Paylaş
Rekabet Kurulu'nda hassas seçim
BAŞBAKANLIK koridorlarında bugünlerde ciddi bir sıkıntının yaşandığı hissediliyor. Bu sıkıntının ardında Başbakan Ecevit'in imzasını bekleyen bir dosya yatıyor. Bu dosya Ecevit'in başını ağrıtacağa benziyor.
Bu kritik karar, Rekabet Kurumu'nda (RK) boş bulunan üç üyelik için yapılacak atamaları konu alıyor. 11 üyeden oluşan RK'da üç üye iki yılda bir yenileniyor.
RK'nın önemini anlatmaya gerek yok. Piyasanın tekelci düzenlemelerden korunması, ekonominin gerçek rekabet koşullarında çalışması ve sonuçta tüketicilerin korunmasında bu kuruma büyük görev düşüyor.
RK, ekonominin Anayasa Mahkemesi sayılıyor. Yasaya göre, RK'da boş bulunan üç koltuk Üniversitelerarası Kurul (ÜK), DPT ve RK'nın adayları arasında paylaştırılacak.
Her kurum iki aday önerecek. Hükümet bu adaylardan birini seçecek.
ÜK'nın adayları belli oldu; bunlar Mülkiye'den Ticaret Hukuku uzmanı Prof. Zühtü Aytaç ve ODTÜ İşletme Fakültesi'nden Prof. Uğur Çağlı. Her ikisi de kendi alanlarında saygın isimler. Biri kurum üyesi olacak.
DPT'nin adaylarından yalnızca biri belli oldu. Adı Rıfkı Ünal. Yaklaşık 20 yıldır DPT'de görev yapıyor. DPT Hukuki ve Kurumsal Düzenlemeler Dairesi Başkanı.
İkinci aday kim olursa olsun, ibre Ünal'dan yana gözüküyor. Meslek birikimi, tecrübesi kurum üyeliğine getirilmesine müsait.
GELELİM PARLAK'A
Gelgelelim, konu RK'nın kendi içinden gösterdiği adaylara gelince, şu ilginçlik ortaya çıkıyor.
Adaylardan biri daha önce de RK üyeliği yapmış olan eski ANAP Rize Milletvekili Mustafa Parlak. Parlak 18 ve 19. dönem Rize milletvekili. Ayrıca milletvekili olmadan önce Rize Çaykur Müdürlüğü'nü de yapmış. Asıl mesleği ziraat mühendisliği.
Parlak'ın karşısındaki aday ise İsmail Hakkı Karakelle.
Mülkiye mezunu olan Karakelle, uzun yıllar Sanayi Bakanlığı'nda müfettişlik yaptıktan sonra bakanlıkta RK Koruma Genel Müdürlüğü'nü kuran ve burada uzun yıllar Genel Müdür Yardımcısı olarak görev yapan bir bürokrat. Tüketicinin korunması alanında Türkiye'nin önde gelen uzmanlarından biri. Adı hiçbir şaibeye karışmamış.
RK'nın doğumu aşamasında Karakelle, Sanayi Bakanlığı'ndan transfer edilerek, örgütün kurulmasında önemli bir rol oynadı, Daire Başkanlığı yaptı. Halihazırda, kurumun bürokrat kadrosunda İdari İşlerden Sorumlu Başkan Yardımcısı olarak görev yapıyor.
Hükümet, işte kritik bir tercihle karşı karşıya.
Bir tarafta, ANAP lideri Mesut Yılmaz'ın hemşerisi bir siyasetçi...
Diğer tarafta tüketici hakları ve rekabet hukuku alanında Türkiye'nin önde gelen uzman bürokratlarından biri.
Bakalım siyaset mi, yoksa ehliyet ve kariyer mi ağır basacak?
RK özerk bir kurum, KİT değil. Dolayısıyla politikcıların artık buralardan ellerini çekmeleri gerekmiyor mu?
Topçu gürledi
ULAŞTIRMA eski Bakanı, ANAP Sinop Milletvekili Yaşar Topçu dünkü ‘‘Toprağa ve denize trilyonlar gömüldü’’ başlıklı yazımıza kızmış; ‘‘Bu hükümet hırsızı arasın ama şimdiye kadar yapılanlar da bir zulumdür’’ dedi.
