Paylaş
Robert Koleji’ni bitirmiş, Lozan’da hukuk okumuş ve Paris’te de ’siyaset sosyolojisi’ dalında master yapmıştı. Akrabası Abdi İpekçi kendisini bu arada Milliyet’e aldı; köşe yazmaya başladı. Daha sonra o zaman sınıf arkadaşı ve bacanağı olan Ercan Arıklı ile birlikte haftalık ’ABC’ adlı bir dergi çıkardılar. Tabloit boydaki dergi; siyasetten magazine kadar o dönemin tek örneği sayılabilir. Cem Türkiye Gazeteciler Sendikası İstanbul Şube Başkanı oldu. CHP-MSP hükümetinde Ecevit kendisini TRT Genel Müdürü yaptı, Haber Dairesi Başkanı da Mehmet Barlas oldu; bu yönetim o zaman yayıncılıkta birçok yenilikler yaptı.
1987 ve 1991 seçimlerinde SHP’den İstanbul milletvekili seçildi. Kim ne derse desin 1992’de CHP ile SHP’nin birleşmesinin ’gizli mimarı’dır Cem... SHP’den CHP’ye sanıyoruz 22 milletvekili ile geldi. Çünkü sol partilerin birleşmesi gerektiğini düşünüyordu. Bu nedenle kendisine ’siyaset mühendisi’ denilebilir bu çabalarından ötürü...
SADE PARTİLİ TRT’den ayrıldıktan sonra kendisini politikaya adadığında İstanbul ilçe örgütlerinde ’sade’ bir partili gibi çalıştığını herkes bilir; hem de tepede hiçbir ’makam’ talep etmeksizin.
İnönü-Baykal çekişmesinde, İnönü’nün çekilmesini uygar bir tavırla ifade etme cesaretini göstermiştir. Baykal’la ’Yeni Sol’ projesinin lokomotifi olmuş; CHP’nin çağdaş bir sosyal demokrat parti olması için ’arı’ gibi çalışmıştır.
BURJUVA AHLAKI
Cem birikimli bir gazeteci ve politikacıydı. İlkeliydi ve ’burjuva ahlakı’nın gereklerini de bilirdi. Üretkendi, çok okur, çok yazardı. İki gün içinde parti için koca bir rapor hazırladığını biliriz. Belki Ecevit’i kendisine örnek almıştı. O tarihlerde iki dostu vardı; Adil Özkol ve Cavit Savcı...
Daha sonra DSP’ye geçti ve Ecevit kendisini hiç beklemediği bir yerde; Kayseri’den aday gösterdi. Abdullah Gül ile dostluğu, aynı seçim çevresinde mücadele etmelerinden kaynaklanır. Ecevit’in, kendisini ’verimli’ kullanması sonucu 1995’te ve 91’de DSP’yi, Kayseri’de vekilsiz bırakmamıştır.
1994’teki yerel seçimlerde CHP’nin %4.67 oy alması kendisini umutsuzluğa sevk etti. Belki partiyi ayağa kaldırmak için Genel Başkanlığı da düşünmüş olabilir bu süreçte... 1995’te, CHP’den kopmasına neden olarak "Sayın Baykal, başarılı olamıyorsunuz, siz de tıkandınız" biçimindeki eleştirisi gösterilir. Ama liderlik için cesareti yoktu.
Bugün bunun üzerine bir şey söylemenin anlamı yoktur.
’Demokratik Sosyalizm-Nedir, Ne değildir’ ve ’Soldaki Arayış’ kitaplarını belki bu düşüncelerle yazmıştır. Zaten "Sosyal demokrasiyi savunmak ya da eleştirmek değil. Onu anlamak ve anlatmaya çalışmaktır" diyor.
DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI
Ecevit’in önderliğinde DSP-MHP ve ANAP hükümetinde beş yıl görev yaptı. Başarılı bir dönem geçirdi sayılabilir; dünyada ’kredibilitesi’ hayli yüksekti. Hele, Türkiye’nin AB’ye girişte uyum yasalarının öncüsü olması ve Yunanistan’la ilişkilerin ’iyi nokta’ya gelmesinde payının büyük olduğunu herkes kabul etmelidir.
Nitekim, ’Türkiye Avrupa Avrasya’ kitabında da, Dışişleri Bakanlığı döneminde yaşadığı olaylardan geliştirdiği düşünceleri ve uyguladığı politikaları anlatmaktadır.
VE YTP’NİN HÜSRANI
İsmail Cem, mütevazı ve alçakgönüllüydü. En önemli hobisi fotoğraf çekmekti.
Hakkında en önemli eleştiri; DSP’den kopup Hüsamettin Özkan ile Yeni Türkiye Partisi’ni kurması ve Kelmal Derviş’in kendisini yarı yolda bırakmasıydı.
Koalisyon çözüldü, solda tek parti olmak amaçlandı. Ama karşılarında Baykal vardı. Nitekim kendisini bırakmayarak CHP’ye geçti. CHP’de istediği açılımı yapmaya ömrü yetmedi.
DSP’nin parçalanmasından sonra AKP’nin iktidara gelmesi bu süreç sonunda mı gerçekleşmiştir? Ne yazık ki, evet....
