11 Şubat’ta köşemizde ‘İktidarın yurtdışındaki Türklere oy kullandırma niyeti var mıdır?’ diye sormuştuk. Demek ki yokmuş.
Eski Kültür Bakanı Ercan Karakaş, bu tarihte köşemizden yaptığı açıklamada, yurtdışındaki 2.5 milyon seçmenin 12 Haziran seçimlerine katılabilmeleri için gerekli ön çalışmaları yapmadığını söyledi. Bunun üzerine Dış Türklerden Sorumlu Devlet Bakanı Faruk Çelik, bizi aramış ve bu konuyu gündeme taşıdığımız için teşekkür etmişti. Hatta “Sorun yok, Dışişleri Bakanlığı gereken çalışmayı yapıyor” demişti. Karakaş şöyle diyor: “Keşke söylenenler doğru çıksaydı. Ama durum öyle değil. Yüksek Seçim Kurulu (YSK) yurtdışındaki yurttaşlarımızın bulundukları yerlerde sandık kurulmayacağına ve 12 Haziran seçimlerinde de gümrüklerde oy kullanılmasına karar verdi. Bu karar 27.02.2011 tarihli Resmi Gazete’nin mükerrer sayısında yayımlandı. YSK’nın kararının gerekçesini; Almanya’nın konsolosluklarda (13) ‘oy kullanma’ ile ilgili rezervini kaldırma kararının ‘yeterli’ olmadığı, ‘teknik altyapı çalışmalarının tamamlanmadığı’ ve ‘belirsizliklerin devam ettiği’ şeklinde açıkladı. Bu kabul edilemez. Yurtdışındaki 2.5 milyon seçmenin bulundukları yerlerden oy kullanmaları 1995’ten bu yana Anayasa emri, 2008’den bu yana da yasa emridir. AKP hükümeti ise tüm uyarılarımıza rağmen yurtdışı seçim hazırlıklarını zamanında yapmayarak Anayasa ve yasa hükümlerini yok saymış ve yurtdışındaki yurttaşlarımıza göçün 50’nce yılında büyük bir haksızlık yapmıştır.” Yumurta kapıya dayanmışsa, o işten başarı çıkmaz. YSK bunun yanıtını vermelidir. Seçimlere nasıl geç kalınır? Nitekim, Almanya eski milletvekili Prof. Dr. Hakkı Keskin, Başbakan’ın Almanya gezisi sırasında yurtdışında yaşayan Türklerin bu seçimlerde oy kullanamamalarına ilişkin kararın büyük bir hayal kırıklığı yarattığı söyledi.
CHP-MSP ortaklığı neden bozuldu
MECLİS’te Erbakan’ın ölümü dolayısıyla CHP adına İstanbul Milletvekili Ali Topuz, parti grubu adına konuşurken, 1973’teki CHP-MSP koalisyonunun nasıl bozulduğuna ilişkin ilginç değerlendirmeler yaptı. Topuz, parlamentonun en eski ve tecrübeli politikacılarından. Erbakan’ı büyük başarılar kazanmış, inançlı, kararlı ve tutarlı bir siyaset adamı olarak nitelendirdikten sonra Ali Topuz şunları söyledi: “CHP?MSP koalisyonun dağıtılması olayı, demokratik hayatımızı olumsuz yönde etkileyen en önemli dönemeçlerden birisidir. Bu bağlamda, şu soruların yanıtları aranmalıdır. Bu gelişmeyi, kendi dinamikleri mi yarattı? Yoksa başka dinamikler mi devreye girdi? CHP?MSP işbirliği mi, yoksa bu işbirliğinin bozulması mı ‘tarihi yanılgı’ idi? Bu gelişmede ve bu gelişmeden sonra ülkemizde devam eden siyasal süreçte, ikisi de rahmetli olan Bülent Ecevit’le Necmettin Erbakan’ın ve Demirel’le Alpaslan Türkeş’in rolleri ve sorumlulukları nelerdi? Öncelikle o dönemin CHP’li, MSP’li, AP’li ve MHP’li siyasetçileri, özeleştiri de yaparak, durumun aydınlanmasına yardımcı olmalıdırlar. Ancak böyle yaparsak, yaşanmış olaylardan dersler çıkararak, günümüzdeki olayları ve gelişmeleri daha doğru tanımlayarak daha anlamlı ve daha gerçekçi değerlendirmeler ve önermeler yapabiliriz.” Buyrun medyanın önüne önemli bir tartışma konusu daha...
Neden Türk bayrağı yoktu
BAŞBAKANLIK yapmış, Kıbrıs’a çıkan hükümetin ortaklığını yapmış, al bayrağın altında nutuklar atmış Erbakan’ın tabutunun üzerinde neden Türk bayrağı yoktu? Kendisini ‘milli’ sayan Erbakan’dan, neden Türk bayrağı esirgendi. Herkesin dikkatini çeken bu duruma önce yakınları cevap vermesi gerekmiyor mu? SP çevrelerinden bir gazeteci ile konuştuk, dedi ki: “Bu dini bir tören, sade bir tören... Hocanın vasiyeti de böyleydi; ne başbakanlık, ne profesörlük, ‘beni adem’ olarak gömülmek istedi. Dikkat edin, tabutunun üzerinde yeşil örtüde ‘Her canlı (nefis) ölümü tadacaktır’ ayeti yazıyordu. Siz Topkapı’daki RP İl binasının önünde büyük bir Türk bayrağı sarkıtıldığını gördünüz mü?” M. Akif Ersoy’un İstiklal Marşı’nda ‘Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal’ denmiyor mu? Yoksa Erbakan, M. Akif’i sevmiyor muydu? Fatih Camisi çıkışında yola asılan bir pankart “Türkiye Müslümanları sana çok şey borçuludur. Hakkını helal et. Fatih Akıncıları” yazıyordu. Cenaze töreninde, dönemindeki siyasetçilerden Süleyman Demirel ile Mesut Yılmaz yoktu. Erbakan için dün akşam Sultanahmet Camisinde; Fatih, Sultanahmet, Eyüp ve Hacıbayram camilerinin imamları tarafından mevlit okundu; eski MSP’li Gümüşhane Milletvekili ve Diyanet İşleri Başkanı Lütfü Doğan tarafından duası yapıldı. Mevlite, 62 İslam ülkesinden 170 kişi katıldı.
Artık can güvenliğimiz yok
Ocak ayı ortasında Silivri’deki duruşmayı izlerken, Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan’la arada görüşme olanağı bulmuştuk. Özkan endişeliydi “Mustafa ile birlikte kalıyoruz ama tek kişilik hücrelere koyacaklar galiba” demişti. Bu endişe daha önce TBMM İnsan Hakları Komisyonu’na bildirilmişti. ‘Yalnızlaştırma’ bir anlamda ‘tecrit’ anlamına geliyor. Balbay ve Özkan hep uyarılıyordu; hatta domates ve marul’un ‘amaç dışı’ kullanılmaması istenmişti! Ve beklenen oldu... Tuncay Özkan’ın vekili Av. Ahmet Çörtoğlu aralarında, Özkan ve Balbay’ın da aralarında bulunduğu 54 Ergenekon tutuklusunun Silivri’deki başka cezaevlerine nakledildiğini açıkladı. Özkan idareye yazdığı dilekçede “Yasa ve yönetmeliklere açıkça aykırılık oluşturan kararlarınız nedeniyle can güvenliğimden endişe ediyorum” dedi.