PaylaÅŸ
On kıtasını ezbere okuduğu İstiklal Marşı ve Necip Fazıl Kısakürek’in Sakarya şiiriyle hükümet üyelerini ağlatan 4 yaşındaki Suğra Bal, Başbakan Erdoğan'ın kucağında hiç heyecanlanmadığını söyledi. Çok uykusu olmasına rağmen hiç yorulmadan sahnede duran Suğra, enerjisinin sırrını "Onları okurken Atatürk ve şehitlerimiz gözümün önüne geliyor" diye açıkladı.
Hatta geçen akşam Suğra Bal özel bir kanalda İstiklal Marşımızı o kadar güzel okudu ki tüylerim diken diken oldu. Ama benim asıl dikkatimi çeken şey Suğra'nın bunu okuması değil. Hükümet üyelerinin ağlamaları!
Biliyorsunuz aynı hükümet üyeleri, dualar okuyan, küçücük bedenlerini saran o kapalı kıyafetlerle insanlara şirin gözüktürülmeye çalışılan kız çocuklarına da ağlamışlardı. Bunlar her şeye ağlıyor. Ama asıl, ülkenin her yönden ezilen vatandaşının halini gördüğü halde, onun için akıtacak gözyaşı bulamıyor olmaları ilginç.
- Küçük Suğra okurken, gerçekten bu haykırışa mı ağladılar? Yoksa "Vay be demek ki İstiklal Marşı bu kadar derin ve geniş anlamı olan bir marşmış. Biz neden fark edememişiz" dedikleri için mi?
- Gerçekten küçük Suğra'nın "Onları okurken Atatürk ve şehitlerimiz gözümün önüne geliyor" açıklamasına mı ağladılar? Yoksa bu ülkeyi kurmak için Atatürk'ün ve şehitlerin var olduğunun farkına yeni varmanın utancıyla mı?
- Gerçekten bir mucizeye mi tanık oldukları için mi ağladılar. Yoksa "Bu milletin bir onuru, haysiyeti olduğunun farkına yeni vardıklarını (tam vardılar mı bilemiyorum tabii) gördükleri için mi?
Suğra'ya böyle yüce değerleri aşılayan ailesini tebrik ederim. (Umarım kızlarını kanal kanal dolaştırıp, o küçük kızı yormazlar. Ve eğitimine önem verirler.) Çünkü o yaşlarda çocuklara ne verirseniz onu alırlar. Bir kesimde, o yaşlarda çocuklara dinsel öğeleri aşılamakta ve bunu da her türlü oyun için kullanabilmektedirler. İki eğitim de önemli tabii.
Asıl soru şu; Türk gençliği şehitlerini yad eden, bu vatanın bölünmez bütünlüğünü, ilim ve fen ışığında çalışarak neye hizmet ettiğini iyi bilen bir gençlik mi yetişecek, yoksa 'siyasi oyunlar' içinde rol yapmak zorunda kalması gereken bir düzen içinde mi yetişecek?
Gürol GÜRSES-ANKARA
GÜNÜN SÖZÜ
"Davranışlar, sözcüklerden daha yüksek sesle konuşurlar."
(Kızılderili atasözü)
DOĞA koruma ve hayvan hakları platformu 'Dünya Yalnız Bizim Değil Platformu' sözcüsü Yalçın Ergündoğan, kuruluşlarının 3. yılını kutladıklarını bildirerek, "Hayvanların ve canlıların tümünü kucaklayan bir yaklaşımla, doğaya, bitkilere yaşamın bütünlüklü olarak tüm unsurlarına sahip çıktıklarını" söylüyor. "Tüm canlıların yaşam haklarını birlikte savunmak, yaşamı eşit ve adil olarak paylaşmak istiyoruz" diyor. Ergündoğan'ın açıklamasında şu bilgi yer alıyor:
Vegan: Hiçbir süt ürünü, yumurta ve et yemeyen. Vejetaryen: Et yemeyen, ancak yumurta ve süt ürünlerini tüketen. Lakto-ovo vejetaryenler: Süt ürünlerini yiyen, ancak yumurta ve et yemeyen. Lakto vejetaryenler: Yumurta yiyen ancak süt ürünleri ve et yemeyen.