Çalmadı, çırpmadı
SESSİZCE ayrılmıştır aramızdan, evet sessizce ayrılmıştır, çünkü çalmamıştır, çırpmamıştır. Hırsızlık yapmadığı için yüceltilmeyecektir. Günlerce belki aylarca konuşulmayacaktır. Ama düşünceleri ve bu millete kattıkları, bize insanca düşünmeyi öğrettiği için her zaman onu anacağız. Belki medyada unutacak ama biz unutmayacağız.
Olgar VERİM
GÜNÜN SÖZÜ
"Batılılarda, Sevr’i gerçekleştirememenin öcünü alma çabaları var. Biz buna, içimizdeki direnme gücünü göstermekten uzak kalıyoruz. Aydınlarda bir pısırıklık ve dağınıklık gözleniyor, üniversitelerin çoğu ise miskinler tekkesi gibi..."
(Anayasa Mahkemesi eski Başkanı Yekta Güngör Özden)
DÜZELTME
HRANT Dink’in nereye gömüldüğü konusunda Milli Güçbirliği Sözcüsü Muammer Karabulut’un yaptığı dünkü açıklamanın başlığı "Dink neden Ermeni Protestan mezarlığına gömüldü?" olarak çıkmıştır. Teknik bir hatadan ötürü meydana gelen yanlış başlık aslında "Dink neden Ermeni Protestan mezarlığına gömülmedi?" şeklinde olacaktı. Metinde bu husus doğrudur. Başlıkla ilgili yanlışı düzeltir, özür dileriz.
Hrant Dink'in mezarı üzerindeki tartışmalar
HRANT Dink'in nereye gömüldüğü konusunda Milli Güçbirliği Sözcüsü Muammer Karabulut'un yaptığı dünkü açıklamanın başlığı "Dink neden Ermeni proteston mezarlığına gömüldü" olarak çıkmıştır. Teknik bir hatadan ötürü meydana gelen yanlış başlık aslında "Dink neden Ermeni proteston mezarlığına gömülmedi?" şeklinde olacaktır. Metinde bu husus doğrudur. Başlıkla ilgili yanlışı düzeltir, özür dileriz.
TARTIŞMALAR
Bu konuda tartışmaların süreceği anlaşılıyor.
Milli Güç Birliği Sözcüsü Muammer Karabulut dün yeni bir açıklama yaparak "Hırant Dink'in katili, Türk Ortodoks Ermenilerini Protestan ve Katolik olarak bölenlerdir" dedi.
Karabulut şöyle konuştu:
"Hrant Dink, neden Ermeni Protestan Mezarlığına gömülmedi? Merhum Hrant Dink’in Protestan mı, yoksa Ortodoks mu, sorusu sorulunca herkes korktu. Ne de olsa cenaze çok görkemli olacaktı. Uyuyanları rahatsız etmek istemediniz. Görkemli olması için, küçük bir Protestan Kilisesi yerine, tarihi Ortodoks Ermeni Kilisesi'ni tercih ettiniz. Ama 70 milyon insanla dalga geçercesine, 'Hepimiz Ermeni’yiz' dediniz. Ermeni Ortodoks mezarlığında ailesinin yanına gömüldüğünü söylediniz. Ama Ortodoks Ermeni’lerin neden Hrant Dink’e sahip çıkmadığını ve Protestanların kontrolündeki bir yetimhane de yetiştirildiğinden hiç bahsetmediniz? Protestan misyoner ajanların bu ülkeyi nasıl böldüğünü söylemediniz.
Hrant Dink o katilleri bulduğu için öldürüldü! Hrant Dink, "Ermenilerin geçmişte İngiliz, Alman, Fransız ve Ruslara güvenmekle büyük hata yaptığını" görüyor ve söylüyordu. İnsan olanın bu gerçeği görmesi hiç de zor değildi.
Karabulut'a bu iddianız tek taraflı deyince "Gedikpaşa Ermeni Protestan Kilisesi'nden Kirkor Ağabaloğlu ile görüştüğünü" belirterek şunları ekledi:
"Kirkor Bey, cenazenin, Hrant Dink’in yakınları veya birileri tarafından aceleyle morgtan alındığını ve Ortodoks Mezarlığına götürüldüğünü, söyledi.
Feriköy Protestan Ermeni Kilisesi'nde yer olduğunu, aslında doğrusunun Protestan mezarlığına gömülmesi gerektiği konusunda da samimi itirafta bulundu. Tören sırasında da bu husus Patrik Mutafyan’a iletildiğinde 'içerdeki konuşmayı ben, mezardaki konuşmayı ise sen yaparsın' diyerek geçiştirildiği anlaşılıyor.
Çok açık olarak, Hrant Dink’e saygı göstermeyen ve onun üzerinden siyaset yapanların, o toprağa gidinceye kadar saygısızlıkları sürdüğü anlaşılmıştır.
Sayın Kirkor’un ifadeleri ile bu gercek bir kez daha anlaşılmıştır. Sayın Hrant Dink’in eşi de Protestan’dır."
MESAJ PANOSU
DALAMAN Belediyesi’nin yöreyi tanıtım etkinlikleri Taksim Metro İstasyonu giriş katında başladı. Beyoğlu Belediyesi’nin ev sahipliği ile düzenlenen etkinliklerde yörenin doğal ve turizm güzellikleri tanıtılıyor. Arazisi Araplara satılmak istenen devletin güzide tarım kuruluşu TİGEM’in yetiştirdiği ürünlerden bazıları ziyaretçilere sunuluyor. Etkinlikler cumartesi gününe kadar sürecek.
Paylaş