Yeter!Söz milletin

Yalçın BAYER
Haberin Devamı

Su havzalarında rant koalisyonu

Aşagıdaki yazı İstanbul'un yeşilinin, su havzalarının nasıl talan edildiğinin belgesidir.

Sözünü edeceğimiz yer; Pendik Kurtdoğmuş Köyü sınırlarında 1890'lara kadar Rumlar'ın yaşadığı 35 bin dönümlük bir alandır. Bir bölümü orman, bir bölümünde tarım yapılır. 'Mübadele'den sonra buraya Kerkük kökenli Sefer Usta sahip olmuş, 'Sefer Usta Çiftliği' diye ünlenmiş. Kurtuluş Savaşı'nda Anadolu'ya kaçırılan silahlar için dağıtım merkezi diye kullanılmış.

Arazinin mülkiyeti 1950'lerde Bayındırlık Bakanlığı'nın üst düzey görevlisi Emin Tarık Koyutürk'ün eline geçmiş. Sadece 176 parseli köylülerden toplamış, kadastroyu da geçirtmiş. Yani, 35 bin dönümü devlet tapusuna bağlamış.

1960'lara gelindiğinde Orman Genel Müdürlüğü, 'derin uyku'dan uyanmış. Davalar açılmış, kavgalar olmuş. Orman idaresi, arazinin bir bölümünü kurtarmış, bu arada Ömerli Barajı'nın yapımı nedeniyle sular altında kalan araziler istimlak edilmiş. Sonuçta, Koyutürk'ün elinde 944 parsel -6.360 dönüm- kalmış, 'özel orman' statüsünde... Konumuz olan arazi de bu...

(Orman alanından çıkarılan İLKSAN arazisi de burada. Hani, Demirel'in, 1992'deki Başbakanlığı'nda ‘‘Parayı verdimse verdim’’ dediği İLKSAN'ın ünlü arazisi...)

Gürültü patırtı sonunda Koyutürk, kendince bir akıllılık yapmış!.. İki defa satış görmüş ve el değiştirip yeni sahipleri adına tapu tescili yapılmış gayrimenkullerin son sahipleri aleyhine hiçbir şekilde tapu iptal davası açılamayacağı için, arazinin tümünü üç çocuğuna satmış... Yani Rengin Avunduk, Gönül Bakay ve Ahmet Hakkı Koyutürk'e. (Toplam 6.360 dönümden 3.244 dönümü.)

Bu arada, Kemal Ilıcak'ın ölümünden sonra Tercüman Gazetesi'nin bir ara sahipliğini üstlenen ve Antalya Limanı'nı özelleştirmeden almak isteyen -satış iptal edildi- Sedat Çolak'a, bu yerin yaklaşık 2.500 dönümlük bölümü 'arazinin mafyaya karşı korunması kayıt ve şartıyla' verilmiş. (Ancak Çolak, hissesine düşen araziyi sıkıştıkça parça parça elden çıkarmış.) Geriye kalan 616 dönümlük bölüm de, çeşitli kişilerin eline geçmiş...

Arazi 1991 sonlarında yapılan anlaşmalarla Ömerli Yapı ve Turizm AŞ adına devredilmiş... Şirket, arazinin diğer sahipleriyle de kat karşılığı anlaşmalar yapmış.

En önemli noktaya gelelim... Bu arazi, İstanbul'a su sağlayan Ömerli Baraj Gölü havzasında, 'mutlak', 'kısa' ve 'orta' koruma alanları içindedir. Fatih Köprüsü'nden yeni açılan Şile otoyoluyla araziye 20 dakikada ulaşılmaktadır. Cennetten bir köşedir su havzası...

DENİZ BİTTİ, SIRA GÖLLERDE...

Şimdi de Paşaköy'ün insanlarını dinleyelim:

‘‘Dedelerimizin, babalarımızın elinden giden bu arazinin artık hallaç pamuğu gibi yağma edilmesini izliyoruz. Ömerli AŞ'nin ilk müdürü Ülker Çok, bizleri sindirmişti. Avukatları Kerim Akman'la hukuk savaşını yürütemedik. Her taraf tel örgü ile çevrildi, silahlı adamları kuş uçurtmuyorlar.’’

