm halka ücretsiz, eşit, yeterli ve etkin bir şekilde verilmelidir.”
Biliyor musunuz
CHP MYK’sının bugün, milletvekilliği adaylığı nedeniyle örgütlerde boşalan isimlerin yerine yeni atamaların yapılmasının, bu arada İstanbul İl Başkanı Nebil İlseven’in yeni il yönetim kurulu üyelerinin bugün açıklanmasının beklendiğini... m DOLMABAHÇE Medhal Salonu’nda cuma günü 17.00’de Ahmet Akgündüz’ün ‘Osmanlı’da Harem’ konulu bir konferans vereceğini... m BENGÜTÜRK TV’de bugün 21.00’de ‘Gündem Özel’ programında Özcan Pehlivanoğlu’nun Banu Avar ve Erem Erdem’le ‘İslam ve kapitalizm ekseninde Mısır ve Tunus’u konuşacaklarını..
TRT’den isteklerimiz var!
NE kadar özel radyo açılırsa açılsın TRT’nin sanatçı kadrosu ve arşiviyle yakınından bile geçemez bize göre. O bizim hem ilk göz ağrımız, hem de vazgeçilmezimizdir. Öyle olduğu içindir ki, memnuniyetimizin yanı sıra daha iyiye ulaşması için, istek, eleştiri ve sitemlerimizi de iletiriz. İşte onlardan birkaçı:
1- TRT’nin geçen yıl açılan TRT Nağme radyo kanalında, sadece ve sürekli müzik yayını yapılırken, bu yıl araya haberler sokulmuş ve nağmelerin ahengine yakışmayan, onu siyasetin sıkıcı, kısır haber ve demeçleriyle gölgeleyen bir ortamın doğmasına neden olunmuştur. Bundan vazgeçilmelidir.
2- Yıllardır önerdiğimiz ve beklediğimiz eski ve yeni sanatçılardan oluşan CD üretimi, son derece başarılı bir üretkenlikle istifademize sunulmakta ve bizleri memnun etmektedir. Ancak; öğrendiğimiz kadarıyla bazı besteci varislerinin telif talepleri nedeniyle sıkıntı yaşanmakta, bu da, Münir Nurettin Selçuk, Yesari Asım Arsoy, Selahattin Pınar gibi çok önemli besteci ve yorumcuları dinlemekten ve özellikle gençlerin tanıması ve sevmesi bakımından bizleri mahrum bırakmaktadır. Vârislerle bizzat görüşerek, hem onları memnun edecek, hem de kurumu sıkıntıya sokmayacak bir çözüm yolunun bulunacağına inanıyoruz.
3- TRT Nağme Radyosu gibi TRT Müzik Kanalı da, musiki özlemimizi gidermede çok önemli iki kaynak olarak evlerimizin sürekli konuğu durumundadırlar. Özellikle TV yayınları konusunda aşağıdaki hususların dikkate alınmasını bekliyoruz:
4- Salı akşamları yayınlanan ‘Akşam Sefası’ programının, ritmi ve seçilen eserler itibarıyla daha ziyade gençlere ve güncel beğenilere yönelik bir niteliği bulunmaktadır.
Merhum Ziya Taşkent, Mustafa Erses ve Kutlu Payaslı’nın yönettiği, hoş sadası hala kulaklarımızda olan ‘Radyo Sanatçıları Konserleri’ benzeri klasik niteliği de olan programların eksikliğini hissetmekteyiz. Ayrıca;
Ayın Solisti/Konseri... Fasıl... Bir besteci...
Taş Plaklar/Ses Ve Saz Dünyamızdan/ Musikiye Dair türünde bir kısmı televizyonda daha önce mevcut olan, bir kısmı da halen radyolarda yayınlanan programların sanatsever dinleyicileri mutlu ettiği gibi, ulusal kültüre de katkı sağlayacağını düşünmekteyiz.
Reşit ÇAĞIN
Paylaş