GEÇEN hafta sonu Dolmabahçe Sarayı'nın 150. açılış yıldönümü dolayısıyla düzenlenen geceye katılan bir okurumuz, tepkili: "1.500 kişinin katıldığı ve ön bahçede düzenlenen gecenin bir çalgılı gazinodan farkı yoktu. Dolmabahçe Sarayı’nda daha önceki yıllarda yapılan geceleri anımsayanlar, bu geceyi daha iyi değerlendirebilirler. Sarayı bu şekilde kullanmak, sarayı yaptıran Sultan Abdülmecid’e ve orada son nefesini veren Atatürk’e saygısızlıktır."
Biliyor musunuz
- TÜRSAB Genel Başkanı Başaran Ulusoy'un, Efes'te terör estiren bazı esnafın rehberlere sözlü saldırı ve şiddet gösterisinin ülkemiz turizmine bir 'darbe' olduğunu belirterek, İçişleri ve Kültür ve Turizm Bakanlıkları ile İzmir Valiliği'ne gönderdiği yazılarda önlem alınmasını istediğini...
- ATATÜRKÇÜ Düşünce Derneği'nin (AAD) yeni Genel Başkanı, emekli Jandarma Genel Komutanı M.Şener Eruygur'un, şube başkanlıklarına gönderdiği bir genelge ile yaklaşık 115 bin olan üye sayısını ilk üç ayda 250 bine, bir yıl sonunda ise 5 milyona çıkarmaları konusunda çalışma yapmalarını istediğini belirttiğini...
'TRT çalışanları' imzasıyla yapılan açıklamadan: "Vekil genel müdür Ali Güney göreve geldiğinde 5. olan TRT 1 tam günde dokuzunculuğa düştü. Bunun sorumlusu Güney ile birlikte onun sağ kolu olan Ankara TV Müdürü Muhsin Yıldırım'dır.
Haziran'da tüm günde 8. olan TGRT'nin reytingi 4,2, 400 milyon dolar bütçeli TRT'nin reytingi ise 3.7. Bu konu ile kimsenin ilgilendiği yok. Yoksul evlerden toplanan elektrik payları har vurup harman savruluyor. Kimsenin satın almadığı 30 yıllık çizgi filmler fahiş fiyatla 4 milyon dolara satın alınıyor. TRT dibe doğru gidiyor. Yolsuzluklar tam gaz devam ediyor.
Al gülüm, ver gülüm. Eş dost işini görülüyor, cepler doluyor."
GAZETÄ°MÄ°ZDEN Ä°NTERNETE TAÅžIDIÄžIMIZ YAZILAR
2000 rakım, karasal iklimin hüküm sürdüğü bir bölge var. Sanayicinin ilgisini çekmediği için yıllık kar yağış ortalaması 2 metrenin üzerinde, hammaddenin zamanında gelmediği fabrika bacalarının tütmediği bir bölge var bu bölgede yaşayan insanların geçim kaynağını sağlayacak tek sektür tarım ve hayvancılıktır.
Batı Anadolu'da 1 kg tohum ekip 30-40 kg ürün alınırken, bu bölgede 1 kg tohum ekip 3 veya 5 kg tarımsal ürün alındığı bir bölgedir. Batı Anadolu'da aynı tarladan 3 ürün kaldırılırken bu bölgede zar-zor bir ürün alınmaktadır. Ne yazık ki yıllardır uygulanan tarım politikaları bu fakir bölgede yaşayan insanların kullandığı tarımsal girdileri aynı fiyata alıp kullanmakta zirai kredilere uygulanan faiz oranını gelişmiş bölgeler gibi ödemektedir. Bu bölgede yaşayan insan köyünde istihdam edilmeye çalışılır, Bu bölgede yaşayan insanların köyünde istihdam etmeleri için desteğe ihtiyaçları var. Destek devlet kanalıyla yapılsa da sivil çaba da gereklidir..
