Paylaş
Çağlar: Dürüstüm
Biri işadamı-eski bakan, diğeri doktor-belediye başkanı, tutuklanmadan önce neler söylemişlerdi
Tarih: 28.3.2001 Vakit, öğleden sonra.
Telefonda Cavit Çağlar, feryat ediyor yurtdışından; hangi ülkede olduğunu söylemek istemiyor:
- Bana yöneltilen suçlar, ekonomik suçtur, basit suçlardır. Bana olmayan bir suç isnat ediliyor. İnterbank'ta bir şey bulamıyorlar, Egebank'tan bir şeyler yapmaya çalışıyorlar.
- Egebank?
- Evet, burada Cavit Çağlar dolandırılmıştır. Ben mağdur edilmişim. Egebank mahkemeye yazı yazdı, 'Cavit mağdurdur' diye... Bilin bunu. Bunları yazan kahraman olur. Egebank'ın benden dolayı zararı yoktur. Keyfi olarak yargısız infaz yapılıyor.
- Murat Demirel...
- Egebank'ı dolandırdı dediler; ama suçsuzum... Krediyi alan ben değilim, alırken de şirketlerde zaten yokum, hisselerimi devretmişim. Banka, Bayraktar'da iken alınmış krediler bunlar. Murat (Demirel) gelince bizi mahkemeye vermiş. Beni öldürmeye gelmiş, tehdit etmiş. Biz ona gemimizi verdik, borç dediği şeyi ayrıca 7 milyon dolar vererek kapattık. Ne yazık ki sonunda dolandırıcı yine biz olduk.
GÜNAHIM YOK
Bir ara hüzünleniyor, kalbinin sıkıştığını söylüyor Çağlar... ‘‘Ne günahım var?’’ diyerek konuşmasını sürdürüyor:
- Ben sadece Egebank'la değil, tam 28 banka ile çalışan bir işadamıyım. Nergis Holding sıradan bir grup değil ki. Bana Türkiye'de beş tane adam göster bakalım; 15-20 bin işçi çalıştıran... Türkiye'nin adam harcamak için bu kadar lüksü olmamalı. Biliyor musun; ben son beş yılın vergi şampiyonuyum.
- İnterbank...
- Bankaya 3182 sayılı yasayla el konuldu. Ben zararı ödemeyeceğim demiyorum ki... 14 teklif sundum, karşımda muhatap bulamıyorum. Siyasi irade yok. Hukuku arıyorum. Haksızlığa isyan ediyorum. Günahtır bana.
- Etibank...
- Ben değil, şirketler ortaktı Etibank'a. İnterbank'a el konulunca biz hisselerin hepsini Dinç Bilgin'e sattık.
AL GÜLÜM VER GÜLÜM
- Back to back olayı...
- Al gülüm ver gülümdür. Yahu dünya bu ticaret sistemi üzerine kurulu. Sanki hortumlama zannediliyor. Bunlar ticari olaydır.
- Kamu bankaları...
- Hepsi zarar ediyor, görev zararı deniliyor. Peki kim ödeyecek? Şimdi ben soruyorum.
- Orhan Aslıtürk ve Muhammed Ciğer'in, firmalarınıza kestiği faturalar.
- Önemli bir şey değil... İhracatta, taahhüdü kapatmak için böyle faturalar alınır. Bir şey çıkmaz bundan.
- Gelecek misiniz?
- Hazırlanacak bir iddianame yok, beni getirecekler, şov yapacaklar. Ondan sonra gerçek anlaşılacaktır. Niye kelepçeli ineyim, ben suç işlemedim ki... Nail'in (Keçeli) ne çektiğini gördük; beş ay sonra dava açıldı. Suçum varsa yargılanmaktan kaçmam, suçsuz da yargılanmam. Bu hukuk hepimize lazım. Olay siyasi bir tuzaktır.
- Nasıl?
- Ekimde (2000) start veriyorduk, ülke idaresine taliptik. Ama Allah onları kasım ve şubat krizleriyle çarptı. (Bu tertibin arkasında bir siyasetçinin olduğundan bahsediyor.)