ODTÜ mezunu, Çevre Yük. Mühendisi olan şirketin müdür yardımcısı Ercan Kefli'nin becerilerini de şöyle anlatıyorlar:

‘‘Kefli, İTÜ'de Prof. Etem Gönenç'in doktora öğrencisidir. İTÜ hocası İSKİ Genel Müdürü Prof. Veysel Eroğlu'nun sevgili İSKİ Başdanışmanı, yine İTÜ'lü Prof. Hasan Zuhuri Sarıkaya'nın da can öğrencisidir. Bu araziyi talan edip, 1000 konut kondurabilmek için binlerce ağacı kaçak olarak kestirmiştir. (Kökleri hâlâ toprakta.) Yolları, Orman Genel Müdürlüğü'nün verdiği % 5 taks denen 'emsal'e sokmamak için -bu deyimi mimarlar iyi bilir- şimdiden açıp orman yolu diye tescil ettirmiştir. Bu arada arazinin batı sınırını -Paşaköy tarafını- genişlettiler, hem orman arazisinden ve hem de hazine arazisinden tel örgü ile yeni araziler kazandılar. Orman idaresini uyuttular. Araştırılırsa, resmi onaylı orman haritaları ile arazinin birbirine uymadığı da görülecektir. Araziyi çevreleyen yol ise kuzeye kaydırılmıştır. Bu yolla belki arazi 7.000 dönüm olmuştur.’’

Bu arada şunu hatırlatalım: Orman yasaları ve yönetmeliklerine göre, özel ormanlarda % 5 yapılaşma izni verilebiliyor. Ömerli AŞ'nin de, Orman Bakanlığı'ndan yapılaşma iznini aldığı bildiriliyor. (Aynı yolla Acarkent'in Beykoz ormanlarını ne hale getirdiğini gidin görün! Ağlayın.)

İSTANBUL'A CİNAYET!

Bu yerin de Ömerli Barajı'nın koruma havzasında bulunmasına karşın imara açılması, İSKİ yönetmeliğindeki bir değişiklikle sağlanmak istendi. Bunun üzerine geçen yıl kıyametler koptu. Geçen yıl 2 No'lu Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu, bölgeyi SİT alanı ilan etmek üzereydi... Ömerli ve Darlık baraj göllerine sınırı olan 11 ilçe ve belde belediye başkanı, Sultanbeyli Belediye Başkanı RP'li Ali Nabi Koçak'ın önderliğinde toplantıyı basıp, karar almasını engellediler. Bu arada devreye Turgut Alev vasıtasıyla 'abisi' Özer Çiller girdi. Bakanlık Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürü Altan Akad, koruma kurullarını hemen dağıttı. Bunlar uzun hikayeler... (Biz Taksim Gezisi - cami tartışmaları öne çıkarken amaç başkaymış) Mimarlar Odası'nın o zamanki başkanı Oktay Ekinci, İSKİ'nin yeni yönetmeliğinin iptali için İdare Mahkemesi'ne arkadaşlarıyla dava açtı. Ancak bilirkişi, 'su havzalarının korunması gereken bölgeler olduğu ve bu tür yoğunlukta imara açılamayacağını' rapor etti.

REFAH NEYİN PEŞİNDE?

Bütün bu gelişmelere karşın Büyükşehir Belediyesi Planlama Dairesi Başkanı Sinan Bölek'in bu projeye destek verdiği biliniyor. Ancak davanın bugünlerde sonuçlanmasının yaklaştığı bir sırada, imar plan değişikliğinin Belediye Meclisi'ne getirilmesi anlamlı bulunuyor.

Bu, mahkeme kararından imar planını kaçırmak değil de nedir?

Recep Tayyip Erdoğan'a sormak gerekiyor:

1995 Ekim ayında Nazım Plan onaylarken, su havzalarını plan dışı bırakıp 'buralardaki imar koşulları yönetmelikle belirlenecektir' şeklindeki notu yazdığı zaman, bütün bu gelişmeleri acaba önceden biliyor muydu? Bu notu yazdıktan sonra devreye sokulan imar yönetmeliği, su havzalarında bugüne kadar rastlanmamış düzeyde yüksek bir rant, RP'ye yakın çevrelere aktarılmaya başlanmadı mı?

Bazı kişi ve şirketlerin ellerindeki projelere böyle imar izinleri beklemekte olduklarını unutmayalım. RP'lilerin bu bölgede çok yerler kapatmış olduğunu da bilelim. (Özellikle Elmalı bendi yöresinde...)

Artık olay, fırsatçıların kişisel boyutlarını aşmış bulunuyor. Şimdilerde konuşulan, önümüzdeki dönemde Refah'ta hocanın yerine kimin geçeceği ve gerekli olan parasal kaynağın nasıl sağlanacağı konusu!..

Yazarın Tüm Yazıları