Paylaş
Ben, tutuklanan 20. Zırhlı Tugay Topçu Tabur Komutanı Binbaşı Erhan Ergün’ün eşi Sevinç Berna Kar Ergün’üm. Dün köşenizde Tuğgeneral Nihayet Ünlü’nün mağduriyeti ile ilgili eşinin mektubunu ibretle okudum. Benzeri hatta daha vahim mağduriyetlerin olduğu Şanlıurfa Tugay Komutanlığı ile ilgili durumun herhangi bir kalkışma olmadığının, hatta kalkışmanın karşısında olunduğunun şehrin tüm yetkili bürokratlarına bildirildiği halde 22 gündür çektiğimiz azabın nasıl biteceği ile ilgili bir ışık, bir yol arayışındayız.
Kâbusumuz 15 Temmuz 22.00 sularında ‘alarm’ diye gelen telefonla başladı. Kıymetli eşim, ‘Eyvah, karakol mu basıldı ki’ diye söylenerek, koşarak işinin başına gitti. (‘Alarm’ denilen şeyin hudut hattı olan bu tugayda sürekli verildiğinin altını çizmek isterim, ki geçen sene özellikle Şah Fırat operasyonu süresince yoğunlukla olmuştu.)
16 Temmuz sabahı tugayda başlayan gözaltılarla endişe dolu saatlerimiz başladı. Arkadaşlarımızı teselli ederken, 18 Temmuz 03.30’da evime gelen polislerden öğrendim ki eşim hakkında 15 Temmuz saat 22.00 sularında (belki de eşim henüz evden çıkmamışken) Ankara’dan telefonla eşim ve orada görevli 3 personeli için ‘kalkışma olduğu iddiasıyla’ bir ihbar yapılmış. Bu ihbarda adı geçen subayların 3’ü şehir dışında olduklarını ispatlamış, kalkışma için emir almadıklarını da söylemişler. Yani atılan iftira açığa çıktı fakat eşim o gece Urfa’da ve tugayda olduğu için 20 Temmuz’da tutukladı ve hemen ihraç edildi. İhbar edenlerin kimliğine nereye ait olduğuna dair bir araştırma yapıldı mı, henüz bilmiyoruz.
Yargıya güveniyoruz. Eşimin darbeci ya da FETÖ örgütü ile ilgisinin olmadığının ortaya çıkacağından yüzde yüz eminiz.
Hiçbir kalkışmanın olmadığı Urfa’daki mağduriyetimize dikkat çekmek isterim:
- 15-20 Temmuz arası lojmanlardan çıkamadık; yiyecek, su, mama ihtiyaçları giderilemedi, 35 günlük Ayşe bebeğimiz (arkadaşımın) 40 derece ateşlendi ve ancak 2 gün sonra doktora götürebildik.
- İhraç kararının ertesi günü 15 gün içerisinde lojmanlardan çıkmamız söylendi. Urfa’da ev kiralamak isteyenlere ev verilmiyor ya da çok pahalı kiralar isteniyor.
- Çocuklar okullara alınmıyor.
- 18 Temmuz günü savcılık tugayda arama yaptığı esnada bir tweet atılmış, ‘Tugay’da darbe hazırlığı var’ diye, savcıya refakat eden tugay personeli bu tweet’i hemen savcıya göstermiş fakat dikkate alınmamış. O an orada oldukları halde... Ne yazık ki çalışan eşler de açığa alındı.
Halimiz budur.”
‘BİZ CUMHURBAŞKANIMIZI KORURUZ’
DARBE girişiminden sonra eskiden Gülen’in yanından ayrılmayan avaneleri çeşit çeşit örnekler vererek kendilerini temize çıkarmaya uğraşıyorlar. Bunların en ilginci Hüseyin Gülerce! Tam 3 sene bana Yalova’da Gülen’i anlattı, ben de ona Atatürk’ü. Dershanelerin kapatılması gündeme gelince devrin başbakanına ateş püskürdü. “Bu bizim insan kaynaklarımızı kurutuyor” dedi.
