Paylaş
Samsun'dan Sarp'a kadar uzanıyor. Bu işin görünen kısmı... Ya gerisi; yeterli etüt ve çevresel değerlendirme ve sosyal fayda analizleri yapılmaması.. 'Özlem' olan 'yol'un, yolsuzluğa dönüşmesi; adına 'kıyı kıyım yolu' denmesi ve deniz sevdalılarına Çin Seddi çekilmesi... İstinai hükümlerle ihale yapılmadan otoyolun bölümler halinde ihale edilmesi... 'Dolgu yol' pazarlamasıyla Hazine arazileri ve Hazine'nin talan edilmesi... Karadenizlilerin yağmaya karşı yaptığı başvurularda 'mevzuata uygun değil, kamu yararına aykırı' diyen yargı kararlarının ayaklar altına alınması... AKP'li bakanların projeye "Yolu bu şekilde yapanın eli kırılsın", "Kucağımızda bulduk, yapacak bir şey yok", "Aptalca bir mühendislik eseri", "Biz de çevreciyiz ama kamu yararı bizim için esastır" gibi sözlerle yaklaşması ve 'al gülüm, ver gülüm' anlayışının aynen sürdürülmesi... Karadeniz Sahilleri Koruma Platformu Sözcüsü Hasan Sıtkı Özkazanç bakın ne diyor: "Bilimin aydınlık yüzünü sunan Prof. İlyas Yılmazer ve Prof. Fazıl Çelik'in uyarılarının hiç dikkate alınmaması sonucu ortaya "Deniz manzaralı dünyada eşi benzeri olmayan bir yol" çıkması... Ve bunun sonucunda Yüce Divan'a giden bakanlar ile Karadeniz'in 'Kayadeniz' olmasına Karadeniz'in ruhunu kaybetmesine, Karadeniz'in iğdiş edilmesine karşı çıkanların tehdit edilmesi ve yargı önünde başa çıkılamayan Av. Cihan Eren'in şehit edilmesi...
Buyurun Karadeniz Otoyolu'nun açılışına; hayırlı olsun!
Cumhurbaşkanı seçimleri:
Satranç
BAŞBAKAN Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı seçim takvimini 'mükemmel' kullanıyor.
Bu satrancı güzel oynuyor.
Halkın kafasında bir gün aday olacak, ertesi gün aday olmayacak izlenimi oluşuyor.
Okurlarımız papatya falı oynuyor: Biri "Aday olmayacak" diyor; bir başkası "Kararını çoktan verdi, siz uyuyorsunuz" diye konuşuyor.
Cumhuriyet tarihinde ilk kez oluyor; kamuoyu son ana kadar adayını bilmiyor.
Çıkmak mı zor, kalmak mı?
Aday olursa, Erdoğan'ın bazı dengeleri 'akıllı' hesap etmesi gerekiyor.
Belki birileri kendisine 'çıkma' diyebilir.
Aslında hesabın bu olduğu anlaşılıyor.
Aday olmazsa, genel seçimler öncesinde Baykal'ın kendisini "Seni nasıl aday yaptırmadım" diye meydanlarda 'döveceği'ni biliyor.
Bir gerçeği unutmayalım.Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminde de böyle kamuoyunu oyalamış, kafasındaki adayı önceden -Kadir Topbaş- belirlemiş, ancak bu ismi diğer adaylarla birlikte sahneye sürerek örgütte güya 'tarama' yapar gözükmüştü.
Sonunda, 'eğilimin' Topbaş'tan yana olduğu açıklanmıştı.Erdoğan şimdi de aynı taktiği uyguluyor.Erdoğan mı, yoksa bir başkası mı? Bugünlerin en zor sorusu bu.
