Vergi Konseyi, Sayın
Sümer Oral'ın yine bu köşede 1.2.2002 tarihinde yayımlanan yazısında belirtildiği üzere, 10 yıl önce kendi döneminde kurulmuştur. Çeşitli nedenlerle bir türlü faal duruma geçemeyen Konsey, yeni dönemde, Maliye Bakanımız Sayın
Kemal Unakıtan'ın olurları ile aktif bir duruma getirilmiştir.
Vergi Konseyi, mükellefler, sivil toplum örgütleri, devlet ve akademisyenlerin ülke yararına en iyi çözümleri üretebilecekleri bir diyalog ve mutabakat platformudur. Bir danışma kuruludur, yürütme yetkisi yoktur. Ülkemizdeki çok ciddi bilgi birikimini değerlendirip, bu alandaki ülke dinamiklerini karşılıklı güvenle birbirine kaynaştırarak harekete geçirmeyi amaçlamaktadır.
İstanbul'da geniş ve yoğun katılımlı olarak düzenlediğimiz 3 ayrı beyin fırtınasında yüzlerce değerli fikir sergilenmişti. Geçtiğimiz günlerde
Abant'ta düzenlenen
Arama Konferansı ile Maliye tarihinde ilk defa vizyon ve temel stratejiler çalışması, Sayın Bakan dahil 48 çok değerli fikir sahibi ile birlikte oluşturulmuştur. Gelecek açısından asırlık sorunların çözümleneceği çok önemli gelişmeler olacağına, Sayın Bakan'ın siyasi kararlılığı ve özel sektör dinamiğine sahip kişiliğinin ülke için yararlı olacağına inanıyorum. Bu inançla, 27 yıllık özel ve kamu sektörü birikimimi, sorumlu olduğum onca işe rağmen, özveri ile aktarmaya çalışıyorum.
KONSEYİN YASALLIĞI
Vergi Konseyi'nin yasallığına gelince, 1995 yılında yayımlanan 7. Beş Yıllık Kalkınma Planı'nda vergi istişare konseyi kurulmasına yer verilmiş olup, Anayasa'nın 166. maddesi gereğince bu plan TBMM tarafından onaylanmıştır. Hemen hatırlatalım, Vergi Konseyi başkan ve üyelerinin maddi hiçbir menfaati yoktur. Ülke için yararlı olunabilirse manevi hazzı en büyük kazancımız olacaktır.''
31.01.2003 tarihinde bu köşede, ismini belirtmeyen bir meslektaşımın, şahsım, çalıştığım kurum ve Vergi Konseyi açılarından tereddütlere neden olabilecek ifadeleri yayımlanmıştır. Fikirlerin serbestçe açıklanma özgürlüğünün, kişi ve kurumların hakları gözetildiği takdirde kutsal olduğu inancıyla size düşüncelerimi aktarmak istiyorum:
Meslek hayatıma 1976 yılında mensubu olmakla iftihar ettiğim
Hesap Uzmanları Kurulu'nda başladım. Yeminli Mali Müşavirlik hakkım olduğu halde bugüne kadar bu hakkımı kullanmadım. Sosyal sorumluluk duygusu ile çeşitli komisyonlarda görev aldım. Özellikle adaletin gereği olduğuna inandığım
enflasyon muhasebesi ile
kayıt dışı ekonominin ilacı olduğunu düşündüğüm, gelir idaresi ve denetiminin yeniden yapılandırılması konularında önemli çalışmalar yaptım.
Halen ulusal ve uluslararası yatırımları olan, yerli ve yabancı on binlerce ortağı, 9374 çalışanı bulunan şirketler topluluğunda, İcra Komitesi Başkan Yardımcısı ve Mali İşler Başkanı olarak çalışıyorum. Bu kurumda devletin, çalışanların ve ortaklarının haklarını korumak ve sosyal sorumluluk bilinci, ‘‘kültür’’ olarak yerleşmiştir. Her yıl ülkemiz vergilerinin ortalama %1'ini ödemiştir. Bu tutarın son 7 yılda 2.5 milyar dolar (yıllık ortalama 328 milyon $) olduğunu belirtmek isterim.