- 'Baba' ne diyor?
- Bir şeye girmez. Yardım da istemem zaten.
Çapan: Ben Spartaküs'üm
DR. GÜRBÜZ Çapan, bu ayın başında akciğer kanseri şüphesiyle tetkikler yaptırıyor. Yakınlarına ‘‘CHP'de bizi istemeyenlerle tam mücadele başlamıştık ki, bu şüphe ortaya çıktı. Keşke iki ay sonra kanser olsaydım’’ diyor. Kuşkularını gidermek için Almanya'ya gidiyor; birkaç gün sonra da jandarma Esenyurt Belediyesi'ni basıyor, üç kardeşi dahil 19 kişi gözaltına alınıyor.
KURGU YAPILIYOR
Almanya'dayken telefonla arayan Gürbüz Çapan'a, ‘‘Nedir bu dehşet verici suçlamalar?’’ diyoruz:
- Hiçbir yurttaşımızın başını eğecek bir şey yapmadım.
İddialarda, imar yolsuzluğu esas konu gibi görünüyor. Ama Çapan'ın aylardan beri izlendiğini öğreniyoruz.
- Söylenenler, benim hakkımda haksızlık yaptı, denilmiyor, şunu-bunu yapmış olabilir, deniliyor. Maksatlı bir kurgu yapıyorlar. Komployu hazırlayanlar, HADEP ve FP'den sonra şimdi CHP Genel Merkez'in adamları oldu. Bir hemşeri grubu bunlar; değer bilmeyen bir çapulcu takımı. Her altı ayda bir bu ihbarı yaparlar, her seferinde de müfettiş gelir, gider.
- Ama iddialar çok ciddi gözüküyor.
HEM İŞ, HEM SOPA
- Hileli yollarla arsa kapatmış deniyor. Ben salak mıyım? Oradaki 1000 dönümlük şahıs arazisi, Gecekondu Önleme Bölgesi Kanunu'na göre kamulaştırılmış; 110 kooperatife verilmiş, 13-14 bin konut üretilmiş. Arsa sahibi bizi dava etmiş, sonunda metrekaresi 16 DM'den anlaşma yapılınca davalar çekilmiş. Örgütlü kent mi, çarpık çurpuk kent mi iyi? İstanbul'un batı kapısı da mı gecekondu olsaydı; Sultanbeyli mi doğsaydı, Hizbullah ve PKK mı gelseydi. Ben gecekonduculuğun makus talihini değiştiren adamım. Kimse bize Esenkent'i, yanındaki Bahçeşehir'den % 25 daha ucuz yaptığımızı, 24 saat sıcak su verdiğimizi, İstanbul'un ikinci Açıkhava Tiyatrosu'nu nedense sormuyor. Tabii iş yaptık, iş çıkardık.
Sinirleniyor; ‘‘BM gelip ödül veriyor, şimdi de bana bunu niye yaptın diyorlar? Hem iş yap, hem de sopa ye, olur mu’’ diye konuşuyor.
‘‘Ben Esenyurt'ta yoksulun umudu oldum’’ derken, kendisini 'Spartaküs' olarak tanımlıyor:
‘‘Bu tertibi hazırlayanlar bir taşla üç kuş vurmak istiyor; Yeni Oluşum, Cumhuriyet ve beni bitirmek... Benim servetim büyümedi, ismim büyüdü.’’
HARAM YEMEDİM
Çapan, Küba, Ermenistan, K.Kore ziyaretleri ile daha birçok ilginç şeyler anlatıyor. Sonunda ona açıkça şunu soruyoruz: ‘‘Haram yedin mi Gürbüz?’’.
- Ben bunları yapmadım. Tek kuruş aldıysam, oğlumun kefeni olsun. Vatandaş bizi namuslu bilsin. Ama, belediyecinin, politikacının, bakanın kaderi bu, iş yapınca 'çete' oluyorsun. Bir kurban aranıyorsa olurum; ama bunun külleri üzerinden yeni aydınlık bir Türkiye doğacaktır.
Paylaş