Bu elbise olur
NEDEN bazı kesimler Sayın Erdoğan'ın Çankaya'ya çıkmasından rahatsız oluyor, anlamış değilim. Anayasamızda der ki, cumhurbaşkanını Meclis seçer. Bence demokrasi varsa, demokratik bir Cumhurbaşkanlığı seçimi olacak ve bugünün Başbakan'ı, cumhurbaşkanı olacak. Korkmayın, laikliğe zarar gelmeyecek, din devleti kurulmayacak, buna inanın ve içiniz rahat olsun. 'Gözcü' Gazetesi kapanırken Hasan Pulur, Sayın Başbakanımız hakkında "Bu elbise sana olmaz" dedi. Daha önceki hükümetlerde oldu da buna mı olmayacak? Bol gelirse daraltırız, dar gelirse yanlardan ve aşağıdan, yukarıdan keseriz, siz hiç kafanızı takmayın.
Zeki ATASOY
Ha gayret CHP, mitinge sen de katıl
ANKARA'dan okurumuz Ümit Aydınlı, DSP'nin yarın Sıhhıye'deki mitingi için hazırladığı "Ampul dendi, balon çıktı" başlıklı ilanlarında yeralan "Ha gayret Türkiye' sözcüğünü "Ha gayret CHP" diye çevirmek gerektiğini söylüyor:
"Ortalıkta sesi sedası çıkmayan CHP, madem TBMM'den sine-i millete dönmüyor, o zaman bu miting için sine-i millete dönsün. 657'ye tabi YÖK üyeleri kadar cesur olsun. Zıtlaşma olduğunda sol birbirinden kopuyor; iki partiden biri baraj altında kalıyor. 1999'da DSP, CHP'yi dibe itti; 2002'de de CHP, DSP'yi... Solu iki taraftan büyütmek gerekiyor. O zaman buyurun meydanlara!"Vekiller 'özgürleşiyor'AKP'li vekiller, Başbakan'a, "Cumhurbaşkanı ol" diye çağrı yapıyorlarmış.
Eeee, baskıdan kurtulmak, özgür kalmak, Başbakan'ın değil milletin vekili olduklarını anımsamak ve anlamak, milletvekili olmanın tadını çıkarmak onların da hakkı...
A.Baki KARAKOL-İSTANBUL
'Sayın' ile 'adalet' kelimeleri kirlendi
TAYYİP Erdoğan'ın, katil başı Öcalan'ın isminin başına eklediği 'Sayın' kelimesi, kanunlarımıza göre suç sayılmadı. Bu karar emsaldir. Bundan böyle herkes Öcalan'a 'sayın' diye hitap edebilir. Merhum Ecevit'in Türk siyasi yaşamına armağan ettiği bu güzel kelime de sonunda kirlenmiş oldu. Ben hayatımda kimsenin Hitler'e 'Sayın Hitler' dediğini duymadım, işitmedim, okumadım. Böyle bir şey düşünülemez bile. Ve şimdi, yakında Cumhurbaşkanlığı köşküne çıkmayı bile planlayan bir kişi sayesinde, bu sözcük Türk adalet sistemince aklandı. 'Sayın' kelimesi ile birlikte 'Adalet' kelimesi de kirlendi.
B.Uğur BANOĞLU
Biliyor musunuz?
PROF. Hikmet Özdemir'in 499 sayfalık 'Atatürk'ten Günümüze Cumhurbaşkanı Seçimleri' (Remzi Kitapevi) kitabında, bu makama seçilenlerin hangi uzlaşı, denge ve destekle seçildiğini ve ne gibi tartışmaların yürütüldüğünün anlatıldığını... DOĞA Derneği'nin, kuş gözlem topluluklarıyla birlikte yaptığı sayımda, bu kış sezonunda 87 sulak alanda 95 farklı yaklaşık 1 milyon 629 bin su kuşunun ülkemizde kışladığını (0232-482 08 18; 0536-635 65 39)...
Karadeniz kıyı kıyım yolu açılıyor
KARADENİZ Sahil Yolu adıyla, başlangıçta iyi niyetle, Karadeniz’e hizmet ve yatırım getirmek amacıyla başlatılan girişim, gelinen noktada tam bir çevre felaketine dönüşmüştür.