Geçen gün TV’te Nurettin Veren (eskiden Gülenin sağ kolu) ile birlikte Prof. Dr. Ahmet Keles çıktı. Kurduğu cümle aynen şu; “Ben Gülen’in yanına Hz. Peygamberimize ulaşmak için gittim. Bize söz verdi Hz. Muhammed’e ulaştıracaktı. Kandırıldık.” Yanlış okumadınız, bu adamın unvanı profesör!
Yargıda Gülen’in en sağlam adamı Ergenekon, Balyoz savcısı Zekeriya Öz’dü. Bülent Arınç başta olmak üzere “Ülkemize böyle kahraman savcılar lazım” diyordu. Rasim Ozan Kütahyalı heykelinin dikilmesini teklif etti. Mehmet Baransu adlı gazeteci de TV’lere çıkıyor, ince detaylarına kadar şikeyi anlatıyordu.
Gün geldi devran döndü Allah’ın adaleti işlemeye başladı. Hüseyin Gülerce keskin viraj alarak iktidarın yanına yanaştı. Baransu zaten hapiste. Her konuyu bilen Rasim Ozan Kütahyalı da heykelden falan bahsedemez oldu.
Sayın Cumhurbaşkanım; şu bir gerçek ki 15 Temmuz gecesi görüntülü telefondan Türk halkına hitap etmeseydiniz çok vahim ve ciddi sonuçlar ortaya çıkacaktı. Ben 1973’den beri CHP’ye oy kullanmış bir vatandaşım; sorgulanamaz Atatürkçülük ruhuna sahibim. Biz gerçek Atatürkçüler demokratik yolla başa geçmiş Cumhurbaşkanımızı koruruz. Cumhurbaşkanı’nın canına kastetmek isteyenler karşılarında önce gerçek Atatürkçüleri bulurlar. Biz devlet başkanını sözde değil özde koruruz. Düşman bellediğimiz kimseye de teslim etmeyiz.
Çünkü Atatürk’ün “İhanet alışkanlıktır, davasına bir kere ihanet etmiş insanın yanında bulunmayın” der. Gülen cemaatinin uçuk kaçık, eski yeni avaneleri bu 1 dolarlıkları elde etmek için kim bilir neler verirlerdi!
Abidin AYDOĞDU
SAYIN JOHN BASS’TAN BİR RİCA
ABD’nin Türkiye Büyükelçisi John Bass’ın 6 Ağustos 2016 tarihli Hürriyet gazetesinde Türk kamuoyunun 15 Temmuz darbe girişimi ardından ABD yönetimine karşı “yorum ve suçlamaları nedeniyle derinden inciniyorum” sözlerine, kendi yönetiminin CIA ve Pentagon belasını ülkemizden uzaklaştırması hususunda katkılarını bilhassa rica edebilir miyiz? Bu takdirde Sayın meslektaşları Onur Öymen’in 7 Ağustos 2014 tarihli Aydınlık gazetesinde ‘John Bass’a yanıt’ yazısındaki sorular açıklığa kavuşturulacağı gibi, II. Dünya Savaşı sonrasında dünyada benimsenen ‘Güzel Amerika’ imajına da -insanlık adına- önemli katkıda bulunulabilecektir.