Mustafa UYSAL
Vergi Konseyi Başkanı Refik Erduran ne yapmalı
YAZAR Refik Erduran yeniden evleneceğini söyledi. Evlenme,
‘‘temel hak ve özgürlüklerdendir’’.
Boşandığı eşin başka eşten olma kızıyla evlenmek, maddede sayılan özellikle genel ahlak ve genel sağlık kurallarına, ne özde ne de sözde aykırılık oluşturmasının çağımız koşullarında olanaklı bulunmadığını söylüyorum.
Refik Erduran davasına bakan yargıcın, davayı açan C. savcısının ve evlilikleri için iptal talep edilen tarafların, bu konuda ciddi boyutlu Anayasa'ya aykırılık bulunduğunu düşünmeleri ve konuyu Anayasa Mahkemesi'ne itirazen götürerek, 4721 sayılı Medeni Yasa'nın ilgili maddesinin iptali gerektiğini ileri sürüyorum.
Nikahla evlenmekle, cinsel tacizi, ahlak dışı ilişkiyi karıştırmamak gerekir.
Refik Erduran, hemen mahkemeye 4721 sayılı Medeni Yasa'nın, 129. maddesinin 2 No'lu bendinin Anayasa'nın 13. maddesine aykırılığını ileri sürerek itirazen iptali için mahkemeye dilekçe vermelidir.
Nurettin KAPTAN-ANKARA Millete değil ulusa sesleniş
Rahmi Kumaş Başbakan
Abdullah Gül'le ilgili çok haklı bir eleştiride bulunuyor.
‘‘Ulusa Sesleniş’’ yerine
‘‘Millete Sesleniş’’ adını koydurmuş televizyon programına. Sayın Başbakan o zaman, millete hitabet deseydi.
Konuşmasında
içten, gerçek, paylaşmak, savaş, barış, ülke, birleşme, dayanışma, bölge, ulusal çıkar, somut, tükenmek, yangın, ülke çıkarı gibi sözcükleri kullanacağına kendisiyle tutarlı olmak için
samimi, hakikat, taksim etmek, harp, sulh, memleket, ittihat, tesanüt, mıntıka, milli menfaat, müşahhas, nihayete ermek, memleket menfaati sözcüklerini kullanmalıydı.
Hızını alamayıp, daha da ileri giderek, bu işin
Türkiye Cumhuriyeti'nde öncüsü
Adnan Menderes gibi yapıp kendisine başvekil, korkmazsa sadrazam demeliydi.
Sayın
Gül'e anımsatmak isterim ki dildeki özleşme akımına kendisinin salladığı bu gol geçersizdir (ofsayt). İstiyorsa
Adnan Menderes gibi yapsın Anayasa dilini değiştirsin.
Nasılsa Türk dilini boğazlayan 12 Eylül generalleri
Atatürk'ün kalıtını çiğnediler. Üstelik
Bülent Ecevit, Deniz Baykal da bu çiğneyişe izleyici kaldılar.
Mustafa Kemal'in egemenlikle ilgili söylediğine benzeterek söyleyeyim ki, her kim olursa olsun, bu kişi başbakan da olsa Türk dilinin özleşme akımı önünde yalnızca sürüklenip eriyip gider.
Bayramlık
Koyunlar keçiler ve koçlar için
Ne kadar bayramsa Kurban Bayramı
Bu barış var ya, bu barış
Cephedekiler için o kadar barış
Can Yücel Biliyor musunuz?
İZMİR'den avukat
Hüseyin Durdu'nun, 3 Kasım seçimleri sürecinde yaptıkları işlemler nedeniyle ‘‘görevi savsaklama ve kötüye kullanma ile resmi evrakta sahtecilik’’ yaptıkları iddiasıyla
YSK üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunduğunu...
Biliyor musunuz?