Projesi olmadan, 'Avam Proje' adındaki karalamalarla, yeterli 'etüd', 'çevresel değerlendirme' ve 'sosyal fayda analizleri yapılmadan', ilgili belediyeler ile eşgüdüm kurulmadan, ihtiyaçlar saptanmadan, ben yaptım oldu mantığı ile başlatılan yol inşaatı, Karadenizlilerin yıllardır bekledikleri yolu bir 1kabusa dönüştürmüştür.Özlem olan 'yol': 'yolsuzluğa', 'yolunu yoldan bulmaya' dönüşmüştür.
Mühendislik biliminin temel ilkeleri olan emniyet, estetik ve ekonomi ilkelerinin tümü yok sayılarak, emniyetsiz, estetiksiz ve ekonomik olmayan bir 'kıyı kıyım yolu'nun inşası başarılmıştır. Kıyı Kanunu hükümleri çiğnenmiş, Kıyı Kenar çizgisi dahi belirlenmeden kilometrelerce kıyı doldurularak, dünyada bir eşi benzeri daha olmayan, adeta bir rıhtım inşa edilmiştir. Kıyı kasabalarının denizle olan, sevdalarına Çin seddi çekilmiştir.
Dünyanın en çirkin kıyıları yaratılmak için kilometre başına on milyon dolar harcanma başarısı gösterilmiştir.
ANLAŞMALI İHALELER
Projenin başından sonuna yalan söylenmiş, ihale sürecinde hileler yapılmış, ihale yasasının 'savunma' amaçları için konmuş istisnai hükümlerine göre gerçek bir ihale yapılmadan, belirli yükleniciler arasında anlaşmalı bir ihale yapılarak, kamu daha işin başında büyük zararlara uğratılmıştır. Libor artı %17,5 faizlere hazine garantileri sağlanmış, hazine talan edilmiştir.Sonuçta 800 milyon dolar olark hedeflenen maliyet 4,5 milyar dolara yükselmiş, pahalı denen Güney Transit yolu rakamlarına ulaşmıştır.
OLDUĞUNDAN PAHALI
Yalan yanlış fizibilite raporları hazırlanarak, 100-150 metre yükseklikten geçecek yol maliyeti olduğundan pahalı gösterilmiş, deniz dolgusu ile yapılacak yol maliyeti olduğundan düşük gösterilerek, yükleniciler için karlı olan 'dolgu yol' pazarlanmıştır.
Kilometrelerce uzaklıktan, binlerce kamyon ile kaya taşınarak, Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım’ın dediği gibi 'Aptalca bir mühendislik eseri' ortaya konmuştur.
Bazen "Kucağımızda bulduk yapacak bir şey yok" denmiş, Arhavi, Fındıklı, Ardeşen gibi yapılacak bir şeylerin olduğu yerlerde, yapılabilecek olanlar, sivil toplum kuruluşları tarafından Üniversitelere yaptırılan alternatif projeler ile ortaya konmuş fakat, önceki iktidarlar gibi kirli siyaset- yüklenici ilişkilerinin dayanılmaz cazibesine kapılınmış, 'al gülüm-ver gülüm' ilişkiler içinde yüklenicilerin isteğine harfiyen uyulmuştur. Bu konuda ayak direyen Karayolları Genel Müdürleri ve Bayındırlık Bakanları değiştirilmiştir.
Zaman olmuş "Biz de çevreciyiz ama kamu yararı bizim için esastır" denerek 'kıymeti kendinden menkul' vecizeler üretilmiş, felakete karşı çıkanlar kamu yararı aleyhine çalışan provakatörler olarak nitelenmiş, zaman olmuş felakete karşı oluşan tepki Sayın Osman Pepe gibi 'Yolu bu şekilde yapanın eli kırılsın' denerek savuşturulmuştur.