Bugüne kadar büyük şehirlerde şirketlerin hazırladığı projeler yöre halkına yarar sağlamadı. Ancak sivil toplum örgütleri ile yapılacak projeler halkın yararına olur çıkarına olabilir. Kentin ekonomik kültürel yapısını bilmeyenler başarılı olamazlar. Yerel STK’larla işbirliği içinde yapılan projelerde amaç sadece yöreye hizmettir. Bu bakımdan güçlü sivil toplum örgütlerine ihtiyaç vardır. Yerel örgütlerin güç kaybının olmaması gerekir. Desteklenmeleri gerekir.
UMUT IÅžIÄžI
Bu sıkıntıları yaşarken Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı'nın dünya bankası kaynaklarından almış olduğu bir finansmanla sosyal riski azaltma projelerini açıklaması bizde umut ışığı doğurdu. Bu umutla; Erzurum Entegre Organik Süt Sığırcılığını Geliştirme Projesi'ni hazırlayarak bölge çiftçisinin 'köyünde istihdam' etmesini amaçladık verilen rakam pek büyük olmasa da bir kişiye 3000 $ bir limitin almış olduğu 2 damızlık düvenin heyecanını ve sevincini sizlerle paylaşmak istiyoruz.
Bu proje kapsamında 240 gariban azımsanacak bir rakam değildir. Bu üreticilerin almayı hak kazandığı proje kapsamındaki damızlık ineklerini 11.7.2006 (bugün) kendilerine bizzat teslim edeceğiz; proje yapmanın gururunu, inek almayı hak kazanan garibanın sevincini birlikte paylaşacağız.
Köşenizden duyurmak istedik.
Güçlü olmaya ve kalmaya çalışıyoruz.
Nazmi ILICALI-DadaÅŸkent-ERZURUM
PolitiKARS... Yakındaki uzak kapı...
'ERMENİSTAN Sınır Kapısı' ile ilgili yazıları talihsizlikle okuyor ve bunu eksik bilgilenmeyle ilişkilendiriyorum. Uzaktan gazel tüttürmenin kolaycılığına kapılan bu kişilikler, adımıza karar vereceklerini zannetmektedirler.
Bizler yaşadığımız toplumla ilişkilerimizde; sorgulayan ve çözümler üreten bireyler olmadığımız sürece, hep tarihi yanılgıların içerisinde kaybolup gidecek ve tarih yapraklarında silikleşen kişilikler olacağız.
Kafkasya’nın Anadolu’daki temsilcisi olan ve kendine has özelliklerini içinde barındıran Kars, aynı zamanda bölgenin kendine özgün çelişkilerinin de kurbanıdır. Biz Karslılar kentimiz için 'Stratejik kurban' demekteyiz.
Yeni bir bakış açısıyla ve yürekli bir tavır sergileyerek yapmamız gerekenleri iyi düşünüp, geleceğimizi kendi ellerimiz üzerinde inşa etmenin vakti geldi ve hatta geçmekte diye düşünüyoruz. Dürüst insanın yapması gereken ise her yürekli ortaya çıkışın arkasında durmak ve o yürek çarpıntısına destek olmaktır.
Ne talihsizliktir ki...
ERMENÄ°STAN VE KARABAÄž
Yaşadığımız coğrafyada büyük bir rant paylaşımı varken; aydınlarımız bu paylaşımda kendi halkının önünü açacak projeleri üretmekten aciz bir şekilde dogmatik düşünmektedirler.
