Paylaş
Dün dündür bugün bugün
Yalım Erez, siyaset ve iş dünyasında her zaman fırtınalar estirerek gündemi değiştirdi.
Çiller'i yarattı, Anayol'un yıkılmasında, Refahyol'un kurulmasında etkin rol aldı. Siyasetin itibar yitirdiği bir dönemde kendini ortaya attı. Erez'i, gazete sayfalarından ve anımsadıklarımızla tanıyalım:
Çiller, Erez'in danışmanıydı. Demirel'e Çiller hakkında ilk referansı veren Erez'di. 1991'de Çiller'le Bakırköy adayıydılar. ‘‘Seçilmezseniz, tekrar TOBB'un başına dönecek misiniz?’’ sorusuna ‘‘Kesinlikle dönmem’’ dedi. Seçilemedi, ancak Demirel'in ‘‘Dün dündür, bugün bugün’’ ilkesiyle TOBB'un başına döndü. O zaman verdiği bir demeçte ‘‘Çiller, Apo'yu yakalayıp Türkiye'ye getirecektir’’ dedi. Demirel'le bozuşma uğruna Çiller'i genel başkanlığa ve başbakanlığa taşıdı, sonra pişman oldu. 1995'te TOBB adına Prof. Doğu Ergil'e bir Kürt Raporu hazırlattı. Tepkileri, ‘‘Raporun bizimle ilgisi yok’’ diyerek göğüsledi.
Geçen mayıs ayında Trabzon'da ‘‘Ya değişim, ya ölüm’’ sloganıyla medyatik bir çıkış yaptı. İddiası, merkez sağı birleştirmekti.
Zülfikar Doğan, Erez'in bu çıkışını, ABD'li zenci lider Martin Luther King'in ‘‘Yapılacak bir şeyi biliyorum, zihnim son derece berrak, yürümem gerekiyor. Hep beraber yan yana, omuz omuza yürümemiz gerekiyor’’ sözleriyle bütünleştirdi.
Erez'in ‘‘Demokratik Değişim Platformu’’ adını verdiği hareketi İtalya'da Berlusconi'nin ‘‘Forza Türkiye’’ hareketine benzetildi.
‘‘Artık adam gibi adamlar bulmak lazım’’ dediği zaman, İlhan Selçuk ‘‘Yalım Bey akıl karıştırıyor; ‘adam gibi adam bulmak' ne demek? Erez vaktiyle ‘kadın gibi kadın' bulamadığı için mi şimdi ‘adam gibi adam' arıyor?’’ diye yazdı.
Bir dostumuz Milliyet'in (31.7.1997) bir kupürünü göndermiş. Fotoğrafta, Yalım Erez iki elini kaldırarak oy veriyor. Resmin altında DTP kurucularından, mimar Sezar Aygen'in ‘‘Adam gibi adam nasıl olunur?’’ sözüyle birlikte şöyle yazılı:
‘‘Erez suçüstü yakalandı. Meclis'te hileli oylamalar sürüyor. TURBAN oylamasında mükerrer oy kullanılmasından sonra Meclis'te dün de Sanayi ve Ticaret Bakanı Yalım Erez bakan olarak sayılmasına rağmen milletvekilleri arasında oy kullanırken yakalandı...’’
Bir siyasetçi ağabeyimizle konuşurken, ‘‘Hoşuma giden taraf, Erez'in Çiller'i deli etmesi’’ dedi. Demirel'in bir lafı vardır; politikada, barışmayı bilmezsen kavga etmeyeceksin. Erez tam Demirel gibi.
McDonald's hep şaşırıyor!
‘McDONALD'S'larla ilgili yazılarınız beni yüreklendirdi’’diyor, reklam fotoğrafçısı Sedat Tuna: ‘‘Benim de başıma çok olay geldi. Yazdıklarımı ve onların gönderdikleri -size gönderilenle aynı mantıkta- yazılarımı okusanız, McDonald's'ın nasıl vurdumduymaz bir kuruluş olduğunu göreceksiniz.’’
‘‘Nasıl umursamazlık?’’ sorusunu şöyle anlatıyor:
‘‘Aynen gündeme getirdiğiniz konudaki gibi, ‘Efendim biz de şaşırdık, hayret' ve ‘Bu lokantalar işletmeciler tarafından işletiliyor' deyip işin içinden sıyrılmaya çalışıyorlar.
Peki bizler işletmeci bilmem ne beyin, her kimse o kişinin lokantasına mı gidiyoruz, yoksaaa, McDonald's'a mı? Önceki gün benim olayı da hatırlayıp onları da aradım tık yok!
McDonald's'tan gelen yanıtı okuduğunuzda herhalde şaşırıp kalacaksınız. Bana önerilerim için teşekkür ediyor. Adam bu mektubu niçin ve niye yazdığını bilmiyor veya algılamadığı için böyle bir cevap yazıyor.
Hatırlarsınız Etiler'de de bir başka olay olmuştu, hep de McDonald's çıkıyor içinden.
Türkiye'de bir Amerikalı'nın olmaması mı McDonald's'ı bu hale getiriyor; merak ettim doğrusu... Bizler bu işleri kendimiz kıvıramıyoruz mu acaba?
Halkla İlişkiler bölümünden bir bayanla görüşüp merkezlerinin e-mail adresini stedim, sizin gazetenizde çıkan yazıları ve benim mektuplarımı yollamak için bana adresi veremediler. Bilmemektelermiş. Haaah hahh komik.’’
Sedat Tuna devam ediyor:
‘‘McDonald's lokantalarına girdiğinizde şöyle bir etrafınıza alıcı gözle bakın, bakalım pislikler gözünüze çarpacak mı? Bizler yazın sık sık arkadaşlarla Bebek sahilinde yürüyüş yaparız, tabii ki bu arada da dondurma yemek de tamamlayıcı unsur. Ben şahsen Mc dondurmayı çok severim. Bebek Mc'ten dondurma almak bizler için bir kábus olmaktaydı, sonunda her seferinde kavga etmekten, pisliği görmekten ve de iğrenmekten dolayı Mc'ten dondurma almayı bıraktık. 4. Levent'te de aynı şeyler...
Neden diye sorduğumuzda bize eleman azlığından şikáyet ediyordu çalışanlar. Kaç defa İstanbul merkezine şikáyet ettik. ‘Tabii ki denetleniyor' dediler. Ben de o zaman ‘Bu olayları müfettişlerin görmesini engelleyen nedenler oluşmuş' dediğimde yanıt yok.’’
Hedef kitleleri çocuklar ama, benim çocuklarım ve arkadaşları artık Levent yöresindeki Mc'lere gitmiyorlar. Sebebi başıma gelenler ile Mc'çilerin aymazlığı ve itirazlarımdan sonra etrafı daha bir alıcı gözü ile izlemeleri. Onlar da gördüler ki, yol üstünde minibüs içinde köfte satanlardan fiyat farkından başka bir farkları yok...’’
Tüketiciye kızılmaz, yanlış ve hatalar giderilir. Hastanın ayağa çağrılmayacağı gibi...
Paylaş