İDARİ VE YARGI KARARLARI
Yargının 'mevzuata uygun değil' dediği, 'kamu yararına aykırı' dediği projeler, arkadan dolanarak, yeniden ve yeniden ilan edilen idari kararlar ile, yargı ayaklar altına alınarak uygulanmıştır.. Yargının hızı iş makinelerinin yanında yavaş kalmış, inşaatlar bitmiş, fakat yargı süreci bitmemiştir.
Gün olmuş; yolun 'garabeti' karşısında yükselen eleştirilere karşı, vaktiyle 'sahte sit' diye öfkeyle karşı çıkılan sit alanları sayesinde kurtulan 'Tirebolu', 'Araklı-Konakönü' gibi örnekler, utanılmadan 'Doğal çevre ve güzellikler olanaklar ölçüsünde korunmuştur' diye örnek gösterilebilmiştir.
Sivil toplum kuruluşlarının ve bir avuç gönüllünün mücadelesine karşı “Bunlar kötü niyetli denmiş" , gönülden yapılan çalışmaların altında her türlü 'buzağı' aranmıştır.
Yolu yapanlar, hiçbir açık tartışmada kamuoyu önüne çıkma ve 'eser'lerini savunma cesaretini bulamamıştır. Karedeniz'in Kayadeniz olmasına, Karadeniz'in ruhunu kaybetmesine, Karadeniz'in iğdiş edilmesine karşı çıkanlar, tehdit edilmiş, bilim ve yargı önünde başa çıkılamayan Av. Cihan Eren şehit edilmiştir.
Bu kıyım sürecinde, bilimin aydınlık yüzünü sunanlar, başta Prof.Dr. İlyas Yılmazer ve Prof. Dr. Fazıl Çelik olmak üzere dikkate alınmamış, sayıları bir avuç da olsa kalemini ve beynini satanlar muteber sayılmış, ne yazık ki 'T Mahmuz' denen hançerler Karadeniz’in böğrüne Üniversite eli ile saplanmıştır. Eynesil, Ordu, Arhavi, Fındıklı, Ardeşen, Trabzon, Giresun gibi bayrak yükselten yöreler olmuş, fakat Karadenizli, fıkralara konu olan uyanıklığını gösterememiş, 'ağları çekerken' hep bir ağızdan söylediği türküyü 'Karadeniz'ine kıyılırken, hep bir olup, hep bir ağızdan söyleyememiştir.
Rantın, paranın, çıkar dünyasının 'çirkin yüzü' Karadeniz kıyılarında cisimleşmiş, seyire çıkarılmıştır.
Muhtemeldir ki, yolun açılışı esnasında "Size deniz manzaralı dünyada eşi benzeri olmayan yol yaptık" yüzsüzlüğü, aynı ölçüde çirkin bir şov yaparak, nemalanmaya çalışacak, Karadeniz’e bulanan '11 kara' ya biraz daha '11 kara' çalacaktır.
Hasan Sıtkı ÖZKAZANÇ
Karadeniz Sahilleri Koruma Platformu Sözcüsü hs_ozkazanc@yahoo.com; 0532-4277093
Karadeniz Otoyolu'ndan rakamlar
KARADENİZ Otoyolu bugün Başbakan Tayyip Erdoğan ve Bayındırlık ve İskan Bakanı Faruk Nafiz Özak tarafından açılıyor.
542.5 kilometrelik otoyol, 19 yılda tamamlandı ve 6.5 milyar YTL'ye maloldu. Sarp Sınır Kapısının 1998'de açılmasıyla projeye start verildi. Samsun-Sarp arasındaki otoban inşaatının yaklaşık 300 km'lık kısmı 2004 yılında tamamlandı; proje yedi ayrı firma tarafından yedi ayrı noktada başlatıldı.