Atıl havaalanları konusunda Topçu şöyle konuştu:
‘‘Sinop Havaalanı'nı, NATO'dan 20 milyar liraya alarak sivilleştirdim. Bugünkü değerle belki 100 bin dolar civarındadır. 11 kişi çalışıyordu, şimdi 40 kişi çalışmasından sorumlu ben değilim. Gazipaşa (Antalya) Havaalanı devletin projesidir. Çaycuma (Zonguldak) Havaalanı'nın yapımını ilk defa Sayın Ecevit ortaya attı. İsparta Havaalanı iki sanayi bölgesine -İsparta, Burdur- hitap edilerek yapıldı. Alanlara her gün uçak inip kalkacak diye bir kural yoktur. THY meydanlara indiğinde zarar ediyor diye bir kavram da olamaz. DHMİ, bunlar sayesinde üzerinden geçen yabancı uçaklardan geçiş parası alır. Bu da yılda 200 milyon dolar gelir sağlar. Bu yatırımlar DPT tarafından kabul edilmiş ulaşım projeleridir. THY zarar ediyorum diyorsa neden küçük uçak çalıştırmıyor? Size sorarım havaalanı yapanın günahı nedir?’’
Topçu çok doluymuş. Murat Demirel, Cavit Çağlar, Nevzat Ak, Halit Çıngıllıoğlu'ndan söz ederken, ‘‘Türkiye'yi sosyalist kafa batırdı’’ dedi. Mafya demenin devlete vergi vermeyen kişi olduğunu anlattı. ‘‘Türkiye'de servet düşmanlığı yapılıyor’’ dedi. Ekonomik krizden Türkiye'nin 36 milyar dolarının gittiğini söyleyerek, bazı siyasetçi ve bürokratlardan yakındı. ‘‘Bu hükümet tabii yıkılacaktır’’ diye ekledi. Balıkçı barınaklarının Karadeniz'de tabii yapılacağını, çünkü 600 bin ton hamsi çıkarıldığını öne sürdü. Devleti küçültmek gerekirken, 60 bin yeni memur alınmasını eleştirdi. Ülkenin ayağa kalkması için yabancı sermayeden başka çaremiz olduğunu söyledi. ‘‘Demirel...’’ der demez de kükredi:
‘‘Sahneye çıkarsa silip süpürür.’’
Ömer Bilgin aranıyor
ADANA'dan bir okurumuz haber verdi. Uluslararası bir bankadan kredi alma iddiasıyla Ankara, Van ve Mardin'de üç şirketi dolandırdığı iddiasıyla DYP eski Milletvekili Ömer Bilgin aranıyormuş.
Polis, üç kadın ile bir erkeği bazı belge ve bir silah ve telsizle yakalamış, bir hafta gözaltında tutmuş... Aralarında bir de polis varmış. Zanlılar, sevk edildikleri 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nce serbest bırakılmış.
Ömer Bilgin, hemen ortalıktan kaybolmuş; polis ifadesini alamamış.
İddiaya göre, dolandırıcılık iddiası 200 bin dolarmış.
Geçmişte Altın Koza Film Festivali'nin organizasyonu ile de ilgilenen Bilgin yakalanırsa polise ne diyecek bakalım?
‘Deli dana’ geliyor
İSTANBUL'dan, dericilikle ve hayvan yetiştiriciliği ile uğraşan bir okurumuz, ‘‘Manzara bu iken size bir tehlikeyi haber vermek istiyorum’’ diyor:
‘‘Fransa ve İngiltere'de şap ve 'deli dana'dan ölmüş hastalıklı hayvanlar yüzülüp derileri İspanya'ya gönderiliyor. Oradan da İspanyol malı gibi Türkiye'ye ithal edilmek isteniyor. Eğer bizde bir salgın olursa, bunun sorumlusu kimdir? Biz hayvanlarımızı nasıl koruruz? Bize kim sahip çıkacak?’’
Deri mevsimi açıldığından ve Türkiye'de hayvancılık çökertildiği için tabakhaneler deri bulmakta zorlanıyormuş. Avrupa'da deri üretiminin düşmesi yanında ABD ve Avusturya'dan uzaklık nedeniyle mal getirmenin pahalı olmasıyla ham dericiler İspanya'ya yönelmişler. Sipariş verilen deriler ya deniz yoluyla İstanbul'a, ya da TIR'larla Kapıkule ve İpsala'dan yurda sokulabilirmiş. Gümrük Müsteşarlığı'nın haberi olsun.
Beyefendi!
BARTIN Valisi Fatih Eryılmaz'a... Unutmayın ki, 'Valilik' geçici, 'beyefendilik' ise kalıcı bir unvandır. Acaba valilik koltuğu altınızdan gittikten sonra 'beyefendiliği' kabul etmediğinize göre vatandaşın size nasıl hitap edeceğini (!) hiç düşündünüz mü?
Erdal YETKİN-İSTANBUL
SORULAR
İSTANBUL'dan bir turizmci okurumuz telefonda; ‘‘Turizm Bakanı Erkan Mumcu, Bakanlar Kurulu'na geldiği dün kullandığı Cheroke cipi nasıl aldığını açıklayabilir mi?’’ diye soruyor.
Paylaş