Paylaş
ZEYTİNYAĞINDA VURGUN- EDREMİT Körfezi diye adlandırılan ve dünyanın en güzel coğrafyalarından biri olan bu bölgenin en önemli gelir kaynağı zeytinciliktir. Dünyanın en kaliteli zeytinyağı da bu bölgeden çıkar.
Bir yıl boyunca uğraşırsınız. Çifti, gübresi, budaması vs. Ve iki yılda bir tam randımanlı mahsul alırsınız. Mahsul aldığınız yılda ise zeytinyağı fiyatı 'ölmüş eşek' bedeline gider. Geçen sezon var yılıydı; zeytinyağını ise üreticiden 350 bin liraya aldılar. Küçük ve orta ölçekli üretici yağı depolayamaz ki... Yağı, bağlı bulunduğu kuruma yani TARİŞ'e satarak, işçi parasını, traktör parasını verecek ve borçlarını ödeyecek...
Mahsulün bitmesiyle beraber zeytinyağı önce 700 bin liraya, sonra 1 milyon liraya çıktı. Şu an ise 1 milyon 500 bin lira ile 2 milyon arasında. Fakat bu yıl ürün yok. Geçen yıl zeytinyağını 350 bin liradan depolayanlar ellerini hiçbir şeye sürmeden 2 milyon liraya satıyorlar. Olan tabii ki üreticiye oluyor. Bir de deniz kenarlarından kesilerek yerlerine villa yapılan zeytin ağaçlarına. Bu adalet mi?
İbrahim OZAN-GÖMEÇ/BALIKESİR
FINDIKTA OYUN- FINDIK, Türkiye'nin en önemli ihraç ürünlerinden bir tanesidir. Her sene fındık üzerine bir takım oyunlar oynanır, 8-10 milyon Karadeniz insanının tek geçim kaynağı olan fındığı bazı firmalar alivre (önceden satış) satmak kaydıyla fiyatları yükseltmemekte, üreticilerin ellerinden yok pahasına ürünlerini almaktadır. En son merkezi Giresun'da bulunan İhracatçılar Birliği Başkanı'nın talihsiz bir açıklaması yüzünden -Bu firmalar düşük fiyattan gelecek aylara alivre satışları olduğu için- köylümüz karamsarlığa itilmiştir. Başkanın demeci ve bizim firmamızın cevabı Giresun ve Ordu'da çıkan bazı yerel gazetelerde yayımlandı. Bazı gazeteler ise yayınlamaya cesaret edemedi. İhracatçılar Birliği'nin görevleri arasında üreticiyi karamsarlığa itmek, çeşitli oyunlarla üretici kandırmak var mıdır?
Gürel Dış Tic. Paz. Ltd. Şti-GİRESUN
KAÇAK MUZ- ANAMUR'da zor şartlar altında muz yetiştiriciliği yaparak yaşamını idame ettiren bir üreticiyim. Geçen aylarda Tarım Bakanı'nın muz ithalatı ile ilgili demeçlerini ve bu konudaki tartışmaları basından izledik. Ancak biz üreticiler şu an çok daha büyük bir sorunla karşı karşıya kaldık. İthal muzla mücadelede zorlanırken, bugün Kilis-Suriye sınırı kullanılarak, tamamen kaçak olarak, gümrük ödenmeden kanunsuz yollarla tonlarca muz Suriye TIR'ları ile Türkiye'ye sokulmakta, Kilis de sırf bu iş için -üstelik teşvik alınarak- kurulan tesislere getirilip sarartılarak Türkiye'nin hemen hemen her tarafına gönderilmektedir. Üstelik tüm bunlar kanunları uygulamakla görevli yetkililerin bilgisi dahilinde yapılmaktadır. Türkiye'de herkesin bilgisi dahilinde olan bu kaçakçılığın üzerine hiçbir yetkilinin gitmemesi düşündürücüdür. Ben bir üretici olarak soruyorum. Ben kredi almakta bu kadar zorlanırken, Kilis'teki bir holding nasıl olur da ‘Muz Sarartma Tesisi’ kurmak için teşvik alabiliyor? On binlerce ton muz sınırlarımızdan içeriye yetkililerin bilgisi dışında nasıl girebilir? Bu kaçak mallar yerli üreticiyi perişan ederken, Tarım Bakanımız ne yapıyor? Dürüst bakanlarımızdan Sayın Sadettin Tantan ve Mehmet Keçeciler bu konudan haberdar mıdır? Ne gibi bir önlem düşünüyorlar?
H. Ahmet UYSAL-ANAMUR
İsrail’den öğreneceklerimiz
7-9 Şubat tarihleri arasında İsrail'de gerçekleştirilen 6. Uluslararası Akdeniz Turizm Fuarı'na 'İnanç Turizmi' belediyelerini temsilen Tarsus, Ürgüp ve Avanos belediye başkanları olarak katıldık. Türkiye standında hazırladığımız köşede Hıristiyanlığın izlerinin olduğu tüm yörelerimizi tanıtmaya çalıştık. Türk turizminin 2000 yılında çıkış yapmak zorunda olduğu inancındayım. İsrail bu konuda önemli mesafeler kat etmiş. Bizim orada olduğumuz dönemde İsrail uçakları Lübnan'da Hizbullah'ı bombalamasına ve teröre rağmen Telaviv Havaalanı'nda adım atacak yer yoktu. İsrail'de 600 kişilik büyük bir tesiste kaldık. 'İnanç turizmi' dolayısıyla giriş-çıkış yapan grupları biz sayamadık. Kısacası bu iş için yıllar önceden komisyon oluşturup çalışmaya başlayan İsrail, İnanç Turizmi'nde hak ettiği payı almaya başlamış.
