Paylaş
Özyer, Çevre Komisyonu üyesi
‘‘GÖCEK'in böcekleri’’ hakkındaki yazılarımız büyük ilgi görüyor. Siyasi rantın ne kadar büyük olduğu bir kez daha anlaşılıyor. Türkiye'nin döviz girdilerinde tek umudu deniz ve doğal güzelliğimize bağlı turizm sektörü... Doğal çevreyi tahrip edersek turist gelir mi?
Oynanan oyunlar nedeniyle Fethiye ve Göcek'ten söz edildiğinde duyarlı vatandaşlardan feryatlar yükseliyor. Bodrumlu Gönüllüler Derneği Sözcüsü Saynur Gelendost dün Bodrum'dan arayarak şunları söyledi:
‘‘Ah Yalçın Bey, bunları gündeme getirmeniz o kadar önemli ki... Ben buralardaki yağmaya karşı 20 yıldır mücadele ediyorum. ANAP Milletvekili Hasan Özyer'in, Gemile Koyu'nda yaptıklarını bir görseniz, ağlarsınız. Ancak başlanılan her şeyi durdurduk. Size yaptığımız mücadeleyi, yabancıların verdikleri raporları göndereceğim. İşin en ilginci ve acısı da Hasan Özyer'in, TBMM Çevre Komisyonu üyesi olmasıdır. Komisyon Başkanı Ediz Hun'a bunları ilettim, sesi bile çıkmadı.’’
Bu arada Fethiye'den arayan okurlarımız, Karadere bölgesinde 184 dönümlük orman alanının bazı siyasetçi yakınlarınca 'tahsis' edilmek istendiğine dikkat çektiler. Olayların arkasında 'tarikatçılık' ayağına da dikkat çeken bir okurumuz ise ‘‘Siyasi liderler, örneğin Kastamonu veya Niğde'ye neden ilgi göstermezler de gözleri hep Muğla'dadır. Çünkü rantı vardır; bu nedenle adayları özellikle kendileri belirlerler’’ dedi.
AKLANACAĞIM
GÖCEK'in görevden alınan Belediye Başkanı Mustafa Tunç, yerine vekáletle seçilen eski CHP'li, yeni ANAP'lı Recep Şatır'ın dünkü sözlerini yanıtladı:
‘‘Biz art niyetli hiçbir şey yapmadık. Büyük borçla belediyeyi aldık; 1994-95-96'da zor şartlar altındaydık. Belediyeye tek kuruş nasıl sağlarız diye çaba gösterdik. Yaptığımız hizmetler ortada. O gün suç sayılan repo, bugün yasal hale geldi. Yargı süresince ayrıntıya girmek istemiyorum. Aklanacağıma inanıyorum.’’
Çanakkale'den Pearl Harbour'a
ADININ açıklanmasını istemeyen bir okurumuz, 'Pearl Harbour' filminin Türkiye'deki galasıyla ilgili olarak şunları yazıyor:
Süper Amerikan prodüksiyon 'Pearl Harbour' filmi, 150 milyon dolarlık bütçesiyle bütün dünyada gösterilmeye başlanıyor.
National Geographic'in eş zamanlı yaptığı belgesel, film indirim kuponları, web siteleri, kitaplar, CD'ler kısacası tam bir Amerikan bombardımanı dört bir yanı sarmış durumda.
Filmin, ABD'de 5 milyon dolara mal olan galası uçak gemisinde yapılınca kıyamet kopmuş, Kongre'de ciddi tartışmalar yaşanmıştı.
Bizde aynı filmin galası yarın Tuzla'daki Deniz Harp Okulu'nda yapılacak.
Çanakkale'den Sarıkamış'a, Kurtuluş Savaşı'na, Kore'ye, Kıbrıs'a ve Güneydoğu'da 10 yıl süren gayri nizami harp koşullarına kadar tarihi büyük fedakárlıklarla dolu Silahlı Kuvvetlerimiz, bence bu filmin galasına ev sahipliği yapmamalıydı.
Film, dünya savaş tarihinin en trajik olayı şeklinde lanse ediliyor. Bizde malum globalleşiyoruz ya... Evet, ABD müttefikimiz olabilir. Ama, Hollywood'a da lojistik destek vermek zorunda mıyız? Ne diyelim.
Mehmetçikler'in rambolaştırıldığı günümüzde belki yakında 'Pearl Harbour'u anma günü de ilan ederiz.