Otoyol, iki gidiş ve iki geliş olmak üzere toplam dört şeritli şehir içlerinde ise üç gidiş ve üç geliş olmak üzere altı şeritli olarak projelendirildi. Güzergahında 263 köprü ve 32 tünel bulunuyor.
Karadeniz Sahil Yolu, 6 il, 63 ilçe, 18 bucak merkezi, 9 liman, 2 havaalanı ve sahil boyunca kesintisiz devam eden sayısız küçük yerleşim birimine hizmet ediyor.
Turizm: İsrailliye 1.620, Türk'e 1.870 Euro
OPT. Dr. Osman Çamurdanoğlu, İstanbul'daki bir turizm şirketine başvurarak Val D'Isere'deki kayak turuna 1.870 Euro'luk paket programla katılıyor. Aynı tura aynı firmanın organizasyonu ile katılmış olan İsraillilerin 1.620 dolara katıldığını öğreniyor. Kitapçıkta "Fiyat düştüğü takdirde aradaki fark müşteriye aynen iade edilecektir" ibaresinin bulunması üzerine firmaya başvuruyor. "Her ülkenin pazarlama şartları birbirini ile farklıdır. 'Aradaki fark ödenir' ibaresi ise Türkiye pazarı için yapılacak değişiklikler için geçerlidir." cevabını alıyor.
Sonuç alamadığını gören Çamuroğlu firmaya şu yazıyı gönderiyor:
"Bu seyahata Türkiye'den 1000, İsrail'den 5000 kişinin katılmasını başarınızı ortaya koymaktadır. Buna benzer bir olay, 'hiç yağmur yağmayan' bir Arap Emirliğine yağmurluk satan bir İngiliz firmasına İngiliz hükümeti tarafından başarı ödülü verilmesidir. Sizin pazarlama başarınız da Fransız hükümeti tarafından ödüllendirilecektir. Türk vatandaşlarını kazıkladığınız için Fransız hükümeti tarafından Fransız liyakat nişanı, bröve veya bir şild ile ödüllendirilmeniz gerekmektedir. Bu konunun takipçisiyim, konu ile ilgili her hangi bir ödül alamadığınız taktirde benim ve benim bağlı bulunduğum dernekler tarafından bu ödül için önerileceksiniz." Tatil güzel de, kazık yemek insanın ağrına gidiyor.
Ege'de yol kenarındaki fıskıyeler kapatılmalı
GÜN geçmiyor ki medyada küresel ısınmanın getirdiği olumsuz olgulardan söz edilmesin. Çölleşme tehlikesi, Türkiye'mizin su fakiri olduğu, suyu bilinçli kullanmamız gerektiği, su tasarrufu yapmamızın önemi her gün anlatılıyor. Biz de bu uyarılara uymaya çaliışıyor, su kullanımını en aza indirmeye uğraşıyoruz. Neredeyse hiç su kullanmadan dişimizi fırçalamayı başarmak üzereyiz. Gelin görün ki; su fakiri ülkemizin bazı yörelerinde, akıl almaz şekilde su israfı yapılmakta. Çıkın İzmir-Denizli yoluna, gidin Muğla'dan Marmaris'e, yeraltı sularının durmaksızın yıllarca nasıl heba olduğunu görün. Yol boyu çöp şişçiler, köftecilerin önünde yükseltilmiş borulardan akan sularda arabanızı yıkayabilir, su sesleri ve seiniği ile yemeğinizi yiyebilirsiniz. (Tam Alman atasözündeki gibi 'Su akar, Türk bakar') Benim bildiğim kadarıyla en az 30 yıldır günde değil, saatte binlerce ton su boşa akıyor, diğer yanda aman suyu dikkatli kullanalım uyarısı yapılıyor. Bir deyiş de bizim ülkemizden olsun: Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu! Benim merak ettiğim husus, bir uyanık yetkilimiz yok mu bu çarpıklığı gören? Buna bir önlem alınamaz mı? Yazık değil mi?
Işık DOĞUTÜRK
Paylaş