Bizim bir an önce Turizm Bakanlığı'nın da desteği ile eksiklerimizi tamamlamamız gerekir. Bir diğer tespitimiz; İnanç Turizmi çerçevesinde gelenlerin yaş ortalaması yüksek, dolayısıyla çok fazla para harcamıyorlar. Türk turizminin bu dönemde en büyük problemi, ülkemiz turizminin çok ucuza satılmasıdır. Acentalar bu açığı alışverişten telafi ediyorlar idi. Fakat yanlış politikalardan shopping turizmi tükendi. Dolayısıyla bizim ülkemizi pazarlarken bunları dikkate almamız gerekir.
Bekir ÖDEMİŞ Ürgüp Belediye Başkanı
Avrupa bizimle oyun oynuyor
KİLİS'te serbest avukatlık yapıyorum. Bir vatandaşımız bundan 6-7 ay önce Frankfurt'ta tutuklandı. Yargılanan vatandaşımız şoför olduğu ve o ülkeyi tanımadığı için ailesi aracılığı ile bizden yardım istedi. Bu vatandaşımıza hem maddi hem de manevi açıdan yardımcı olabilmek için 2.9.1999'da tutuklu ile görüşmek, yargılandığı mahkemeye gözlemci olarak katılmak ve müvekkilime gerekirse Almanya'da avukat tutabilmek için vize talebinde bulundum. Aynı gün içerisinde bu talebim gerekçe gösterilmeksizin reddedildi. Yazılı başvurum üzerine, bize Almanya'da kefil olacak kimse bulunmadığı için talebimizin reddedildiğini öğrendim. Yani Almanya'da 'Ben bu hukukçuya kefilim' diyen kimse bulunmaz ise vize verilmiyormuş. Müvekkilinin hakkını savunmak için dahi 6 yıldır avukatlık yapan bir hukukçuya vize vermeyen Almanya'yı ve Alman Büyükelçiliği'ni kınıyorum. Bu konuda gerek hukuki, gerekse medya önünde mücadelemi devam ettireceğim. Bu konuyu AİHM'ye götürmeye kararlıyım.
Medyadan son günlerde takip ettiğim bir olayı duyunca bize karşı Avrupa'nın ne kadar çifte standart uyguladığını görmekteyim. Şöyle ki; İsveç Dışişleri Bakanı ülkemize geliyor. Ve yasalara göre mahkûm olmuş ve cezaları infaz edilmekte olan Leyla Zana ve diğer arkadaşları ile görüşmek istiyor. Yine ülkemize gelen ve gelecek öteki ülkelerin dışişleri bakanları ile AB Komisyonu üyelerinin de aynı yolda talepleri oluyor veya olacak... Ve bu aşamada izin verilmeyen bazı komisyon üyeleri de geliş tarihini erteleyebiliyor. Yani biz hukukçulara ülkelerine giriş izni vermeyen bu ülkelerin büyükelçileri bizim ülkemize mahkûmlarla görüşmek ve bazı imalarda ve yönlendirmelerde bulunmak istiyorlar.
Peki şimdi bu Avrupa ülkelerinin büyükelçilerine soruyorum. Benim Almanya'da tutuklu bulunan müvekkilimin hali ne olacak? Onu adil bir biçimde kim savunacak, kim yargılayacak? Nerede İnsan Hakları?
Av. Uğur HAKAN-KİLİS
İSMET SOLAK'ın NTV' de söyleşi yaptığı ve iki kez köşesinde yazdığı MHP eski Yozgat Senatörü Servet Bora'nın, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye yazdığı 25 sayfalık 'tarihi mektubu', Hürriyetim'in web sitesinde bir dosya halinde yayınlanabilir mi? Ayten ÇOKAR- ANKARA
DİYARBAKIR Vali Yardımcısı Vedat Büyükersoy, Diyarbakırlı işadamı, 'gazateci' M. Ali Altındağ'ın adının geçtiği 'Diyarbakır ve Hizbullah' tartışmaları sırasında Ahmet Şimşek adlı okurun 'Yolsuzluk mu, keyfilik mi?' (17.2.2000) başlıklı yazısı üzerine şunları söyledi: ‘‘Okurunuz, 1990 yılından sonra Diyarbakır'da görev yapan vali, vali yardımcısı ve bürokratların Diyarbakır için hiçbir şey yapmadığını, hep kendileri için rant peşinde koştuğunu belirtiyor. Ben 1999'un ağustos ayından beri Diyarbakır'da Vali Yardımcısı olarak görev yapıyorum. Şimdiye kadar bir soruşturma bile geçirmeyen sicili temiz olan bir insan olarak bu yazdıklarınızdan vicdanen rahatsız oldum. Bunu açıklama gereği duydum.’’
Paylaş