Yeter! Söz Milletin

Yalçın BAYER
Haberin Devamı

Kadınlar gurur duyuyor!

Siirt'ten sonra Egeli kadınların sesini duyduk, sıkıntılarını, ıstıraplarını dinledik. Bize acılarını anlattılar, sevgi istediklerini, dostluk ve barış istediklerini haykırdılar.

CHP'nin dün Denizli'de ‘‘Ege Kadın Kurultayı’’ vardı. Spor salonunu Ege'nin çeşitli kent ve köylerinden gelen kadınlar doldurmuştu.

Yöresel giysileri ile gelenler vardı. Çoğunun yüzlerinde tütün acısının izleri vardı. Yanık tenliydiler...

Güneydoğulu kadın aç ve açıktaydı, çocuk bakmaktan başka işi yoktu.

Buradaki köylü kadın da, Doğu'nun insanından pek farklı sayılmazdı.

Ama farklı bir ses yükseliyordu, salonda...

‘‘Türkiye laiktir, laik kalacak.’’

‘‘Fethullah tarikatı iyidir - Araba solcuları’’ yazılı pankart biraz da DSP'ye yönelik bir tepkiydi. Buldanlı emekli bir kadın bize, ‘‘İzmir'de Şifa Hastanesi'ne gidin, çalışanların, kadınların giysilerine bakın, tehlikeyi görün’’ diyordu. Genel Sekreter Adnan Keskin, ‘‘Fethullah Gülen'in arkasına sığınıp sosyal demokratlık taslıyorlar’’ diyordu. Kadın Kolları Genel Başkanı Güldal Okutucu, Türkiye'nin siyasetçilerin eliyle parsel parsel satıldığını vurguluyordu.

Güneydoğu'daki kadından Egeli, daha doğrusu Batılı kadının sorumlu olduğu vurgulanıyordu.

Gelin onları dinleyelim:

HATİCE ÇEVİK (Afyon): Emeğimizin karşılığında hiçbir hak elde edemiyoruz. Sütün sağımını biz yapıyoruz, fiyatını belirleyen sağan kadın değil, başka bir el... Hayvancılık işletmesi'nde kadına devlet düşük faizli kredi vermelidir. Belki de hepsinden önemlisi, erkeğe hayatın müşterek olduğu hatırlatılmalı, üretimdeki yük paylaşılmalı...

CİNSEL TACİZE UĞRUYORUZ

D.BELKİS ÖZGEN (Antalya): Turizm sektöründe çalışan kadın oranı yüzde 20'yi bile bulmuyor. Kadına, daha az ücret veriliyor. Çalıştıkları iş kollarında cinsel tacize uğruyorlar, ama söyleyemiyorlar. İş kaybetme korkusuyla... Özgüveni ve deneyimi olan kadın, turizm işletmeciliğinde sermaye bulmakta zorlanıyor.

BİZ ÇALIŞIYORUZ, PARAMIZI KOCALARIMIZ ALIYOR

SEMA VURGUN (Aydın): Tarımda çalışan nüfusun yaşam koşulları çok kötü. Tarım işçisi kadın, her sabah erken kalkıp ev işlerinden sonra tarlaya gider, akşam yorgun argın döner. Yorgunluğunu uykuyla gidermek üzere erkenden yatar. Haftada çalışmadığı bir gün de yörenin pazarına gider. Çalıştığı günlerin parasını da genellikle erkekler alır. Tarımda mutlaka prim sistemine geçilmelidir. Kredi faizleri yüzde 70'ten eskisi gibi 50'ye indirilmelidir. En önemlisi, Amerika'dan yapılan pamuk ithalatı acilen durdurulmalıdır.

ZELİHA YAŞATÜRK (Denizli): Kadınımız dokumacılığın en ağır işçisidir. Tezgahı olanların ciddi sorunları vardır. Babadağ merkezde 38 dokumacı aile, faturalarını ödeyemediklerinden elektrikleri kesilmiştir. Bölgedeki tekstil sektöründe toplam çalışanlar içinde kadınların oranının yüzde 70 olması kadınların il ekonomisine nasıl bir katkı sağladıklarının göstergesidir. Ancak sendikası ve sigortası yoktur. Denizli yöresinde 85 bin sigortalı olmasına karşın, SSK Hastanesi, 120 yatakla nasıl hizmet verir.