Prof. Dr. V. Doğan SORGUÇ
TOKİ ‘ikramları’ bekliyor
Askeriye arazilerigöz kamaştırıyor
ASKERİ kışlaların kapatılmasıyla geleceklerinde soru işaretleri doğdu. Bir çok rantçının bu arazileri gözüne kestirip ‘imara açma planı’ yaptığı hemen gündeme geldi. Bu niyetlerin 15 temmuz öncesine dayandığı iddia edilse de CHP Mersin Milletvekili Fikri Sağlar, Başbakan Binali’ye bazı sorular sordu.Sorularından önce bazı bilgiler paylaştı ve şöyle dedi:“Hasdal Kışlasının darbeden 15 gün önce 3. Havalimanı ihalesini alan firma sahiplerine verilmesi yönünde mutabakat sağlandığı da iddia edilmiştir.Üsküdar’daki Kuleli Askeri Lisesi, ilçenin en değerli arazisine sahiptir. İstanbul Boğazı’na neredeyse sıfır konumunda olan okul, Osmanlı’nın en önemli kültürel miraslarından birisidir. Ancak arazisine otel yapılacağına dair iddialar uzun süredir gündemdedir. Evet bugün ne olacaktır buraya...Deniz Harp Okulu, Tuzla sahilinin en değerli arazilerinden birinde konumlandırılmıştır. Geçen yıllarda bu alanın imara açılacağına dair iddialar yer almıştır. Hava Harp Okulu ise İstanbul’un en değerli yerlerinden biri olan Yeşilyurt’ta yer almaktadır. Bakırköy’e bağlı bu semtte satılık ev fiyatları yaklaşık 1 milyon TL’den başlamaktadır. Bölge Atatürk Havalimanı’na da yakın olması nedeniyle önem kazanmaktadır.Darbe girişiminin ardından en çok konuşulan tartışılan kışlalar ise Avrupa Yakası’ndaki Hasdal Kışlası ile Anadolu Yakasında Maltepe’de yer alan İstanbul 2. Zırhlı Tugay Komutanlığı’nın yer aldığı kışlalar olmuştur. Özellikle Maltepe’deki arazi Marmara Denizi’ne bakan tepesi ile ‘rant severlerin’ odak noktasındadır.Darbe girişiminin bastırılmasında kilit rol oynayan 1. Ordu Karargâhı’nın bulunduğu Selimiye Kışlası’yla ilgili geçmişte satılacağı ve kongre merkezi ya da otel yapılacağı da iddia edilmiştir.MSB İstanbul Emlak Bölge Başkanlığı’nın, Hasdal ve Tümgeneral Selahattin Gökkartal Kışlaları için istediği iddia edilen imar planı değişikliği İBB Meclisine 2014’de geldiği kamuoyunda yer almıştır. Buna göre, İBB Planlama Müdürlüğü’nün, MSB’nin başvurusu ile ilgili olarak yaptığı değerlendirmede, imar değişikliği ile 610 bin 402 metrekare inşaat alanı ve bu alanda 17 bin 440 nüfusun yaşamasının öngörüldüğü belirtilmiştir. İBB Meclisi, iki kışla ile ilgili plan değişikliği teklifini “1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı’nda düzenleme yapılmasının ardından değerlendirilmesi gerektiği” gerekçesiyle bakanlığa geri gönderdiği öne sürülmüştür.”Milletvekili Sağlar, bu anlatımından sonra “Kışlaların yerlerine neler yapılması planlamaktadır? Bunların ihaleleri yine iktidara yakınlığı ile bilinen müteahhitlere mi verilecektir? Özal döneminden beri gündemde olan Kuleli Askeri Lisesi arazisine otel yapılacağı iddiası doğru mudur?” diyor.Bu sorulara, kışlaların Trakya’nın hangi bölgesine taşınacağı da eklenmelidir. Çorlu’daki 5. Kolordu bina/arazilerinin TOKİ’ye ‘ikram’ edilecek midir?