Bayındırbank'tan ‘kur’ açıklaması
BAYINDIRBANK, ‘‘Turiste kur kazığı’’ (30.5.2001) yazısına açıklama gönderdi. Tüm havaalimanlarında ürün ve hizmet bedellerinin piyasa fiyatlarından daha yüksek olduğu, döviz satışlarında da daha yüksek komisyon oranlarının uygulandığı belirtilen açıklamada şöyle deniliyor:
‘‘Antalya'ya gelen uçuşlar charter olduğu için işin % 70'i dört ayda yapılmaktadır. Ancak kesintisiz 365 gün, 24 saat çalışılması gerektiği için tüm masraflar yılın her ayı aynıdır. Bu da söz konusu sabit işletme giderlerini karşılamak için sezon döneminde kur farkının olmasını gerektirmektedir. Bu uygulama tüm charter havalimanlarında aynıdır. Bunun yanı sıra Avrupa havalimanlarında % 10-45 kur farkı olmasına rağmen oraya giden uçuşlar Antalya'ya oranla 6-7 kat fazladır. (Frankfurt ve Charles de Gaulle 20 milyon). Buna rağmen yine Avrupa havalimanlarında % 10-40 kur farklarını görebilirsiniz. Antalya'daki otellerde uygulanan USD ve DM kur farkları % 10-20 arasındadır, daha az dolaşımı olan para birimlerinde % 40'lara kadar çıkmaktadır. Antalya Dış Hatlar Terminali'ne gelen turistlerin sadece % 6'sı döviz bozdurmaktadır.’’
‘Teşkilatın İki Silahşoru’
ÖZELLİKLE ‘Reis’ ve ‘Bay Pipo’ adlı kitapları hayli yankı yaratan Gazeteci Soner Yalçın'ın Doğan Kitap'tan çıkan son kitabının adı:
‘‘Teşkilatın İki Silahşoru.’’
Kitap İttihat ve Terakki'nin ünlü fedaisi Yakup Cemil ile torunu Yakup Cemil'in birbiriyle kesişen yaşamını gözler önüne seriyor...
Osmanlı'nın son dönemidir; Yakup Cemil hürriyet için dağa çıkar, meşrutiyet ilan edilir görevi bitmez. İran, Trablusgarp, Balkanlar ve Kafkasya'da hep cephededir. Bu arada Babıáli baskınına katılır, devrin en güçlü kişisi Harbiye Nazırı Nazım Paşa'yı alnından vurur. Adı faili meçhul cinayetlere karışır.
Dede Yakup Cemil başına buyruktur, söz dinlemez; ajan olduğundan şüphelendiği bir subayı çadırında vurur. Kendisine karşı gelen 16 köylüyü bir ağaca asar! Sonunda başına buyruk olmasının cezasını görür ve Kağıthane sırtlarında idam edilir.
Osmanlı ile birlikte Yakup Cemil'in de yaşamı son bulur. Ancak yıllar sonra cumhuriyet için yine fedailik yapan bir isim vardır; torun Yakup Cemil!
Torunun yaşadığı dönem dedesinden çok farklıdır ama yapıkları neredeyse aynıdır. Torun Yakup Cemil, 1980'li yıllarda Yunanistan, Fransa, Almanya, Belçika, Lübnan'da ASALA avındadır. ‘‘Teşkilat'ın İki Silahşoru’’ bugüne kadar bazı çevrelerin ‘‘ASALA'yı biz bitirdik’’ iddialarını çürüten tezler sunuyor; torun Yakup Cemil, nerede eğitim gördüğünü, operasyonları nasıl planladıklarını, timlerinde kimlerin olduğunu, şifrelerini, ASALA teröristlerini nasıl yok ettiklerini ve başlarından geçen komik olayları anlatıyor. Aynı zamanda bugünün birçok ünlü isminin akrabalık ilişkileri gözler önüne seriliyor.
İki ayrı tarih sahnesinde ortaya çıkan 'Dede-Torun' silahşorların gerçek yaşam öyküsünü ve yakın tarihimizde perde arkasında kalmış olayları merak ediyorsanız bu kitabı kaçırmayın...
90. yıl
HAVA Kuvvetlerimizin 90. kuruluş yıldönümü kutlamalarının ekonomik kriz başlamadan önce planlandığını tahmin ediyorum. Bununla beraber kutlamalara katılan 100'den fazla uçağımızın harcamalarının ne şekilde karşılandığını merak ediyor, mümkünse köşenizde yer almasını rica ediyorum.
Yavuz KARAHAN-ARTVİN
Paylaş