Ha ana, ha koca evi

HATİCE ERDAL (Isparta): Bizler kadınıyla kızıyla ev tezgahlarında hiçbir güvencemiz olmadan halı dokuduk. Sabah güneş doğmadan sıcak yataklarımızdan kalktık. Çocuklarımızı beşiklerinde bıraktık. Gül topladık. Alınterimizi zenginlere koku olarak sunduk. Soğuk ve nemli havada romatizma olduk. Tedavi ettiremedik; çünkü sigortamız yoktu. Gül dikeninden ellerimiz nasır tuttu, kadın eli olmaktan çıktı. Gül çuvallarını sırtımızda taşıyarak üreticinin ayağına götürdük. Üstelik gülden aldığımız ücret el harçlığı bile değildi. Olsun biz bu az paraya bile razıydık, ama şu anda onu da kazanamıyoruz. Kiraz ve elma mevsiminde meyve toplayarak nafakamızı çıkartmaya çalışıyoruz. Halıdan kazanç umarken de farklı şeyler yaşamadık. Halı dokurken ellerimiz nasır bağladı, belimiz kireçlendi, bacaklarımız eğrildi. Ama gene de üretmeye mecburduk. Annelerimizden böyle görmüştük. Çocuklar sokakta oynarken, biz halı tezgâhında kirkit dövmeyi, ilmik atmayı öğrendik. Bu çileden bıkan annelerimiz bize halı dokutmamak için çocuk yaşımızda evlendirdi, ama koca evinde de farklı bir şey yaşamadık.

Ecevit’e sitem

Uşaklı bir diş tabibi eleştiriyor, partisinin yönetimini... Salondaki konuşmasında ‘‘Eğer yüzde 25 kadın kotası olmasaydı, acaba erkekler bizleri aralarına alır mıydı?' diye soruyor.

Aralarına girdiğimiz İzmirli iki hanımla konuşuyoruz:

‘‘Laik ülkede yaşamak istiyorum. Cumhuriyeti yıktırmayız.’’

Diğeri ona, ‘‘Kadın kotası yüzde 50'ye çıkarılsın. Kadınların sesleri daha çok çıksın. Çünkü laikliğin güvencesi biziz’’ diyor.

Aldığı yanıt çok ilginç:

‘‘Hayır, kota yanlış düşünce... Eşitliği neden sayısal olarak değerlendiriyorsun? Türkiye'ye yobazlığı taşıyan erkekler değil mi?’’

Elinde emeğinin ürünü olan dantel işlemeyi gösteren güney ilçesinden bir kadın, yanındaki 16 yaşındaki köylü kızın nasırlı ellerini açıp gösteriyor. ‘‘İşte bu eller karın tokluğuna tütün, pamuk topluyorlar’’ diyor. Bir milletvekilinin bir ayda aldığı maaşı, kendilerinin bir yılda kazanamadığından özellikle dem vuruyor.

‘‘Nerede tütün avansları. Mesut Yılmaz, çaya peşin para veriyor, bize bir şey yok’’ diyor.

Muğla Kadın Kolları Başkanı Nilgün Alphan, çevre ve kadın üzerine güzel bir konuşma yapıyor: ‘‘Yatağan'da kuzular ölü doğum yapıyor. Gökova termik santralının katliamı unutturulmaya çalışılıyor, Bodrum ve Marmaris'te kıyılar talan ediliyor, çarpık yapılaşma alabildiğine sürüyor.’’

Kadın Kurultayı'nın en anlamlı gösterisi; çarşaf ve türbanlı iki kadının üstlerindekilerini, Fethullah pankartı ile atıp çiğnemeleriydi.

Evet... Kadınlar kımıldıyor.

GÜNÜN SÖZÜ

‘‘Sayın Yılmaz genel seçimler ya da mahalli seçimler yaklaştığı zaman, ön plana ve parti vitrinine milliyetçi-muhafazakâr görüşlü milletvekillerini ve adaylarını getirir. Bu artık bir Mesut Yılmaz klasiği olmuştur. Şimdi Sayın Yılmaz, aynı senaryoyu tekrar uygulamaya koyuyor.’’

Afyon Odak Gazetesi yazarı Av. Mehmet Çelikörs













Yazarın Tüm Yazıları