Reşat Nuri’nin ‘Yeşil Gece’sini okuyun
ASKERİ liseler kapatılıp Harp Okullarına sivil liselerden ve imam hatip meslek liselerinden öğrenci alınacak. Askeri eğitimde yapılan düzenlemeleri, aşağıda sunduğum tarihi olayı dikkate aldığımızda bilek tehlikeli, yanlış ve Tevhidi Tedrisat Kanunu’na aykırı buluyorum. Olay, Reşat Nuri Güntekin’in ‘Yeşil Gece’ adlı kıtabından alınmıştır. Cumhuriyetin ilk yıllarında Muallim Okullarına medreselerden yani günümüzdeki imam hatip okullarından ve maarif idadilerinden yani liselerinden seçilerek öğrenci alınırmış. Medreseliler sarık, maarif liseliler fes giydikleri için birbirlerini kolayca tanır ve ayrışma oluşurmuş. Türbanın simge olarak algılanmasına benzetebiliriz. Softalar, sivil mekteplerden gelen talebeyi çekemiyorlardı. Onlar da sarıklıları taassupla irtica ile itham ediyorlardı. Gruplar çeşitli bahanelerle birbirlerine çatarlardı. Hatta bazen iki taraf arasında boğaz boğaza kavgalar bile oluyormuş -Gelecekta Harp Okullarını bir tehlikenin beklediğini düşünüyorum. Ayrışmanın oluştuğu Osmanlı Ordusunun, Bulgaristan’a Balkan Savaşında ağır yenilgiye uğradığını hatırlayarak yanlıştan dönülmesini öneriyorum.
Altay TOKAT-Em. Korgeneral
Kredi ve faiz hesabı üzerine
SAYIN Cumhurbaşkanı başta olmak üzere yetkili makamlar tarafından; bankaların kredi faizlerine uyguladıkları oranlarının çok yüksek olduğu, ekonominin daha da canlanması/kalkınması için faiz indirimine gidilmesi gerektiği sıklıkla gündeme getirilmektedir. Nitekim son olarak, Cumhurbaşkanı 04.08.2016 tarihinde Oda ve Borsa Başkanları ile İstişare Toplantısı’nda yaptığı konuşmasında da, bankalara konut kredilerine uygulanacak faiz oranının %9‘un altına çekilmesi çağrısında bulunmuştur.Bu taleplerde haklılık payı olduğu; ucuz faizin, üretimi ve tüm piyasayı harekete geçireceği bellidir.Ancak kamu idarelerinin vatandaşlardan alacaklarına ilişkin uyguladıkları gecikme faizi/gecikme zammı oranlarını da göz ardı etmemek gerekmektedir. Zira 6183 sayılı Kanun uyarınca, süresinde ödenmeyen kamu alacaklarına aylık %1,4 (yıllık 16,8) oranında fahiş bir gecikme zammı uygulanmaktadır. 2010 yılından itibaren bu orana hiç dokunulmamıştır. Bu rakamın 2016 yılında geçerli (yüzde 13,68-14,44 oranındaki) ticari kredi faizinden dahi yüksek olduğu görülmektedir. Kamuya borçlarının süresinde ödeyemeyen vatandaşlarımızın ödeme güçlüğü içine düşecekleri açıktır.Bu yüzden son yıllarda sıklıkla (ortalama iki yılda bir) kamu alacakların yeniden yapılandırılması için yasal düzenlemeler yapılmaktadır. Bu konudaki sonuncu düzenleme geçen hafta (03.08.2016 tarihinde) TBMM tarafından kabul edilmiştir. Yeniden yapılandırmalar sırasında öncelikle, yüksek oranlı gecikme faizi yerine, piyasa koşullarına göre TÜİK tarafından tespit edilmekte olan Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi (Yİ-ÜFE) uygulanması cihetine gidilmektedir. Gecikme zammı oranı, Yİ-ÜFE’ye göre yüksek olduğu için yapılandırma işlemi borçlulara önemli bir avantaj sağlamaktadır.(Örneğin; Yİ-ÜFE; 2015 yılında, 12 ayda, sadece % 5,7 oranında artmıştır.) Bu yüzden konu Hükümet tarafından ‘mali af’ bağlamında vatandaşlara sıklıkla sunulmaktadır. Oysa bu yollara tevessül edilmeden öncelikle (bankalara da örnek olacak şekilde) kamu alacaklarına uygulanmakta olan gecikme faizi oranının düşürülmesi gerekmektedir.
Mahmut ESEN-E. Mülkiye Başmüfettişi
Paylaş