Kendisiyle barışık insan, toplumu ile barışık insan demektir. Barışa ve kardeşlik değerlerimize sahip çıkarak ve bu değerlerimiz üzerinde samimi olduğumuzda çözemeyeceğimiz, üstesinden gelemeyeceğimiz hiçbir problemimiz yoktur. Yeter ki yapacaklarımızda samimiyet olsun.
Kafkasya’nın barış bölgesi özlemiyle yanan biz Karslılar, Doğu Kapının açılması için gerekli her türlü iyi niyetli yaklaşıma destek vereceğimizi bildiririz. Diaspora ile Ermenistan’da yaşayan halkın niyetini ayırt edecek kadar objektif olduğumuzu belirtmekte isteriz. Azeri (Türk) Ermeni çatışmasının tarihsel bir yanılgıdan ibaret olduğu kanaatindeyiz. Sözde sorunlarla geleceğimizi karatmaktayız.
Şöyle ki Yukarı Karabağ’ın işgalini inkar edecek durumda değiliz. Sorun gerçek bir sorundur ve çözülmelidir. Fakat sorunları çözümsüzlüğe indirmek ve sorunları unutturmakta o kadar yanlıştır. Azeri kardeşlerimiz Ermeni tüccarlarla ticari ilişki geliştirirken ve ülkelerinden Ermenistan’a mal satarken, ülkelerini ve halklarını ticari bir mal gibi pazarlarken, İstanbul ve Karadeniz işadamlarının eliyle Türk malları, Gürcistan ve İran üzerinden Ermenistan’da ki vitrinleri süslerken.... Yaşanan bu talihsizliklerin faturasını neden Kars ödemektedir.
'Vatan, Millet, Sakarya' söyleminin arkasına gizlenmek yanılgısından kurtulmak ÅŸarttır. Evet bizler tek millet iki devletiz. Azeri kardeÅŸlerimiz de KarabaÄŸ sorununun taraflarından biri noktasındaki Türkiye’ye güvenmelidirler. Â
DOĞU KAPI AÇILMALI
Kars Doğu Kapı, Sovyetler Birliği ile Türkiye arasındaki ticaretin anahtarı konumundaydı. Bugün farklı alternatiflerin ve yol projelerinin peşinde koşmakta o denli gerçekçi olmamaktadır. Doğu Kapı salt bir sınır kapısı değildir. Tarihi İpek Yolu ile eş değer bir noktadadır.
Bölgede 'baskı unsuru' ve 'güçlü devlet' olabilmek için yapılması gereken tek şey sınır kapısının açılmasıdır.
Yapacağımız çalışmalarda yöntemimiz, bilimsel olmalı ve ön yargılardan arındırılmış olmalıdır. Bugün artık sorumlu bireyler olmanın vaktidir. Zaman ne geçmiş, ne de henüz gelmemiş değildir.
Dert nasıl bizde ise derman da ellerimizdedir.
Sorunlarımızı tespit ederken yaptığımızdaki samimi serzenişlerimiz gibi, çözüm üretirken yapacaklarımızdaki samimiyet aynı oranda etkili ve önemlidir
Bizler Ortadoğu ve Kafkasya düzeneğinde kompleksli olmadan uzun vadeli çıkarlarımızı gözetmek zorundayız. Kafkasya’da istikrar için Doğu Kapı açılmalı. Ermenistan tehlike görülmemeli. Doğu Kapı'nın açılması demek Avrupa’dan 'demiryolu ve karayoluyla' Sibirya’ya yolculuk ve ticaret demektir.
Şimdi Kars’ta yaşayan herkes yaptıklarıyla ve yapacaklarıyla yeni bir sürece göre davranış belirleme zorunluluğu içerisindedir. Karslılar yüreklerini ortaya koyarak 50 bin imza toplayıp dosta ve düşmana niyetlerini açıkça belirtmişledir.
Tarihteki yanlışları ve acıları yaşamamak dileğiyle,
Bölge barışı için, Doğu Kapı açılmalı.
Ali Ä°hsan ALINAK- Mimar-KARS
PaylaÅŸ